1993 Madımak Oteli’nden 2018 Afrika Gazetesi’ne

Şener Levent – Aziz Nesin’i dinliyorum…

Kaçıncı kere bilmem…

Tıpkı Deniz Gezmiş’in son belgeselleri gibi bıkıp usanmadan…

Deniz’in askerlerin arasından sıyrılarak mahkeme salonuna öyle heybetli bir yürüyüşü var ki unutamam…

Ama her seferinde müthiş bir hüzün ve kederle dolarım…

Hapisane avlusuna idam sehpasının kurulduğu o son gece hiç aklımdan çıkmaz…

Bu ne mert, bu ne cesur ölümün üstüne yürüyüş…

Aziz Nesin’i dinliyorum…

Sivas’ı anlatıyor…

Madımak Oteli’ni…

Yıl 1993…

Ve aylardan yine Temmuz…

O nasıl görü kararmış kara bir güruh…

Diri diri insan yakıyorlar…

İki kere kalp ameliyatı geçirmiş olan Aziz Nesin benzin dumanından ha boğuldu, ha boğulacak…

Çaresizlik içinde, alt katları saran alevler üzerine üst katlara tırmanıyor…

Bir odaya kapanıyor arkadaşı ile…

Duman odayı da sarmış…

Göz gözü görmüyor…

El yordamıyla yastığı bulup bastırıyor yüzüne…

Ölecekse öyle ölsün diye…

-Benzin dumanından boğularak ölmek çok acı verici birşey, diyor…

Kendisini ölüme hazırlıyor…

Devlet katliamı ile karşı karşıya…

Yardıma koşan kimse yok…

Sanki ülkede polis, asker, güvenlik diye bir şey yok!

Ülke cellatların elinde…

Diri diri insan yakanların…

Bu nasıl toplu bir katliam…

Onları yakmaya gelenler ne kadar rahat hareket ediyorlar…

İşledikleri cinayete kimsenin engel olmadığını görmek daha da coşturuyor onları…

-Şeytanı yakın, diye nara atıyorlar…

Aziz Nesin’in bu cehennemden nasıl kurtulduğuna şaşarım hala…

O yangın merdivenine nasıl çıkmış…

Merdiven basamaklarında vurmuşlar, düşsün diye itip kakmışlar…

Ah o vefalı, o iyi kalpli polis…

O da olmasa kurtulur muydu hiç üstad?

Almış onu kucağına, indirmiş merdivenden…

Arabaya koyup götürmüş ordan…

Aziz Nesin’i dinliyorum…

Kalbim bir başka türlü atıyor…

Nefretle mi doluyum, acıyla mı?

Tıpkı Deniz Gezmiş gibi, ölene dek unutamayacağım şeyler bunlar…

33 aydın can verdi o cehennemde…

İki de otel görevlisi…

İki de saldırgan…

Hiç unutulur mu?

Yirminci yüzyılın son çeyreğinde ortaçağ karanlığını yaşamak…

Ve örümcek kafalı siyasilerin bu toplu katliamdan sonra söyledikleri…

İğrenç ve tahammül edilemez laflar…

***

22 Ocak’ta bizim burada yaşadıklarımız ne kadar benziyor Sivas Madımak’ta yaşananlara…

O otelin önünden çıkıp geldiler sanki buraya…

Kara bir güruh…

Ve tekbirler…

Sonra gazetemize yağan taşlar, demirler…

Onlar Madımak Oteli’ne onları öldürmeye gitmişlerdi…

Buraya da bizi öldürmeye geldiler…

Sivas’taki emniyet müdürünün “ne yaparlarsa yapsınlar, sakın müdahale etmeyin” talimatı vardı…

Bizdeki emniyet müdürünün talimatı da buydu polislere…

Polis Madımak önünde seyirciydi…

Bizde de seyirci…

Orada otelin pencerelerine tırmandılar ve içeriye daldılar…

Burda da bizim pencerelerimize ve balkonumuza tırmanarak girdiler gazeteye…

Orada kimse saldırganlara müdahale etmedi…

Bizde de etmedi…

Talimatı çiğneyen bir polis yetkilisi dışında…

Orda nasıl ki, iyi kalpli bir polis bulundu ve Aziz Nesin’i kucağına alıp kurtardı, bizde de o polis yetkilisi hem gazetemizin giriş kapısının sıkıca tutulmasını sağladı, hem de pencereden ve balkondan içeri girenlere müdahale etti…

Kesinlikle müdahale edilmemesi talimatını işte böyle çiğnedi…

Ve bundan dolayı da olaylardan sonra cezalandırıldı.

Görevden alındı…

Dörtyol Karakolu’na sürüldü…

Polise ifade vermeye gittiğim zaman bana şöyle demişti:

-Eğer kapıyı kırıp içeriye girmeyi başarsalardı sizi boğazlayacaklardı…

***

Sivas’taki Madımak’ın Kıbrıs’ta bir provasıydı bu…

Orda en yaman solcular bile Aziz Nesin’e saldırdı…

Provokatörlükle suçladılar onu…

Fitili o tutuşturdu, dediler…

O da öyle konuşmasaydı ve Sivas’a gitmeseydi, dediler…

Ne sanırsınız siz…

Aziz Nesin,

-Türkiye’nin yüzde altmışı aptal, dediyse boşuna mı dedi?

Bize de burada Aziz Nesin’e söylediklerini söylediler…

-Onlar da yazmasaydı, dediler…

-İşgal demeselerdi… Tahrik etmeselerdi…

-Provokatörler!

En aklı başında zannettiklerimiz ise bizi kınadılar…

Linç edilmemize karşı çıktılar, fikrimize ise katılmadılar…

Söyleyin…

Böyle bir memlekette nasıl yaşanır? 

(3 Temmuz 2018 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author