Sardunyaya ağıt, Kıbrıs’a ağıt

Aziz Şah – 2000 yılında Denktaş ile Klerides arasında Cenevre’de görüşmeler oldu…

Türk tarafının talebi konfederasyon ve KKTC’nin tanınması idi…

Rum tarafının talebi ise, şaşıracaksınız ama “Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının federalleştirilmesi” idi!

20 Temmuz 1974’te saat 5’te Bayrak radyosundan, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bozulan anayasal düzenini yeniden tesis etmek için yapılan sınırlı bir polis harekâtıdır” diyen Denktaş, 26 yıl sonra 2000 yılında anayasal düzenin tesisine karşı çıktı…

2000 yılında Klerides Kıbrıs Cumhuriyeti anayasası çerçevesinde çözüm önerince, Denktaş KKTC’nin uluslararası tanınmasında ısrar etti. Denktaş’la birlikte bu öneriye Mustafa Akıncı ve Mehmet Ali Talat da karşı çıktı…

Önce “federasyon” dediler taksim yerine!

1963’ten sonra İsmet İnönü mealen “biz taksim dememek için federasyon diyoruz” demişti:

“Biz taksim tezinden çok, resmi olarak federasyon kavramını kullanıyoruz. Böylelikle antlaşmalara da bağlı kalmış oluyoruz”…

Rumlar 1974’te silah zoruyla federasyonu kabul edince Denktaş çıtayı yükseltti; konfederasyon talep etti…

Önce federasyon adı altında taksimi müzakere ettiler…

Sonra da federasyon adı altında konfederasyonu…

2000’de ufukta Kıbrıs’ın AB üyeliği göründüğü sırada Rum liderliği “Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının federalleştirilmesi”ni önerdi; önce Denktaş, sonra Akıncı ve Talat karşı çıktı…

Klerides 2 Şubat 2000’de şöyle dedi: “Bizim yapmaya çalıştığımız şey, adada yeni bir devlet yaratmak değil, Kıbrıs anayasasında üniter devletten federal devlete geçişe imkan veren düzenlemeler yapmaktır. Denktaş’ın önerileri ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin feshini ve iki devlet yaratılmasını öngörüyor”…

Bugün “federalist” diye geçinen Akıncı ve Talat da 2000’de Denktaş’ın kayığına bindi…

Talat “Klerides’in açıklaması son derece sakıncalı ve tehlikeli” dedi. Sakınca ve tehlike ne? Çözüm olma ihtimali mi?

Akıncı ise “Bugünkü Kıbrıs Cumhuriyeti denen varlık, 1963’ten bu yana tam anlamıyla bir Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’dir” dedi…

Türkiye Cumhuriyeti devleti 4 Mart 1964 tarihinde 186 sayılı BM kararına oy vererek Rumları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek resmi hükümeti olarak tanıdı…

24 Şubat 1995’te ise Türkiye Gümrük Birliği’ne girmek için Tansu Çiller’in imzaladığı anlaşma ile “garanti ve güvenlik anlaşması”ndaki şu maddeyi ortadan kaldırdı:

“Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadıkları hiçbir uluslararası organizasyona Kıbrıs Cumhuriyeti tek başına giremez” maddesi Türkiye’nin imzaladığı Gümrük Birliği anlaşması ile ortadan kalktı…

Kısacası Türkiye kendisi Gümrük Birliği’ne girerken Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki son söz hakkını da sattı… Ama TC Garanti Anlaşması’nı ağzından düşürmez, gereğini de yapmaz, yapmayacak da…

Çünkü TC Kıbrıs’a anayasal düzeni tesis etmek için çıkmadı, işgale çıktı; dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in deyimi ile “Hele biz Ada’nın yarısını alalım, oldubittiyi yapalım. 20 yılda sökemezler bizi oradan. Ondan sonrası da Allah kerim. Birbirini tanımayan, birbirinden farklı Türk ve Rum nesilleri artık birarada kimse yaşatamaz”…

Akıncı diyor ki 2000 yılında: 1963’ten itibaren Kıbrıs Cumhuriyeti Rum Cumhuriyetidir. TC Devleti ise 1964’te “Rum Cumhuriyeti”ni Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıdı, biz açıkta kaldık…

2000 yılında Klerides “Gelin, Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasını federalleştirelim” dedi; Mr. No Denktaş ile birlikte federalist Talat ve Akıncı da reddetti bu öneriyi…

2000’de reddedilen çözümü bugün arasak da bulamayız…

Yarın neyin gerisine düşeceğiz?

20 Temmuz 1974’te sabah 5’te Denktaş radyoda…

Aklımda Can Yücel’in “Sardunyaya Ağıt” şiiri:

Canların gözleri yaşta,

Aklı idamlık yoldaşta,

Yeşil ölümle dalaşta

Sabahleyin saat beşte.

(21 Temmuz 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author