Herkes din çalıştı, soru felsefe ve ekonomi politikten geldi

Aziz Şah -Doğanın, üretimin, savaşların, krizlerin, grevlerin bir döngüsü vardır. Buna konjonktür denir, çevrim denir, evrim denir; bir de kırılma noktalarına devrim denir…

Bizim coğrafyada olmayan bambu bitkisinden, bizim coğrafyada olan ağustosböceklerinden ve bütün coğrafyalarda olan kapitalist pazar anarşisinden bahsedelim biraz…

Phyllostachys bambusoides isminde bir bambu ağaç türü var. 999 yılında Çin’de çiçek açtı…

O yıldan beridir hiç şaşmadan sadece 120 yılda bir çiçek açar ve tohum verir. Bu bir döngüdür…

Phyllostachys bambusoides yalnızca Çin’de değil, yaşadığı her yerde bu çevrimi izler.

Yüzyıllar önce Çin’den Japonya’ya götürülüp ekildi bu ağaç. 1960’ların sonunda bambu Japonya’dan Rusya, İngiltere ve Alabama’ya hediye edildi.

Tohumlar farklı coğrafyalara saçıldı…

Bazı ekologlar 120 senelik bu uyku sürecinden dolayı bu ağaca “uyuyan güzel” diyor. Prensini 120 yıl beklediğini söylüyor. Ama işin aslı öyle değil, “uyuyan güzel” masalındaki gibi yatmıyor sadece bu ağaç. 120 yıl boyunca hareketsiz değildir, toprağın altında yeraltı köksapları ile yeni sürgünler vererek üreme yapar…

Phyllostachys bambusoides bitkisi “uyuyan güzel” gibi sonsuza dek mutlu yaşamaz. 120 yılda tohum verdikten sonra ölürler…

Bu döngüyü hiçbir şey kıramaz, 120 yılsa 120 yıl…

Farklı bambu türleri arasında çiçek açmak için 15 yıldan az bekleyen pek az tür vardır. Birçok bambu türü ise 150 yıldan fazla bekliyor çiçek açmak için. Bu konuda bilim çaresiz kalıyor bambuların zaman çizelgesini çıkarmak için. İnsanoğlu 150 yıl bekleyemez çünkü bir çiçek için…

Burada araya Ahmet Hamdi Tanpınar ile girebiliriz:

“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır…”

Bambuların kendi genetik saati var. 15 yıldan 150 yıla kadar. Saat gibi çalışır. Çevre koşulları değil, içsel bir genetik saate göre çiçek açarlar…

Bunu kapitalizmin kriz çevrimlerinde göremezsiniz, işçilerin grev çevriminde göremezsiniz, dünya savaşlarının zaman çevriminde göremezsiniz…

Dışarıdan baktığınızda hiçbir ihtişamı olmayan bir bambu insanı çatlatır!

999 yılından beri 120 senede bir Phyllostachys bambusoides çiçek açar!

Farklı çevresel koşullarda olsalar da aynı türdeki bambular aynı zamanda çiçek açarlar. 1976 yılında yayınlanan araştırmasında Daniel H. Janzen orman yangınlarında defalarca yanmış bir Burma bambusunun 12 metre yüksekliğindeki dev arkadaşı ile aynı zamanda çiçek açtığını yazar…

Ağustosböcekleri için de aynı çevrim geçerlidir…

Dönemlik ağustosböceklerinin genç kızları ABD’de 17 yıl (bazı bölgelerde 13 yıl) boyunca yerin altında orman ağaçlarının köklerinden özsu emerek yaşarlar. Daha sonra milyonlarca erişkin kız gün yüzüne çıkar, olgunlaşır, çiftleşir, yumurtlar ve ölür.

Bambumuz 120 yıl bekler çiçek verir ve ölür…

Ağustosböceğimiz 17 yıl bekler yavrular ve ölür…

Buna döngü diyoruz, konjonktür diyoruz, çevrim diyoruz…

Aralarındaki biyolojik ve coğrafi uzaklığa rağmen bambular ve ağustosböcekleri aynı evrim ve çevrim meselesinin parçasıdır. Bambular ve ağustosböcekleri yılları nasıl sayar? Farklı coğrafyalardaki bu eşzamanlılığın ahengi nasıl bozulmaz? Neden arada geçen zaman bu kadar uzundur? Evrimciler bunları düşünür, araştırır, cevaplar…

Farklı cevaplar vardır. Savurganlığa karşıdır bambu ve ağustosböceklerinin evrimi. Doymuş bir toprağa fazla tohum saçsanız da gene de az tohum yetişip büyüyecek…

Doğa israf etmiyor tohumunu insan gibi. Planlıyor üretimini!

Bütün yumurtaları bir sepete koyarsınız, hepsinin kırılmasını göze alırsınız ya da yumurtaları 15-150 yıllık döngüyle doğaya saçarsınız…

Bir yanda kapitalist piyasa anarşisi, diğer yanda komünist planlama…

İster söz konusu ağustosböcekleri olsun, isterse insan!

Darwinci kuramda bireylerin kendi çıkarlarının, yani kendi genlerinin, gelecek kuşaklarda temsil edilmesi en yüksek ilkedir. Darwin’in doğal seçilim kuramını Adam Smith ekonomiye uyarlamıştır. Bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler, piyasanın görünmez eli herşeyi düzenler demiştir…

Biyolojiyi ekonomiye uyarlayamazsınız. Uyarlarsanız Adam Smith’in karşısına dikilen Karl Marx dikilir karşınıza…

Doğal yaşamdaki “güçlü olan hayatta kalır” tezini ekonomiye uyarlarsanız kimse hayatta kalamaz çünkü kapitalist pazar anarşisi doğal yaşamı yok eder…

Bambunun ve ağustosböceğinin döngüsü gibi üretimin çevrimleri vardır…

Biyolojide bu işin kurallarını Darwin koydu, ekonomide ise Rus mühendis Kondratieff koydu. Kondratieff’ten Leo Davidoviç Trotskiy aldı, ondan da Ernest Mandel: Uzun dalgalar teorisi…

“Kapitalist gelişme eğrisi” makalesinde Trotskiy şöyle der:

“Ekonomik konjonktürdeki dalgalanmalar (boom, depresyon, kriz) yeni nicel ve nitel değişimlerin, politika alanında yeni oluşumların doğmasına yol açan periyodik itici güçlerin ta kendileridir. Mülk sahibi sınıfların gelirleri, devlet bütçesi, ücretler, aylıklar, işsizlik, dış ticaret hacmi vs. ekonomik konjonktüre sıkı sıkıya bağlıdır ve bütün bunlar politikayı doğrudan doğruya etkilerler. Bu etkiler, siyasi partilerin, devlet kurumlarının, vs. tarihini kapitalist gelişmeye özgü ekonomik dönemler açısından adım adım izlemenin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya yeter. Biz bununla bu ekonomik dönemlerin her şeyi açıklamaya yettiğini söylemek istemiyoruz. Çünkü ekonomik çevrim ve dönemler, ekonomik olayın özü değil, ancak birer türevidirler. Bu dönemler, üretici güçlerin piyasa ilişkileri boyunca gelişebildiği esaslar üzerinde yayılabilir. Ama çevrim dediğimiz bu dönemler, otomatik olarak atan bir nabız sistemi gibi, kapitalist toplum mekanizmasının kaçınılmaz diyalektik kaynağını oluştururlar, bu yüzden de büyük bir kısmını açıklarlar.”

Ekonominin uzun dalgaları 19. yüzyıl başından, Napolyon savaşlarının bitimiyle tahlil edilmeye başlanır ve günümüze gelir. 1815-48 arası, 1873-96 arası, 1917-48 arası. Yani bambu gibi ekonominin de bir döngüsü var. Herşeyi insan müdahalesi ile belirler bu döngü…

Bambular farklı coğrafyalarda aynı sürede çiçek açar, kapitalist ekonomiler ise farklı coğrafyalarda aynı sürede çiçek açmazlar, eşitsiz ve bileşik gelişirler…

2008’de başlayan ekonomik depresyonun habercisi ve koşullarını yaratan ondan önceki krizdi. 1975’ten 2005’e sürdü. 1975’te başlayan krizin nedeni olarak da 1973-74’teki petrol krizi gösterildi…

Her bunalım kendinden önceki hızlı sermaye birikimi aşamasının çelişkilerinin bir sonucudur. Her bunalım sermayenin hızlı büyüme dönemlerinde yaşanmayan ayıklanmanın yaşanmasıdır. Bu yüzden “krizi fırsata çevirmek” diye bir deyim vardır.

Krizler bambunun sürgün atan kökleri gibidir. 150 sene beklersiniz siz onu…

2005’ten sonra 2008 depresyonu geldi. Şu an yaşanan ekonomik krizin Koronavirüs, küresel salgın, pandemi ve dahi petrol krizi ile hiçbir alakası yok!

2020’nin 9 Mart günü Wall Street’te borsa çöktü, Wall Street bambusunun kökü kurudu.  Düzenin şansına hem petrol krizi hem de Korona salgını eşlik etti bu çöküşe…

Kapitalizmin suçu atacağı çok garip var şimdi. “Garip” petrol üreticisi ülkeler ve hakkında milyon çeşit manipülasyon yapılabilecek “garip” Koronavirüs…

Kapitalizmi anlamamanın bir sonucu olarak kapitalist gelişmenin her bir evresi ve evrenin içerisindeki birikim modelleri sorun olarak ilan edilir. “Sorun neo-liberalizmdir” denir mesela. Sorun değildi neo-liberalizm. 1975-2005 arası yaşanan krizin sistem içerisindeki çözümüydü. Sistemin sorunlarını çözerken daha büyük sorunlar yarattı…

Kapitalizmin içerisinde fordist, post-fordist, ithal ikameci vb gibi dönemler uzun uzun gündem oldu dünyada. Bunların hiçbiri krizin kendisi değildi, bunlar sadece kapitalist krizin yarattığı eğilimler ve çözümlerdi. Keynesçilik İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çözüm kabul edildi. Dünyada ciddi anlamda Keynesçi solcular türedi, Marksizm’in içine sızdılar. Keynesçilikten sonra neo-liberalizm geldi; bu defa da neo-liberal solcular türedi, Marksizm’in içine sızdılar, kendilerine post-Marksist dedi bu ölü bambular!

1975 yılında krizin bahanesi petroldü, 2020 yılında krizin bahanesi hem petrol hem Korona salgını; kapitalistler için cennet gibi yıl…

Sorun kapitalizmde değil, sorun Korona’da ve petrol üreten ülkeler arasındaki anlaşmazlıklardadır diyecekler…

Kapitalist gelişme eğrisinin aşamalarından başka bir şey olmayan bu süreçler, kapitalizmde Konjunkturzyklus –konjonktür çevrimleri- dediğimiz farklı çevrimler, sermaye birikiminin farklı dönemlerinin bütünüdür. Bu çevrimler yükseliş/kalkınma, yüksek konjonktür/genişleme (boom), daralma aşaması (resesyon), derin aşama (depresyon) olmak üzere farklılıklar gösterir.

1945’ten sonra insanlık öyle bir genişleme, refah, boom dönemi yaşadı ki batıda her işçinin evi ve arabası vardı…

2008’den sonra insanlık öyle bir çöküşe girdi ki her işçinin ödeyemediği ev kredisi ve araba kredisi var…

Bambunun döngüsüdür bu!

Şu anda yaşanan en büyük karın ağrısı şudur: Keyneçilikten sonra neo-liberalizm geldi kamunun, devletin, halkın neyi varsa sattılar. Deniz bitti, şimdi sırada ne var?

Canlılık, aşırı ısınma, çöküş ve toparlanma evrelerinden oluşan uzun dalganın çöküş noktasındayız.

Sokağa çıkma yasaklarının eşlik ettiği başka bir korku ve panik aşamasındayız… 

Lanetli bir geçiş, bambunun kökünün kuruduğu yerdeyiz, tepemizde nükleer bombardıman uçağı uçuyor…

Ekonomi ve doğa birbirine yapısal olarak benzemez. Teknik olarak benzer. Bir bambu 150 sene toprağın altında sürgün atar, döngünün sonunda çiçek açar ve ölür. Ekonomi de aynı şekilde üretir, yeniden üretir, krize girer. Doğadaki ölüm ile ekonomideki kriz aynı şeydir…

Marx şöyle der:

“Dünya pazarının krizlerinde, burjuva üretiminin çelişkileri ve antagonizmaları çarpık biçimde gözler önüne serilir. Kapitalizmin özürcüleri, felâket sırasında patlak veren çatışmalı öğelerin doğasını araştırmak yerine, felâketin kendisini yadsımakla yetinir, düzenli ve dönemsel olarak tekrarlanan krizlerin, şayet üretim ders kitaplarında yazılanlara uygun biçimde sürdürülmüş olsaydı, asla ortaya çıkmayacağında ısrar ederler.” 

Korona salgını sırasında bir söz çok tekrar ediliyor tartışmasız doğruymuş gibi. “Herkes din çalıştı, soru biyolojiden geldi” deniyor…

Dinin, akıldışılığın, bilim düşmanlığının alıp yürüdüğü doğrudur. Ama soru biyolojiden mi geldi gerçekten?

Soru ekonomi politikten ve felsefeden geldi.

“İnsan ne için yaşar?” sorusuna cevap vermeden ve kapitalist pazar anarşisine karşı komünist planlamayı koymadan biyoloji çözemez bu sorunu.

Yanılıyorsunuz, soru felsefeden ve ekonomi politikten geldi…

Güçlü görünen değil, bambu gibi dayanıklı olan ve plan yapan hayatta kalır…

(12 Nisan 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author