Bir kedi kadar vatandaşlık haklarımız yok, anlıyor musun?

Aziz Şah – 21/03/2020

Korona Kıbrıs’ı sarsmaya başlar başlamaz Tatar suçluları buldu…

-“Afrikalıları kim getirdiyse sorumluluğu da onlardadır. Üniversite getirdiyse üniversite, çalışma için geldiyse o… Bu kriz öncesinde de bu durum sıkıntıydı, şimdi daha büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bu bir fırsat olabilir bunları temizlemek lazım. Bu ırkçılık değil ama kendi vatandaşlarımızı korumamız lazım”…

Camdan evi olan başkasının evine taş atmasın der bir Rus atasözü…

Hem ucuz işgücü hem üniversite müşterisi olarak kandırılarak getirilen öğrencilere taş…

Düne kadar ekonominin lokomotifi sayılan ama vergi bile ödemeyen tabela üniversitelerinin camına taş…

Her beceriksiz yönetim gibi kriz karşısında kendi evinin camdan oluşuna bakmadan ilk gözüne kestirdiği “düşman”ı hedef gösterdi, taş attı…

Tutmadı…

Ömrünü Ankara işbirlikçiliğiyle ve “et ve tırnak” edebiyatıyla geçiren Tatar bu defa da Türkiyeli çalışanlara yüklendi…

-“Bu insanlar geliyor belirli bir ücretle çalışıyor. Ödedikleri vergi var mı o da şüpheli… 3 çocuğu var benim okuluma giden, hastalandığında benim hastaneme giden”…

Herkes canının derdindeyken böyle demagojiler tutmadı…

Hatta Tatar’ı yere göğe sığdıramayan Türkiye haber siteleri bile tepki gösterdi…

Yani 40 senede yapılan yalakalıkla kurulan “sevgi bağları” bir Korona krizinde darmadağın oldu…

Ona taş, buna taş, taş üstünde taş, gövde üstünde baş kalmadı…

Üçüncü ülkelerden bir işçi Tatar’a şöyle seslendi:

-“Madem üçüncü ülke vatandaşlarının haklarını hiçe saydınız, madem bizi yok saydınız, uçuşları ayarlayın da herkes memleketine dönsün”…

-“Parasını biz veririz, bedava değil. Siz sadece organizasyonu yapın yeter. Yatırılan sigortalarımız ve ödediğimiz vergilere de çöktünüz”…

-“3. ülke vatandaşları sokaklara atılmadan, suça karışmadan, Kıbrıs halkının gözünde bizi düşürmeden, gönderin”…

Ne Afrikalılar ne üçüncü ülkelileri bıraktılar…

Ne Türkiyeli bıraktılar…

Ucuz işgücü diye senelerdir memlekete yığdıkları nüfusu suçladılar…

Kendilerinden başka kimseyi inandıramadılar ama…

En sonunda kadim düşmanlığı sürdüler masaya…

Kamu çalışanı-özel sektör çalışanı…

“Özel sektör çalışanının hakları” kılıfının altına örttüler patronların çıkarlarını. Kamunun yanısıra özel sektörün maaşlarını da devlet ödesin dediler…

Özel sektöre bak! Maaşları devlet ödesin, kılçıksız kârı patronlara…

Herkes canının derdine düştüğü için kimse yapay “düşmanlar”ı umursamadı…

Bir hafta önce “ben kimseden özür dilemem” diye atarlanan Tatar özür da diledi “yanlış anlaşılmalar”dan dolayı…

Açıkçası özrü da duyulmadı…

Çünkü kimsenin umurunda değil…

Herkes canının derdinde…

Bir kasaba siyasetçisinin açıklamaları ile kimse ilgilenmiyor…

Önce Afrikalılar, sonra bütün üçüncü ülkeliler (orta-uzak Asyalılar) ve Türkiyeliler burada bir devlet olmadığını idrak etti…

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Korona ile mücadele bütçesinde sokak hayvanları için 50 bin Euro ayrıldı…

KKTC ise insana beş kuruş değer vermediğini gösterdi…

“Bir kedim bile yok, anlıyor musun?” der şarkı…

Bir kedi kadar vatandaşlık haklarımız yok, anlıyor musun?

(31 Mart 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author