Uzi ve karanfil

Aziz Şah

-Tansu Çiller ve Mehmet Ağar kimdir, diye sorsanız 90’ların sonunda 2000’lerin başında doğan çocuklar nerden bilecek?
Bugün ilk gençliğini yaşayan kuşak 90’ların sonunda doğdu…
Onlar doğmadan Tansu Çiller “Demirel’in kızı” olarak siyasete girmişti…
Çiller’in 1993’te başbakan olmasıyla da Kürtlere karşı yürütülen savaş en kanlı evresine girdi…
Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürlüğü’nün başına getirildi…
O meşhur sözünü söyledi:
-1000 tane operasyon yaptık!
O “1000 tane operasyon”da kaybedilenlerin analarıdır “Cumartesi Anneleri” diye bilinen beyaz başörtülü kadınlar…
Özel Harekât Timleri, Özel Harekât Daire Başkanlığı ve JİTEM bu dönemde tarih sahnesine çıktı…
Meşhur HOSPRO şirketi bu dönemde parladı. İsrail’den alınan milyarlarca liralık silah ve teçhizatı bu teşkilatlanmalara hibe etmişti. Bu silahların miktarı bile belli değildi, sayımı yapılmadı, kaydı tutulmadı. Bugüne kadar söylendiğine göre…
1992-1996 arası Kutlu Adalı cinayetinin de dahil olduğu binlerce cinayet Tansu Çiller’in başbakanlığı ile başlayan “yeni” dönemde işlendi…

Kürt Vedat Aydın cinayetinden Kıbrıslı Kutlu Adalı’ya…
Kutlu Adalı’nın da İsrail malı bir UZİ marka silahla öldürüldüğünü hatırlatalım…
Kaydı tutulmayan ve sayısı bilinmeyen İsrail malı silahlardan sadece bir tanesiyle…
Enis Berberoğlu 26 Ağustos 1997’de Hürriyet’te şöyle yazıyordu:
“Dünyayı bilmeyiz, ama Türkiye’de Uzi marka silahı sadece Emniyet Özel Harekât Dairesi Başkanlığı kullanır… 28 Temmuz 1996 tarihinde Yeniköy’deki evine giderken vurulan Kumarhane Kralı Ömer Lütfü Topal’ın Mercedes marka aracının yanında Uzi şarjörü bulundu… Peki Kutlu Adalı cinayetinde kullanılan Uzi ile Topal’ın cesedinin yanında bulunan şarjörün balistik sonuçları acaba karşılaştırıldı mı? Bu konuda herhangi bir resmi açıklama yok… Gazeteci Kutlu Adalı ve Topal cinayetleri arasında tam 21 gün var…”
Tarihi baştan yazmıyoruz, sadece hatırlatma…
O silahları devlete hibe eden HOSPRO şirketi Susurluk kazasından sonra deşifre oldu. Devlet kadrolarını yeniliyordu. Lâkin HOSPRO şirketi deşifre olmadan önce, sahibi Denktaş’a başvurarak KKTC’nin İsviçre Fahri Konsolosu olmak istemişti…

Denktaş’a verdiği dosyada şöyle diyordu: “1991’den beri KKTC vatandaşıyım. KKTC’yi tanıtmak için dünyanın kalbi Cenevre’de Fahri Konsolos olmak istiyorum. KKTC vatandaşı olmaktan mutluyum. İmkanlarımı KKTC emrine sunmam duygusallığımı ve vatandaşlık sevgimi gösteriyor…”

Nasıl diyorsunuz ya…

-Kıbrıs’ı vatan bildiler!

Aha, bu silah tüccarı da “Kıbrıs’ı vatan bilmiş” sizin deyiminizle…

Demirel’in, Çiller’in, Ağar’ın Eski Türkiye’sinden Erdoğan’ın Yeni Türkiye’sine geçerken böyle şeyler oldu…
KKTC’yi tanıtmak ve yaşatmak için silah tacirleri sıraya girdi…
Kayıpların ve faili meçhullerin sorumlusu olan “Eski Türkiye”nin Çiller ve Ağar’ı bugün artık Yeni Türkiye’nin koalisyon ortağıdır…

Eski Türkiye’nin işlediği cinayetleri Yeni Türkiye üstüne aldı. Eski ile yeni kaynaştı.

Kontrgerillanın adını ağzına ilk alan Bülent Ecevit idi. İlk unutan da o oldu…

“Kıbrıs fatihi” ve şair Bülent Ecevit Sivas katliamında yakılanlar için şiir yazdı. Sivas katliamından sonra “başbakan” oldu Ecevit, ama şiir yazdığı katliamı aydınlatmak için uğraşmadı…

Kutlu Adalı’nın öldürülmesinden sonra Adalı’nın yazdığı Yenidüzen gazetesinin sahibi CTP hükümet oldu, başbakanlar çıkardı, cumhurbaşkanı çıkardı ama bunca senede tek yaptıkları Adalı’nın mezarına karanfil bırakmak oldu. Cinayetin üstüne gitmediler, gidenleri de engellediler…

Şiir yazarak ve kamyonla karanfil dökerek örtebileceğinizi mi sanırsınız bu bataklığı?

(17 Eylül 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author