Gerçeği söylemekten korkmayın!

Aziz Şah – Kıbrıs’ta çözüm federasyon değildir…

Kıbrıs’ta çözüm konfederasyon da değildir…

Kıbrıs’ta çözüm iki devlet de değildir…

Ve hatta Kıbrıs’ta çözüm bizim savunduğumuz üniter devlet de değildir…

Türkiye 40 bin askerini, çekmeden Kıbrıs’ta hiçbir şekilde çözüm konuşulamaz…

Ankara böğrümüzden kalkmadan biz nefes alamayız. Nefes alamayan yaratıklar mantıklı düşünemezler…

George Floyd ölürken “Nefes alamıyorum” diyordu. Siz bunu söyleyebilir misiniz Ankara’ya?

Biz de alamıyoruz nefes, abluka altındayız çünkü…

O kadar nefes alamıyoruz ki –bizim gazetenin yazarlarını çıkarın- gerçeği dosdoğru parmağının arkasına saklanmadan söylemekten herkes sakınıyor. Korku dağları fethetti, korku nefes almanıza müsaade etmiyor…

Korkmayın!

Nefes alamıyorsunuz…

Bu yüzden Kıbrıs’ta sorunun adını doğru koymadan çözümün adını koyamazsınız…

Hatta ve hatta şu anda Kıbrıs’ta çözüm gibi bir gündem zaten yoktur…

Türkiye’de AKP-MHP iktidarı öyle sıkıştı ki…

Çöplüklerde metan gazı birikmesi sonucu patlamalar olur. Türkiye’de iktidar devasa bir çöplük gibi sıkıştı. Patlamaya yer arıyor…

Akdeniz’de patlayacak, “dış güçler” izin vermiyor!

Libya’da patlayacak, “dış güçler” izin vermiyor!

Azerbaycan’da patlayacak, “dış güçler” izin vermiyor!

Suriye’de patlayacak, “dış güçler” izin vermiyor!

Böyle bir iktidarın Kıbrıs’ta çözüm gibi bir derdi olur mu?

Türkiye askeri maceralardan maceralara koşuyor. Askeri maceralara girebilmeniz için iki şart vardır: Cephe gerisi kale gibi olacak, militarist siyasetinizi finanse edecek sermaye yığınağınız olacak. Türkiye’de ise ikisi de yok…

İçeride sıkıştık sonra dışarıya sarıyor Ankara. Yeter ki çöplük patlamasın!

Girdiği hiçbir askeri maceradan şehitler ve ödenen maddi bedeller dışında yanına kâr kalan bir şey olmayacak. Belki Suriye’de bir müddet daha zaptedilen toprakları yönetmelerine izin verilecek… Ama petrolü çıkaramayacaklar! ABD-Rusya mücadelesi var orada. Türkiye’nin üzerinden ancak boru hatları geçer…

Çok fazla kaptırıyorsunuz kendinizi Kıbrıs’a, bütüne bakın…

“Bu seçim federalistler ile anti-federalistler arasındadır” diyorsunuz…

Hayır! Akıncı bir federalist olabilir, Tatar ilhakçı bir iki devletçi olabilir. Ama bu seçim “federasyona evet mi, hayır mı” seçimi değildir…

Federasyonun oylanabilmesi için bile 40.000 işgal askerinin ne olacağı sorusu vardır. Korkuyorsunuz, korktuğunuz için nefes alamıyorsunuz, nefes alamayınca Boğaz karargâhındaki iradeyi de göremiyorsunuz…

Ötesi şu ki seçimler birbirine zıt şeyler arasında yapılır…

-Ya herro ya merro!

-İşte hendek işte deve…

-Ya hat ya bat!

Yani demem o ki, “ya-ya” diyerek yapılan seçimler temelden birbirine zıt iki kutup arasında yapılır…

Federasyon, konfederasyon ve iki devlet temelde aynı şeydir: İki bölge, iki toplum temeline dayanır hepsi…  

“Tam bağımsız Kıbrıs mı, Ankara mı?” sorusudur esas soru. Bu da herkesin hep bir ağızdan lanetlediği “kutuplaşma” ile olur ancak. Kucaklaşarak değil ayrışarak olur. Bütün bağımsızlık mücadeleleri ayrışarak başlar…

(15 Ekim 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author