Askerini, nüfusunu, sermayeni, protokollerini ve borularını al git!

Aziz Şah – 1988 yılında bir protokol imzalandı, o gün bugündür yol ihalelerine Ankara’da çıkılır…

Tarım Bakanı iken İrsen Küçük bir protokol imzaladı, denizlerimizi TC’li balıkçıların yağmasına açtı. O gün bugündür her sene yumurtlama mevsiminde TC’li balıkçılar gelir kıyılarımızı talan eder, yağmalar, ekosisteme tecavüz eder…

Maliye Bakanı iken Ersin Tatar bir protokol imzaladı, Türkiye’den TL borçlanacağımızı dolar ödeyeceğimizi taahhüt etti; Tatar başka bir protokol daha imzalayarak KIB-TEK’e kamu yatırımı yapılmayacak dedi, o gün bugündür yatırım yapılmadı…

İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars adli işbirliği adı altında bir protokole imza attı, o gün bugündür mahkemeler devreden çıkarıldı, Türkiye’den gelen ekipler yasadışı tutuklamalar yapıyor; basının tüm sorgulamasına rağmen imzalanan protokolün içeriği açıklanmadı…

Gene Ayşegül Baybars kent güvenlik sistemi adı altında bir protokole imza attı; gözetleme kameralarının hayatımıza tecavüz etmesi bir yana, kaldırımlarımıza çakılan devasa MOBESE direkleri de vizesiz ve ruhsatsız, temel mühendislik hesaplamaları dahi yapılmadan yerleştirildi!

Tufan Erhürman başbakan iken Ankara’da aynı karargâha bağlı olan TC ve (KK)TC Sahil Güvenlik komutanları kendi aralarında protokol imzaladı. Erhürman protokol imzalandığı sırada komutanların arkasında hazırolda bekledi. İki komutanın kendi arasında imzaladığı bu sahil güvenlik işbirliği protokolü sonucunda Türkiye’den gelen korsan balıkçılar Kıbrıs karasularına tecavüz etmeye devam etti…

Kudret Özersay bir protokol imzalayarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuzeyde kalan karasularının egemenliğini Türkiye’ye peşkeş çekti…

UBP-CTP tarafından su protokolü imzalandı. Bu protokole göre Kıbrıs’a yağan yağmurun suyunu bile Ankara’dan satın alıyoruz artık. Parasını bizim ödediğimiz yatırımlar TC’ye koçanlandı. Kıbrıs’ta yatırımların yapıldığı alanlar TC Devlet Su İşleri’nin malı oldu. Türkiye Kıbrıs üzerinden Üçüncü Ülkeler’e boru hattı çekebilir. Hedef müşteri İsrail…

Son haftanın haberi: TC Su İşleri Dairesi’nin arıtma tesisinin bekçisi büyük yangında su almaya giden itfaiyeye su vermedi…

Yangında itfaiyeye su vermeyen TC Devlet Su İşleri bekçisini duyunca aklıma Neyzen Tevfik’in içinde “itfaiye hortumu” geçen şiiri geldi. Buraya yazıp başımızı belaya koymayalım, bilen bilir şiiri…

TC Devlet Su İşleri’nin bekçisi “KKTC başbakanı”nın karşısında General’dir. Söyle Neyzen, değil midir?

Su protokolü…

Eğitim ve din protokolü…

Elektrik protokolü…

Doğalgaz protokolü…

Kıyıları yağmalama protokolü…

Karayolları protokolü…

Hepsinin ağası beyi paşası mali protokol…

1988 yılında yapılan karayolları protokolüne göre “KKTC Ulaştırma Bakanlığı” TC Karayolları Müdürlüğü’nün bir ofisine dönüştürüldü…

2010 yılında yapılan kredi anlaşmasına göre “KKTC Başbakanlığı” ise “TC Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü”ne bağlandı.

2019 protokolüne göre TC’den 1 milyar 270 bin TL gelecekti, gelmedi. 578 milyon geldi, askere gitti. Askeri harcamaların üstünü emeklilerden, sağlıkçılardan, kamu çalışanlarından keserek biz ödedik. 2018’den beridir askeri harcamaları ödüyoruz!

2019’un parası gelmedi ama 2020’de 2 milyar 288 milyon gelecekmiş; olmayan paranın rakamı büyüdüğüne göre pranganın zincirleri ağırlaşacak…

Ne paranızı ne memurunuzu! Askerini, nüfusunu, sermayeni, protokollerini ve borularını al git, bizim bütçemiz bize fazla gelir sizi beslemediğimiz zaman!

Protokollerle, dayatma paketleri ve olmayan hayali paralar ile bizi sürekli borçlandırıyorlar. Hayali kredi ve hibe haberleri ile besleme olduğumuza inandırıyorlar…

(27 Mayıs 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author