İşbirlikçi basınımızın karanlık tarihi

Aziz Şah – Demek ki neymiş?

Susma sustukça sıra sana gelirmiş…

22 Ocak’ta kırılan cam seslerini Vivaldi dinler gibi dinleyenler şunu aklına soksun…

Eninde sonunda size de gelecekler!

Kuzey Kıbrıs’taki bütün ekranlarda sunucular Afrika’ya saldırmak için fırsat kollar. Kimisi açıktan saldırır, kimisi örtülü…

Geçen hafta Diyalog ekranında Hasan Erçakıca’nın programında Besim Tibuk Afrika gazetesini hedef gösterdi…

Bugün açtım ekranı…

Diyalog TV kararmış…

Yeniden ve ısrarla Afrika’da çıkan karikatürün sorunların başı olduğunu söyledi bay liberal!

Afrika’nın cezalandırılmaması TC-KKTC arasında sorunların nedeniymiş. Bunu söyledi, bir hafta sonra da Erdoğan’a ettiği sözlerden dolayı ekranı karardı…

Afrika’yı hedef göster, ardından sen hedef ol. Hem de programı Erdoğan’cı Hasan Erçakıca ile yapıyor…

Erçakıca kim? CTP’nin altın çocuklarından. Müsteşarlık ve Talat’ın cumhurbaşkanlığı sözcülüğünü yapmış. İliklerine kadar rejimin nimetlerinden faydalanmış…

22 Ocak sabahı gazeteye gitmeden önce televizyonda BRT’deki programını izliyordum Erçakıca’nın. Erdoğan’ın Kürtlere karşı sürdürdüğü savaş politikasını iştahla savunuyordu, Erdoğan’a methiyeler düzüyor, Afrika’ya da sallıyordu… Kapattım televizyonu, gazeteye gittim. Afrika’ya Erçakıca’nın laflarından sonra faşistler taşlar salladı…

Vivaldi dinler gibi dinlediler o taş seslerini!

Siz sadece susmadınız biz taşlanırken, taşlayanları alkışladınız da!

Besim Tibuk’un TC-KKTC ilişkilerindeki sorunların başı dediği karikatürden sonra Erçakıca şöyle demişti: “Afrika ve Şener Levent toplum dışıdır… Levent statü kaygısı ile yayın yaparak kendisine toplumda bir statü kazanmaya çalışıyor…”

Bu sözleri söylendiği gün yazıp not ettim tarihe. Basınımızın karanlık tarihinde yerini aldı…

Başka? 22 Ocak’tan sonra Afrika’ya saldıran Havadis ve Başaran Düzgün’ün başına da geldi bir benzeri.

22 Ocak’ta biz taşlandık… Gazetede kırılmadık cam kalmadı. Camları toplarken elim kesildi, kanıyor, umursamadım… Saçları saman sarısı bir kadın geldi yanıma, “eliniz kanıyor” dedi, “boş ver” dedim, elime pansuman yaptı…

Tam o sırada Başaran Düzgün bilgisayarının başında oturup şöyle yazdı: “En kritik dönemlerde, en virajlı dönemeçlerde ilgiyi kendi üzerine çekecek kadar uzmanlaşmıştır…”

7 gün sonra bir yazı daha yazdı: “Cürmü kadar yer kaplayan Afrika’nın bu kadar üst düzeyde muhataplığa konu etmek tam da Şener Levent’in arzu ettiği birşeydi.”

“Muhataplık” diyor Başaran Düzgün Erdoğan’ın gazetemizin yerle bir edilmesi için verdiği talimata!

Taşlarla muhatap olduk…

Erçakıca gibi Düzgün’ün de yazdıkları ve söyledikleri basınımızın karanlık tarihinde yerini aldı…

Bize karşı yaptıkları yayının yanı sıra, linçcilerin yargılanması sürecinde tutuklu yargılama kararı veren kıdemli yargıç Tacan Reynar’a karşı da yayın yaptılar ekranda ve gazetede…

Sonra? Bir yazı çıktı Havadis’te tarikatlarla ilgili!.. Cübbeli Ahmet Kıbrıs’taki Havadis’i Türkiye’den hedef gösterdi. Düşünebiliyor musunuz? Bugün Diyalog TV’nin ekranın kararması da böyle bir durum…

Sıra herkese gelecek!

Sömürgeci efendinin önünde yerlere eğilir ayaklarını öpersiniz; ayağını öptüğünüz için sizi göremez. Çünkü yerle birsiniz… Kalkar bir cümle kurarsınız, “Vurun kellesini!” der efendiniz o güne kadarki bütün hizmetlerinize rağmen!

Düşünce, ifade ve basın özgürlüğü ekmek ve su gibidir. Açlığı yazacak basın yoksa açlığın bile sesi çıkmaz…

Başkasının başı ezilirken alkışlarsanız sizin de başınızı ezerler…

Yazın bunu işbirlikçi basınımızın karanlık tarihine!

(2 Mayıs 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author