İradenizi meydanda savunmaya hazır mısınız?

Aziz Şah – Geleceğe not…

Yıl 2020, Kıbrıs Türk toplumu liderlik seçimi yapıyor…

Bu seçim Recep Tayyip Erdoğan ile Mustafa Akıncı arasındadır…

Ömrünü bir Türk tezi olan federasyonu savunarak geçiren, KKTC’yi federasyona geçişin temeli olarak gören, ayrılıkçılığı barış retoriği ile sulandırmış Akıncı’nın karşısında İslamcı Erdoğan…

2000 yılında Kıbrıs Rum liderliği AB’ye giriş sürecinde Türk liderliğine “Gelin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasası temelinde müzakere edip, Cumhuriyeti federalleştirelim” dedi.

Kıbrıs Cumhuriyeti’ni federalleştirelim çağrısını Rauf Raif Denktaş ile en başta Mehmet Ali Talat, Mustafa Akıncı ve Serdar Denktaş reddetti. Büyük bir fırsat kaçtı…

“Federalist” diye geçinen Akıncı ve Talat Kıbrıs Cumhuriyeti’nin federalleştirilmesi çağrısına cephe aldı.

Talat “Klerides’in açıklaması son derece sakıncalı ve tehlikeli” dedi.

Sakınca ve tehlike ne? Çözüm olma ihtimali mi?

Akıncı ise “Bugünkü Kıbrıs Cumhuriyeti denen varlık, 1963’ten bu yana tam anlamıyla bir Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’dir” dedi…

Türkiye Cumhuriyeti devleti ise 4 Mart 1964 tarihinde 186 sayılı BM kararına oy vererek Rumları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek resmi hükümeti olarak tanıdı.

Akıncı’nın yıkıldı dediği Cumhuriyet’i bugün TC tanır, Gümrük Birliği anlaşması üzerinden de sıfır gümrükle ticaret yapar. Akıncı’nın yıkıldı dediği Cumhuriyet etrafında döner bütün doğalgaz tartışmaları…

Yanlış sorulara doğru cevap veremezsiniz. Yıkıldığını zannettiğiniz devlet ayakta, yaşadığını zannettiğiniz devlet ise zindanınızdır. Çözüm diye tartıştığınız ise sorunun parçasıdır.

Akıncı 1998 seçimine “Güçlü KKTC” sloganıyla girip Başbakan Yardımcısı oldu, 2015’te cumhurbaşkanı seçildikten sonra beş yıl boyunca “Güçlü KKTC” demeye devam etti:

Güçlü KKTC ve devlet yapısı bizi federal devlete götürecek dedi beş sene boyunca.

Denktaş’ın “Bağımsızlık ilanına hayır derseniz siyaset hayatınız biter” tehdidi ile 12 Eylül darbesi koşullarında kurduğu KKTC’nin kuruluşunun üzerinden bunca sene geçmişken bu askeri rejimi hâlâ “kendi kaderini tayin hakkı” veya “self-determinasyon” zanneden bir akıl çözümün değil sorunun parçasıdır.

Bizim toplumda en yapay ve sahte kutuplaşma federalist ve anti-federalist cepheleridir. Yoktur böyle iki cephe. İki taraf da farklı kelimelerle aynı KKTC’yi savunur.

Serdar Denktaş bakın ne güzel anlattı çözümsüzlüğün kaynağını:

“Bunu anlamamız lazım: İki toplumlu, iki kesimli federasyon Kurucu Cumhurbaşkanımız Denktaş’ın 77 yılında Makarios’un elinden kopardığı bir tavizdir. Kıbrıslı Rumlar bu tavizi “acı taviz”“büyük taviz” olarak nitelendiriyor. Ve bir çözüm noktasına varmamamızın ana nedenidir”…

Federalist ve anti-federalist kamplaşması işte bu kadar açık sol ve sağ Denktaşçılıktır.

Birleşmiş Milletler’in kararlarına geçirmek zorunda kaldığı ama savunmadığı “Yerli Uluslar Hakları Uluslararası Sözleşmesi”nde  ‘kültürel soykırım’ nasıl tanımlanıyorsa KKTC onun vücut bulmuş halidir.

“Soykırım” kavramının mucidi hukukçu Rafael Lemkin’in “kültürel soykırım” dediği, bizim “kansız soykırım” dediğimiz uygulama KKTC’nin pratiğidir.

Sol KKTC’ciler ve sağ KKTC’ciler arasında fark yoktur. “Güçlü KKTC” de bizi federasyona değil ilhaka götürür…

1974’ten bugüne yaşadıklarımızdan hiç ders almayıp “KKTC’den federal devlete geçileceği” hülyası sadece Taksimci bir manipülasyondur.

Akıncı’nın Leymosunlu olması yetmez…

Kıbrıs’ın bütününü vatan, Kıbrıslıların tamamını halkı bilerek Kıbrıs’ı savunması gerekir.

Beş yıl boyunca doğalgaz ve federasyon tartışmalarında hep Kıbrıs’ın yarısını vatan bildi, Türkiye’nin çıkarları ile Kıbrıs Türk toplumunun çıkarlarını eşitledi. Ankara’nın taleplerini bizim taleplerimiz gibi masaya koydu…

Leymosunlu olması yetmedi…

Okurken öfkelendiğinizi görüyorum sevgili Akıncı taraftarları, sakin olun…

Dediğim gibi bu seçim şüphesiz Akıncı ile Erdoğan arasındadır.

En başta Tufan Erhürman olmak üzere bütün adaylar Erdoğan’ın Truva atlarıdır.

Erdoğan rejiminin Akıncı’ya karşı sistematik saldırıları Akıncı’ya sahip olmadığı vasıflar ve radikal anlamlar yükledi. Hayal kırıklığına uğramayın diye beş sene sonra yazmam gereken yazıyı şimdi yazıyorum…

Akıncı’ya oy verecek olanlar “Türkiye sığınılacak tek limanımızdır” dediğini bilerek “General çizmeyi aştı” dediği için gidecek sandığa…

“Koronanın canı cehenneme” diyerek 80’inde, 90’ında asırlık Kıbrıslılar “Mustafa’yı Erdoğan’a yedirmeyik” diyerek oy vermeye gitmeye hazırlanır…

Kız çocukları babalarına “Akıncı ehven-i şerdir” dediği için küstü, genç kadınlar umudunu ona bağladı…

Mustafa Akıncı bunları bilsin, ona göre dursun.

Akıncı kazanacağından emin…

Murat Gezici ocak ayında “Bu seçim mahkemede biter, oylar tekrar tekrar sayılacak” dedi.

“Mustafa’yı yedirmeyik” diyen asırlık Kıbrıslıların oylarına nasıl sahip çıkacağını şimdiden düşünsün Akıncı…

Erdoğan karşısında seçimi kaybeden Muharrem İnce gibi ortadan mı kaybolacak, yoksa halkı meydana mı çağıracak şimdiden tartsın biçsin…

Meydanda oyuna sahip çıkmaya cesareti olmayan da sandığa gidip oy vermesin…

(6 Ekim 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author