Tecavüz kaçınılmazsa direniş de kaçınılmazdır!

Aziz Şah – “Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın” sözü Kıbrıs’ta yaygın bir sözdür…

1974’ten bugüne Türkiye’nin Kıbrıslı Türklere ettiklerini anlatmak için kullanılır.

Ortada bir tecavüz olduğu konusunda aslında bir toplumsal mutabakat var.

Bu 2020 Cumhurbaşkanlık seçimi yeniden Kıbrıslı Türkler ile Türkiye “ilişki”sinin niteliğini ortaya serdi…

Ortada bir ilişki yoktur. Rıza dışı bir tecavüz vardır…

Bu seçim süreci boyunca duyduğumuz baskı, tehdit, irade gaspı, alt-yönetim, ana-yavru ilişkisi, besleme gibi mefhumlar karşılamıyor Kıbrıs’taki durumu…

Hep yeni şeyler söylemek lazım derler ama yeni diye hep eski sözleri paketleyip satarlar… 

Ta çocukluğumdan beri duyduğum “Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın” sözü aslında bu konuda ciddi bir fikir birliği olduğunu da gösterir…

Demek ki “yeni”yi bulması için insanın çocukluğuna inmesi gerek…

Şu yaşadığımız birkaç sene Kıbrıslı Türkler ile Türkiye arasında bir “ilişki” olmadığını alenen gösterdi…

İlişki için iki taraf arasında bir denge olması gerekir.

Kardeşlik için önce eşitlik gerek. “Ana-yavru ilişkisi”nin eleştirisine dahi tahammülü olmadığını 5 sene önce Akıncı seçildiğinde Ankara gösterdi. Bu 5 senede çok şey değişti…

Akıncı, “ana-yavru değil kardeş olalım” dediğinde Ankara’nın gözü dönmüştü…

Çünkü Akıncı’nın teklif ettiği kardeşlik ilişkisi için önce Kıbrıslı Türkleri Türkiye’nin “eşit” olarak görmesi gerekiyordu.

Bizi eşit görmedikleri için “ana-yavru değil kardeş olalım” sözüne dahi tahammül edemediler…

Çünkü Kıbrıs da Kıbrıslıların değildir Ankara için. Kıbrıs Kıbrıslılara bırakılamayacak kadar kıymetlidir Kemalist ve İslamcı cepheler için. Kıbrıs “milli dava” olduğundan dolayı, adanın üzerinde yaşayanların insan olmadığında iki cephe de hemfikirdir.

Gelinen aşamada artık bir Kıbrıslı Türk-Türkiye ilişkisinden bahsedilemez…

Kısa bir süre önce Türkiye’den Kıbrıslı Türklere hakaretler yağarken “Kıbrıs-Türkiye arasında papatya falı bitti!” başlıklı bir yazı yazdım…

“Bugün artık yediğimiz küfürlerden anladığımız kadarıyla Türkiyeliler için Kıbrıslıların ne düşündüğünün hiçbir önemi kalmadı…

Aslolan jeopolitik olduğuna göre papatya falı bakıp durmasınlar bizim hakkımızda…

Kıbrıs hakkında sorulmuş en saçma soruyu sorup durmasınlar…

-Kıbrıslı Türkler neden Türkiyelileri sevmez?

Bugün küfür devrindeyiz…

Önce küfredip sonra ‘beni neden sevmiyorsun’ diyemezsiniz!”…

Bu beş senede birbirini tamamlayan üç önemli olay yaşandı:

-Barbaros Şansal’ın Kıbrıs’ta zorla uçağa bindirilip İstanbul’da linç edilmesi…

– 22 Ocak 2018 Afrika gazetesi linçi…

-2018 ilâ 2020 arası Mustafa Akıncı nezdinde toplumumuza karşı sürdürülen sistematik linç kampanyaları…

Üç olayın göbeğinde de “Lefkoşa TC Büyükelçiliği” yani sömürge valiliği var…

Barbaros Şansal’ın linç edilmesini örgütleyen ayakçıdan en tepeye kadar bütün kadrolar 5 sene boyunca Kıbrıslı Türklerin linç edilmesinde bizatihi cephe hattında fedailik yaptı…

En son Mustafa Akıncı’nın “Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetene bağlı derin ilişkiler içerisindeki makamlarca özel kalem müdürüm aracılığıyla bana, aday olmazsam, benim için, ailem için, yakınlarım için iyi olacağı iletildi” sözlerinden sonra dönülmez akşamın ufkundayız…

Bizim işimiz ezberlenmiş sözleri tersyüz etmektir ve kalıpları parçalamaktır.

Çocukluğumdan beridir bu toplumdan  “Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın” sözünü işitirim. Şimdi bu sözü tersyüz etme sırası geldi: Tecavüz kaçınılmazsa direniş de kaçınılmazdır!

(12 Ekim 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author