Ateşin karşısında safınız belli olsun!

Aziz Şah– Yaşar Ersoy Fikret Demirağ’ın şiirlerinden yarattığı “Hüzün Ana ve Çocukları” oyunuyla bir kök ayna koydu karşımıza geçen sene…

Kıbrıs’ın kök aynasını gösterdi, Kıbrıs’ı kök aynada gösterdi, Kıbrıs’ın parçalanmış kök aynasını gösterdi, Kıbrıs’ı kök aynaya gösterdi, kök aynayı Kıbrıs’a gösterdi…

Yaşar hoca bu sene de başka bir ayna tuttu. Geçen sene kök ayna, bu sene dev aynası!

“Hüzün Ana ve Çocukları”ndan sonra “Yangın Yerinde Kabare” sahnede…

Haldun Taner “Tiyatro hayatın aynasıysa kabare dev aynasıdır” demiş. Hüzün Ana ve Çocukları Kıbrıs’ın kök aynasıydı, Yangın Yerinde Kabare dev aynasıdır…

Çanak yalayanlardan, jurnalcilere, 22 Ocak’tan, “bir şey yapmalı da ne yapmalı” çıkmazına bir dev aynası…

Hüzün Ana ve Çocukları tragedyaydı, Yangın Yerinde Kabare ise kabaredir. Yaşar hoca tiyatro sanatının bütün silahlarını koydu sahneye…

Tragedyadan kabareye tiyatronun bütün kolları birleşiniz!

Hüzün Ana ve Çocukları oyununu üç dört defa izledim. Oyunu ilk izlemeye gittiğim gece, oyundan sonra Kudret Özersay da geldi; oyunu izlemedi, sonrasında bir geldi boy gösterdi, arz-ı endam eyledi…

Şimdi ise Kudret Özersay’ın hükümetçilik oynadığı “devlet” Hüzün Ana ve Çocukları oyununu hazırlayan kadronun hazırladığı Yangın Yerinde Kabare oyununu yasakladı…  

Bu defa arz-ı endam eylemediler…

Herhalde kendi yasakladıkları oyuna gelecek kadar yüzsüz değildirler!

“Yangın Yerinde Kabare” yasaklandı,  bütün sahneler “yasak oyun”a kapatıldı. Zaten kaç tane sahne var ki?

Devletin ve belediyenin sahneleri kapalı…

Büyük sermayenin sahneleri kapalı…

20 senedir yanık olan sahne ise “Yangın Yeri” müzesi olarak duruyor…

Yasak oyuna sahne bulundu, yasak oyun oynandı, oynanıyor, oynanacak…

Yasak oyun sendikanın sahnesinde oynanıyor. Boşuna mı yazarız zannedersiniz “sendikalar bizim evimizdir” diye?

Yaşar Ersoy’a bu adada bir oyunu daha “sakıncalı” ilan ettirmeyi başardığı için teşekkür etmemiz gerekir…

Sakıncalılar, yasaklar, sansürler, baskılar olmasa yaşadığımızı unuturduk!

Pencerelerimize taş atılmasa pencerelerde cam olduğunu unuturduk…

İstibdad olmasa hürriyetin kıymetini unuturduk…

Yazıları yargılamasalar yazmayı bile bırakırdık…

Yasakları, sansürleri, baskıları karşılayan gemiler gibi gövdemizle karanlıkları yara yara…
Çıktık, rüzgârları en serin, uçurumları en derin…

Havaları en ışıklı sıra dağlara!
Arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu.
Önümüzde bakır taslar güneş dolu.
Dostların arasındayız!

Yasaklayana değil, yasaklananlara bakacaksın!

Yasaklananın yanında saf tutanlara bakacaksın…

Yangın yerinde bir damla suyun yangını söndürmediğini söyleyenlere, “Olsun, hiç olmazsa safımız belli olur” diyenlere bakacaksın…

“Yangın Yerinde Kabare” oyunu yasaklandıktan sonra oyunda direten, oyunu sahiplenen, oyunda oynayan onurlu tiyatro emekçileri dışında bütün devlet ve belediye tiyatrosu oyuncuları arasında sadece iki kişi sansüre karşı özgürlüğün safında yer aldı; Ali ve Diren…  

Yasaklar, sansürler, sakıncalar, baskılar iyidir. En azından safımız belli olsun…

Özgür’e, Döndü’ye, Melek’e, Melihat’a, Barış’a, Erol’a, Işın’a, Umut’a, Irmak’a ve Yaşar’a ateşe su taşıdıkları için teşekkürler…

Her Salı KTAMS’ın Barış Salonu’nda hayatımızın dev aynası var. Gidin izleyin, yasaklara, sansüre ve baskılara karşı safınız sanat olsun…

(25 Şubat 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author