Akdeniz iç savaşı

Aziz Şah – “Akdeniz iç savaşı” tabirini geçmiş yıllarda yazdığım yazılarda çok kullandım. Sadık okurlar hatırlayacaktır. Neyi kastediyordum “Akdeniz iç savaşı” derken?

Birincisi ABD emperyalizmi ile Rusya’nın mücadelesi Akdeniz iç savaşının eksenini belirliyor.

Eksenin etrafında Almanya’nın “Barcelona süreci” olarak anılan Akdeniz politikası var. Alman emperyalizminin AB adına yürüttüğü bu politikaya karşı Fransız emperyalizminin “Akdeniz için Birlik” politikası var. Almanya ve Fransa’nın Akdeniz politikaları çatışıyor…

Altını çizmem gerekir ki Sarkozy’den bu yana Fransa’nın yürüttüğü “Akdeniz için Birlik” politikasıdır Libya’daki aşiretler savaşının fitilini yakan.

Fransa’nın Akdeniz politikası ile İtalyan emperyalizminin kendi “yaşam alanı” kabul ettiği Libya ve Kuzey Afrika’yı Fransa’ya kaptırmamak için verdiği mücadele çatışıyor. Şimdiye kadar üç Avrupa ülkesi saydık, üçü arasındaki mücadele Akdeniz iç savaşının bir yönüdür…

Burada bir parantez açayım; İtalyanların ortak olduğu Fransız tersanesi STX’i Fransız Cumhurbaşkanı Macron “stratejik” nedenlerle millileştireceğini açıkladığında bir yazı yazarak “Akdeniz iç savaşında yeni muharebe” demiştim. İtalya ile Fransa’nın Libya’da süren kavgasının bir yansımasıydı o millileştirme…

Fransa-İtalya arasında Libya için verilen mücadele iki ülkenin başta mülteci politikası olmak üzere diğer bütün politikalarını etkiledi. İtalyan devrimci Marksizmi’nin gür sesi Marco Ferrando “İtalya ve Fransa arasında deniz savaşı” başlıklı bir yazı yazmıştı bu konu üstüne. Durumu özetleyen bir başlık değil mi?

Rus-Amerikan ekseni çatışıyor Akdeniz’de. Çin bunları takip ediyor; Çin daha çok uzun vadeli liman kiralayarak dahil oldu Akdeniz iç savaşına. Almanya’nın kendi etkisini bütün Akdeniz’e yaymak için ortaya koyduğu Barselona sürecine Fransa “Akdeniz için Birlik” diyerek karşı çıktı; Libya’da Fransa ile İtalya deniz savaşına girişti.

İngiliz emperyalizmi eski gücünü kaybetmiş olsa da hem Kıbrıs’ta tuttuğu üsler ve tesisler, hem de İslamcı örgütlerle çalışmayı iyi beceren istihbaratı ile doğalgaz-petrol şirketleri için o da Akdeniz iç savaşında.

Bu iç savaş 2011’de şekillendi ve birkaç aşama geçirdi. Kısa sürede Mısır ve Tunus’ta iki diktatör devrildi, Kaddafi linç edildi ve kanı hâlâ sıcak. İç savaşın fitilini yakan ise Esad’ın Amerikan Doğu Akdeniz doğalgaz boru hattı projesine karşı çıkması oldu.

Defalarca tekrar ettim bu gazetede; Katar-Suudi Arabistan-Suriye-Türkiye hattı izlenerek Rus doğalgazına karşı hamle yapacaktı Amerika. Bu proje için Esad’ı ikna etme görevi Erdoğan’a verildi. Esad, İran ve Rusya’ya ihanet etmem diyerek NABUCCO’yu tarihin çöplüğüne süpürdü. Bunun üzerine Türk İslamcıları Emevi camiinde namaz kılmaya karar verdiler…

Suriye savaşının bir nedeni de Rus doğalgazına karşı NABUCCO’yu hayata geçirememesi idi Batı emperyalizminin. Esad’ın üç ayda düşeceğine inanıyorlardı, Esad düşecek, yerine gelen NABUCCO’yu gerçekleştirecekti…

İsrail-Kıbrıs-Yunanistan hattındaki EAST-MED projesi gerçekleştirilemeyen NABUCCO yerine düşünülmüş olan hattır. Önümüzdeki dönemde Rus ayısının pençesini EAST-MED’de görebiliriz…

Tunus ve Mısır’da devrilen diktatörlerden sonra istikrar sağlanamadı. Mısır’da askeri diktatörlük var ve Tunus’ta istihbarat devleti yıkıldı, bir geçiş yaşanıyor. Cezayir’de ise şu anda devrim var. Tarihin gördüğü en büyük boykot yaşandı Aralık ayındaki seçimde. Halk sandıkları bastı, seçim pusulalarını uçurtma gibi uçurdu… 100 binler Cezayir’de bir seneye yakındır sokaktadır. Ama kitleye yol gösterecek devrimci bir liderlikleri yok!

İşte Libya savaşının komşusu olan üç ülke Mısır, Tunus ve Cezayir… Çöllerle ve aşiret bağları ile birbirlerine bağlanıyorlar. Birbirinden istikrarsız, yarını belirsiz üç Kuzey Afrika ülkesi. Ortalarında da Afrika’nın parçalanmış kalkanı Libya…

Türkiye’nin Libya ısrarı sadece Libya’yı değil, bütün bu coğrafyayı tehdit ediyor. Cezayir on yıllarca iç savaş yaşamış, Mısır ve Tunus on yıllarca diktatörlüklerin altında ezilmiş. Şimdi de Libya’ya vesile, AKP Amerikan leş kargası gibi verilecek görevi bekliyor…

Akdeniz iç savaşının Suriye’sine bir bakalım, Libya’ya bakmadan…

Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Türkiye Suriye’nin yabancı paralı askerlerce işgal edilmesi, El Nusra, El Kaide, IŞİD’in yürüttüğü savaşta iş ortağıydı.

Özellikle Mısır’daki askeri darbeden sonra Suriye savaşına benzin döken bu 6 ülke bölündü. Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri bir yanda, Katar ve Türkiye diğer yanda… Birinci grup ikinci grubu Müslüman Kardeşler terörünü desteklemekle suçladı. Savaşta destekledikleri cihatçı gruplar ise değişmedi. Sahada gene ortaklıkları devam etse de Suriye savaşının başında “ortak” olanlar, sonunda “düşman” oldu…

“Akdeniz iç savaşı” diyorum bu yüzden. Sürekli olarak kumlar yer değiştiriyor. Çünkü altımızda çöl var…

Sabit kalan iki eksen var sadece: ABD ve ona mahkum Avrupa ile Rusya-Çin-İran…

Türkiye Libya cephesini açarken ABD’nin İran’la savaşı kışkırtması tesadüf değil!

Fırat’ın doğusuna harekât yapılacağı söylentisi çıktığında bile saat başı ABD’den açıklama yapılıyordu, Allah’ın Hollanda’sı bile kınadı; bu defa ses seda yok…

Suriye’de savaşın ne zaman sonu görünse ve ABD savaşı uzatmak istese ya kimyasal saldırı yalanları atıldı ortaya, ya Türkiye operasyon yaptı; veyahut cihatçılar çok sıkıştığında İsrail Hizbullah’ı ve Suriye ordusunu vurdu…

Irak-Lübnan hattında ve İran’da aylardır kitleler sokaklarda. Irak’taki ayaklanmada 500’ü aşkın eylemci öldürüldü ama sokağı terk etmediler. Lübnan’da 17 Ekim’den bu yana 7 milyonluk ülkede 2 milyon kişi sokağa çıktı. İran’da bankalar ateşe verildi; devrimci bir öfke vardı ta ki ABD İran’a saldırana kadar…

Irak, Lübnan ve İran’da yükselen mücadelelerin yıllara yayılan bir hikâyesi var…

Mesela Lübnan, aynı bizim Lefkoşa belediyesinin iflası gibi bir kriz yaşadı 2015’te çöpler toplanamadı. Fitil orada yandı. 2019’da ise hükümetin telefonlardaki whatsapp uygulamasına vergi koyması üzerine sokağa dökülen halk, Merkez Bankası’na yürüdü, bir vergi ile yetinmeyerek bütün IMF programlarına karşı ayaklanarak bütün rejimi hedefe koydular…

İran’da ise bizde her mevsim olan benzin zamlarından biri oldu Kasım’da. Tabii öncesi de var, senelere yayılan kadınların hürriyet ve işçi-işsiz halkın ekmek mücadelesi son zamla ateş aldı; onlar da 40’ın üzerinde banka şubesini ateşe verdiler. 300’ün üzerinde insan öldü…

Irak’ta ise Arap aleminde 2011 ayaklanmalarına neden olan “genç işsizlik” sorunu yaktı fitili. 500’ü aşkın eylemcinin öldürüldüğü ama sokağı terk etmediği Irak’ta Amerikan işgalinden sonra kurulan düzene ve Irak’taki İran etkisine de toptan karşı çıkıldı…

Irak, Lübnan ve İran bu haldeyken, her bir ülkenin egemenleri sokakları terk etmeyen milyonlar karşısında ne yapacağını bilemezken, Amerikan emperyalizmi IŞİD’e karşı savaşan Hizbullah Tugayları’nın üssünü vurdu; 25 asker öldü. Bunun üzerine halk ABD elçiliğini bastı…

Irak halkı 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan geceyi ABD elçiliğinde geçirdi…

Bunun üzerine ABD insansız hava araçları ile bir dizi suikast gerçekleştirdi.

Ortadoğu’da milyonlar sokaklara dökülür de ABD müdahale etmez mi?

ABD bu cinayetlerle hem Üçüncü Dünya Savaşı’nın hazırlıklarına benzin döktü, hem de İran-Irak-Lübnan egemenlerinin kontrol edemediği devrimci ateşin üzerine su döktü.

Gerçek bütündür!

Akdeniz iç savaşının genel görüntüsü bu…

Her bir ülkenin kendi içerisinde, kendi aralarında, bölge genelinde ve uluslararası ölçekte ilişkilerinin bütünüdür Akdeniz havzası.

ABD ve AB ile Rusya-Çin-İran’ın mücadelesinin tam ortasında yorulmadan, yılmadan 2011’den beri farklı periyodlarla tarih sahnesine çıkıp tozu dumana katan milyonlar var…

Kuzey Afrika’ya 2011’de NATO’nun Libya müdahalesi ile bir hançer saplandı… Hançeri Fransa vurdu, kanı gören koştu… 2011’den bu yana cihatçılarla mücadele eden ama iç savaş yaşamayan Tunus ve Mısır’a karşı ciddi bir tehdittir Libya savaşı.

2011’den bu yana Türkiye Suriye’de savaşa benzin döktü. Suriye’den öğrendiğimizle Libya’da olabilecekleri kestirebiliyoruz…

İşte bugün Türkiye’nin Libya savaşı ısrarı, 2011’den beridir iki diktatör deviren Mısır ve Tunus halkı ile, şu anda devrimci bir dönüşüm yaşayan, seçim sandıklarını basıp oy pusulalarını uçurtma gibi uçuran Cezayir halkına karşı bir tehdittir!

Aklınız mı karıştı?

Türkiye’nin Libya harekâtını KKTC’nin ve TC’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını savunmak için gerçekleştireceğini mi sanıyorsunuz?

Türkiye oraya Libya savaşını uzatmak için gidecek gidecekse… Savaş uzarsa da komşulara yayılması kaçınılmazdır. Komşular ise Mısır-Tunus-Cezayir. Savaş yaşamayan bu üç ülkenin çaprazındaki sınırda ise ABD ile Fransa-Almanya’nın dahil olduğu Mali savaşı var. Üç ülkenin ortasında ise Fransız emperyalizminin bataklığı Niger var.

Anlaşılacağı üzere Libya’nın altı bataklık, dibi bataklık, üstü Akdeniz iç savaşı…

Haki mücahit üniformasını giymiş dünyadan bihaber mazgal deliği kafalı Kıbrıs Türk sağı ve papyonunu takmış dünyadan bihaber Anastasiadis’le Akıncı anlaşınca Kıbrıs’ın cennetten bir parça olacağını zanneden iki bölgeci utangaç taksimciler tüm bu fotoğraftan bihaber hayallerde yaşayadursun…

Siz, Türkiye’nin Kıbrıs’ta deniz üssünü Rumlara karşı istediğini mi sanıyorsunuz?

Siz, NATO üssü olarak inşa edilen Geçitkale’nin İHA-SİHA-F16 kullanımına açılmasını Rum-Yunan ikilisine karşı mı sanıyorsunuz?

O zaman düşünün: İzmir mi yakındır Atina’ya, Geçitkale mi? Geçitkale mi yakındır Kahire’ye, İzmir mi?

Kıbrıs eskiden batmaz uçak gemisi idi; artık “Rapid Deployment Joint Task Force”dur, yani “Acil Müdahale Gücü”…

Siz, illa ki bize anlatılan masala inanıyoruz diyorsanız, gene inanın…

Ama Geçitkale “Acil Müdahale Gücü” üssünün etrafındaki köylerde Alaniçi’nde, Dörtyol’da, Sütlüce’de ve tabii ki Geçitkale’de yaşayanlar doğrudan menzilin içindedirler.

Size Hafter’in ya da Sisi’nin Geçitkale’yi vurmayacağını kim söyledi?

Nasıl ki Leymosunlular doğrudan İngiliz hava üssünden dolayı menzildeyse, Geçitkale İHA-SİHA-F16 üssünün etrafı da menzildedir…

İngiliz üssünden kalkan uçaklar Suriye’yi vurduktan sonra 11 Nisan 2018’de yayınlanan yazımın başlığı şöyleydi:

“İNGİLİZ ÜSLERİ AÇIK HEDEFTİR VE ELBET VURULACAK!”

İngiliz, Amerikan, Fransız, Türk… Kıbrıs’taki bütün üsler açık hedeftir.

Tek çare Kıbrıs’ın askersizleşmesidir!

(5 Ocak 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author