Masanın üstünde cumhuriyet, altında ihanet

Aziz Şah – Geçenlerde TELE 1’de Can Ataklı’yı izliyorum…

Gazete manşetlerini okuyor…

Aydınlık’ın manşetinde TC Dışişleri’nin açıklaması…

-“GKRY dışındaki tüm ülkelerle işbirliğine hazırız”…

Can Ataklı, “Bu GKRY de ne?” diyor…

-“Münhasır ekonomik şeysi mi?”

Durup düşünüyor…

-“Haaaa! Güvenli bölge…”

Birkaç dakika duruyor…

Kulağına, “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi” diyorlar…

-“Kardeşim, sabah sabah… Google değiliz ki!” diyor…

Beni tutuyor bir gülme…

GKRY diye diye…

45 yılı yediler, 46’ncı yıla girdik…

46 yıllık cehalet akıyor Türk aydınının paçalarından!

2011’e kadar Türkiye’nin tek dış politika sorunu vardı.

Adı da Kıbrıs sorunuydu…

1974’ten 2011’e Kıbrıs ve yanında da biraz Ege gerilimi dışında sorunları olmadı…

Bir de ondan öncesi var. 1955’ten beridir Kıbrıs Türkiye’nin gündeminde birinci sıradaki diplomasi meselesidir ama Türk aydını Kıbrıs’ı bilmiyor…

Hiçbir zaman da öğrenemeyecek!

KKTC’yi aç desen açamaz…

Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti der!

GKRY’yi aç desen hiç açamaz…

İkisini de kendisi uydurdu. Kendisinin uydurduğu saçmalığın ne olduğunu dahi bilmiyor!

KKTC’yi kendisi kurdu…

KKTC’nin anayasasını büyük Türk aydını Mümtaz Soysal yazdı. Bu yüzden KKTC’nin egemenliği 10. ve 90. Maddelerle Türkiye’ye devredilmiştir…

GKRY, KKTC, allem gallem mandıra!

Bugün Doğu Akdeniz’de yaşadığımız krizin birinci nedeni bu GKRY saçmalığıdır…

Daha açılımını bilmedikleri “Münhasır ekonomik şeysi” ya da “Güvenli bölge” kısaltması zannettikleri GKRY’nin aslında Kıbrıs Cumhuriyeti olduğunu anlamalarının mümkünü yok…

Var olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne GKRY diyerek yok sayıyorlar…

Olmayan KKTC’ye de varmış gibi yapıyorlar…

Sonra da Doğu Akdeniz’deki haklarımız…

Kıbrıs 1982’de Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni imzaladı.

“Tek taraflı olarak ilan edilen Münhasır Ekonomik Bölge” dedikleri havzasını ilan etti. Zaten bütün Münhasır Ekonomik Bölgeler tek taraflı ilan edilir. Daha sonra muhataplarla müzakere edilir…

İlan ettikten sonra 2003 Mısır, 2007 Lübnan ve 2010 İsrail ile anlaşmalar imzalayarak Münhasır Ekonomik Bölgesi’ni sınırlandırdı…

Mesela TAK bültenlerinde, Anadolu Ajansı’nda veya başka Türkçe haber kaynaklarında “Tek taraflı ilan edilen” diye yazılır.

Zaten münhasır bölgeler tek taraflı ilan edilir önce; sonra müzakere edilir muhataplarla…

Ama Türk ajansların kastettikleri “Kıbrıslı Türkleri dışlayarak”tır aslında. Mustafa Akıncı da 5 sene aynısını söyledi; “tek taraflı gasp”…

Türkiye açısından trajik olan ise 1960’ta “yeni sömürge” devlet tipi olarak kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti devleti 50’nci yılında “devlet aklı”yla Münhasır Ekonomik Bölge meselesini 2010 yılında halletti. 2011’de çalışmalar başladı. Türkiye ise 2011’de tehdit etmeye başladı. Tehditlerin 9’uncu senesine girdik…

Bin yıllık devlet geleneğinden geliyor dedikleri Türkiye Cumhuriyeti ise 2020’de daha Münhasır Ekonomik Bölge ilan edecek, sonra da müzakere edecek…

50 senelik devlet 2010’da akıl etti, 1000 senelik devlet 2020’de akıl edecek daha!

-Ne o, diplomasiyi hiç denemeden sopa gücü ile mi elegeçireceksiniz her şeyi?

Amerikan donanması gibi donanmanız olsaydı tamam, yapardınız, ama yok…

“Tek taraflı” diye diye gidiyorlar…

Halbuki Rumların “tek taraflı” hareket etmesinin ehliyetini Türkiye verdi; 1964 yılında Türkiye Rumları Kıbrıs’ın temsilcisi olarak tanıdı BM kararı ile…

GKRY diye bir yerin olmadığını kabullenir, Kıbrıs Cumhuriyeti gerçeğini inkâr etmezse Türkiye, o zaman bir şansımız olur…

Yoksa East-Med pitonu önce bizi yutacak, sonra kendi başını yiyecek!

Geçenlerde Kıbrıs Cumhuriyeti milletvekili, Antalya’da düzenlenen Asya parlamenterler asamblesindeydi. Orada KKTC’den kimse yoktu…

Rum vekiller ve Türkiyeli vekiller “kalkınma sorunları” üzerine görüştüler hiçbir şey yokmuş gibi…

Sonra da nedir bu GKRY’nin açılımı?

Münhasır ekonomik şeysi mi?

Güvenli bölge mi?

1960’tan beridir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi olan garanti ve güvenlik anlaşmasını merak edip şöyle bir kabataslak okumuş kaç Türk aydını var?

Merak ediyorum gerçekten…

2011’den beridir Suriye’de savaş var. Türk gazeteciler, güvenlik uzmanları, araştırmacılar mahalle mahalle biliyorlar Suriye’yi…

Ama 1960’tan bugüne garanti ve güvenlik anlaşmasını hiç açıp okumadılar…

Kanla aldık vermeyiz derken Türkiye’nin kanla aldık dedikleri ülkenin toprak bütünlüğünün garantörü olduğundan gerçekten haberdar değiller…

Libya savaşını analiz ediyorlar. Göreceksiniz önümüzdeki 10 senede Libya’daki bütün aşiretlerin isimlerini öğreneceğiz…

Kim kimdir…

Kim hangi taraftadır…

Nasıl Suriye’yi öğrendikse!

Ama 1960’ta Türkiye’nin imzacısı olduğu anlaşmadan haberleri yok…

Bu klinik bir vakadır. İncelenmesi gerekiyor… Psikiyatrlar Türk aydınlarına ilaç verip test mi yaparlar, yoksa sosyal bir laboratuvar kurup Kıbrıslılarla Türk aydınlarını bir kafese mi kapatırlar…

Mesela Mahmut Anayasa ile Türk aydınlarını bir kafese kapatacaksın ve olayları gün be gün not edeceksin…

Bizim Anayasa’yı delirtmelerinden korkuyorum!

Bu cehalet hakkında bir araştırma şart!

Sonra GKRY da GKRY…

GKRY değildir o, kakara kikiridir!

Kıbrıslı Türkler 21 Aralık 1963’ten sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki makamlarını gönüllü olarak terk ettiler…

Türkiye Cumhuriyeti devleti de 4 Mart 1964 tarihinde 186 sayılı BM kararına oy vererek Rumları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek resmi hükümeti olarak tanıdı…

Sizin GKRY diye kakara kikiri yaptığınız devlet, 1960’ta TC’nin “yeni sömürgesi” olarak kuruluşuna imza koyduğunuz ve 1964’te de Rumları Kıbrıs’ın tek resmi hükümeti olarak tanıdığınız Kıbrıs Cumhuriyeti’dir…

Yok öyle…

Kakara kikiri değil!

Kıbrıs Cumhuriyeti!

1964’ten sonra da 1995’te Türkiye Gümrük Birliği’ne girmek için başka belgelere imza koydu…

24 Şubat 1995’te Türkiye adına Tansu Çiller’e verilen ‘‘Başkanlığın Önerisi” ve imzalanan Gümrük Birliği anlaşması ile “garanti ve güvenlik anlaşması”ndaki bir madde ortadan kaldırıldı…

“Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadıkları hiçbir uluslararası organizasyona Kıbrıs Cumhuriyeti tek başına giremez” maddesi Türkiye’nin imzaladığı Gümrük Birliği anlaşması ile ortadan kalktı…

Kısacası Türkiye Gümrük Birliği’ne girerken Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki son söz hakkını da “sattı”…

Mustafa Akıncı Saray’da 5 seneyi Rumları suçlayarak geçirdi ama gene de yaranamadı Türkiye’ye…

%18’lik nüfusla %30 siyasi temsiliyetimiz olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin doğalgazından %50 pay isteyerek yedi bu 5 seneyi…

%18 nüfusla doğalgazdan %50 pay!

Bir yanda haydut enerji şirketlerinin paylaşım kavgası, diğer yanda doymak bilmez açgözlülük ile toplumu her şeyden edecek olan Kıbrıs Türk liderliği…

Borunun ucu Doğu Akdeniz’de sonu Berlin’de…

Kavga Rusya ile ABD arasında…

Ama Dikilitaş her an çakıl taşı olabileceğinden habersiz kakara kikiri havalarında…

1964’te Makarios’u Kıbrıs’ın tek hükümeti olarak tanıyan Türkiye…

1995’te “Türkiye ve Yunanistan’ın aynı anda üye olmadığı bir birliğe Kıbrıs Cumhuriyeti üye olamaz” diyen maddeyi ortadan kaldıran anlaşmaya imza koyan da Türkiye…

Kıbrıslı yurtseverleri geçtim…

Bizi duymazsınız, görmezsiniz, bilmezsiniz!

Bize Türkiye düşmanı dersiniz…

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Profesör Erol Manisalı hayatını verdi bu “Gümrük Birliği” anlaşmasını anlatmaya, onu da dinlemediniz!

Bunlar Annan Planı’ndan önce olup bitti…

Annan’dan önce Rumlara Kıbrıs adına tek başlarına söz söyleme hakkını ve Kıbrıs’ı tek başlarına uluslararası birliklere üye yapma hakkını Türkiye attığı imzalar ile verdi zaten…

Şimdi de Rumlar haklarımızı gasp ediyor masalını anlatıp kendi mağduriyetinden zevk alıyorsun ey Türkiye, ey tırnak içinde KKTC!

Türk aydını Garanti ve Güvenlik Anlaşması’nda Türkiye’nin neye imza attığını bilmiyor…

Türk aydını Gümrük Birliği’ne girerken Türkiye’nin neye imza attığını da bilmiyor…

Türk aydını 1964’te Türkiye Cumhuriyeti devletinin Rumları Kıbrıs’ın tek hükümeti olarak tanıdığını taahhüt ettiği kararı da bilmiyor…

Sadece kakara kikiri, GKRY!

Bunları Mustafa Akıncı biliyordu…

Hiç olmazsa 5 sene bunları anlataydı da “Rumların tek yanlı doğalgaz faaliyetleri” tekerlemesi ile şovenizmi tırmandırmasaydı…

Akıncı da dediklerini yaptı ama bir türlü yaranamadı Ankara’ya!..

***

Masaya imzalanmış anlaşmaları koyduk…

Koyduk mu?

Masaya cumhuriyetin anahtarlarını koyduk…

Masaya Trodos’un karlarından bir bardak su koyduk…

Masaya bir tabak kleftiko koyduk…

Masaya bir tabak salata koyduk, üstüne Baf’ın karayağını döktük…

Masaya bir kadeh Leymosun şarabı, bir adet Agros gülü, bir tabak Larnaka babutsası koyduk mu?

Masada Elye karpuzu, Galatya hellimi ve Limnidi çileği de tamam!

Yetmez mi?

Masa da masaymış ha!

Bana mısın demedi…

Masanın altında da doğalgaz kavgası ve boru hatları…

Devirecek bu masayı!

(19 Ocak 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author