Yaşlı karı-kocayı bağlayıp döven eşkıyaların büyük vurgunu | Fazıl Küçük

Fazıl Küçük – Ne yazık ki, idarecilerin düşünmeden aldıkları çok yanlış hatalı kararlar, kazandığımız cenneti tekrar cehenneme çevirmiş, yüzlerdeki neşe saçan çizgiler, katılaşmaya başlamış, abus suratlar sokaklarda, meydanlarda, köylerde kendini gösteriyordu. Evet, boşalan köyler doldurulacak, tarlalar yeni baştan hayat kazanacaktı. Kötü bir parti politikası sonucu gelenlerin kimliklerine, hayat seviyelerine, ne de başarı sağlayabilip bilmeyeceklerine bakmadan yığmaya başladılar. İlk günden hafiften sürtüşmeler başladı.

Hayatları boyunca görmedikleri ‘yeni bir alem’ içine girenler, kendilerinde ‘bir cevher’ görerek, birer kabadayı kesildiler. ‘Ulan gâvur piçleri, sizleri biz kurtardık, buraları bizim, cehenneme gidiniz’ naralarıyla ‘bağdakileri’ kovmaya başladılar.

Tehlikenin daha da büyüyeceğini görenler, her ne kadar idarecileri uyarmaya çalışmışsa da, yarın toplayacakları oyların hesabı içine hapsolanlar, kulaklarını tıkamış, gözlerini kapamış, masa başında rakam toplamında devam edip, günlerini geçiriyorlardı.

Haktan, hukuktan, kanundan habersiz kişiler, huzuru ve güveni ayaklar altında çiğniyor, karşılarında dur diyecek kimseyi bulamıyorlardı. Bu boşluktan daha da şımaranlar, hükümetin giremediği yerlerde, hareket tarzı ne ise onu yaptılar. Kapılar açılmıştı. En mükemmel muhaceret kanunları bir tarafa itilmişti. Emniyet kuvvetleri aciz duruma düşürüldü. Yıllar boyu savaşanlar, kendi mukadderatlarıyla başbaşa boşluğa bırakıldı. Şirretlikler arttıkça artıyordu, köyler, sokaklar, yollar hepsi bunların insafı içine girmişti. Kıbrıs Türk’ünün sesi kesilmiş, diğer tarafın ise daha da yükselmiş ve idareciler ancak ‘tiz’ sesleri duyabiliyorlardı.

Hapishaneler insan alamayacak kadar dolmaya başladı. Yine gören olmadı. Öldürmeler birbirini kovaladı, hapishanelerde gardiyanların suratları usturalarla parçalandı, yüzlerine tükürüldü, dayak atıldı. Bu defa da ‘TC vatandaşına dokunamazsınız’sesleri çıktı ayyuka. Bütün bu facialar devam edip giderken, Federe Devlet ellerini kollarını bağlamıştı. Maalesef diğer partiler de aynını yaptı. ‘Ne bir ses, ne bir seda’. Bu acizliğin içine düşen idarenin üstüne çıkan kanun dinlemezlerin sayısı günden güne çoğalmakta, güven namına bir şey kalmamaktadır.

TC vatandaşına dokunamazsınız diye emirler yağdıranlara soruyoruz: Acaba bu gibi başıboş kimseler, Kıbrıs Türk’ünün anasını belleme hakkını nereden buluyor? Yoksa kendileri mi bahşetti bu imtiyazı? Nejat Konuk hükümetinin hükümet olduğu ispat etmesi zamanı gelmiştir.

(Ağustos 1977 yılında Halkın Sesi gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author