Sendikalara açık çağrı!

Aziz Şah – Yazmak için çok düşündüm, yazmamak da olmazdı, çünkü bu toplumsal bir görevdir.

Sendikalara, “Sendikalar nerede?” diye homurdanan çoğunluk adına çağrımdır!

Homurdanmanın vakti değildir, haykırmanın vaktidir…

Egemenlerin toplumsal öfkeyi dindirmek ve sindirmek için UBP-CTP hükümeti kurma planının sonuçlanmasını beklemenin hiç zamanı değil…

Hükümetçilik, erken seçimcilik, devletçilik oynamanın hiç vakti değil!

Sağdan soldan devşirilecek milletvekilleri ile UBP-YDP-DP hükümetinin kurulmasını beklemenin de vakti değil.

Bugün geçtir, yarın çok geç olacak ayağa kalkmak için…

Bildiri yazmanın ise hiç vakti değil…

Homurdanmanın değil haykırmanın vaktidir…

Bugüne kadar elini taşın altına koymuş kavga etmiş sendikalarımızın görevidir…

22 Ocak 2018’den bu yana yaşadıklarımızı sıralamaya gerek yok…

2020 Cumhurbaşkanı seçimine bahane, Elçiliği, AKP’si, MHP’si, İYİ partisi, CHP’si ve tüm devlet aygıtı ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin toplumumuzun üzerine nasıl çullandığını da anlatmaya gerek yok. Herkes herşeyi biliyor…

26 Ocak 2018’de yağmur altında gerçekleşen yürüyüşten bu yana sendikalar toplumun öfkesini görmezden geldi. 26 Ocak yürüyüşü de arkası gelmediği için ziyan oldu. Yürüyüş organizasyonu ise ayrı fiyaskoydu!

Sendikalar olarak ya bugün bu öfkeyi sokağa çağırarak örgütlersiniz, ya da yarın yasal düzenlemelerle sendikaların başına çuval geçirildiğinde kimseyi yanınızda bulamayacaksınız.

Ya şimdi ya hiç!

AKP öğretmen sendikalarına paralel milliyetçi-muhafazakâr sendikayı çoktan kurdu. Her milli ve dini günde bildiri yayınlarlar senelerdir…

Türkiye’de barolara dayatılan “çoklu baro” gibi bir uygulama ile yarın sendikalarımız karşı karşıya kalacak. Sendikaları bölmek ve finans kaynaklarını kesmek için her yolu deneyecekler…

Dalgalar halinde vurdu Türk devleti toplumumuza…

İki ileri bir geri vurdu, bazan kendini unutturdu, bazan unutmamıza fırsat tanımadı kabus gibi üzerimize çöktü! 

2000, 2010 ve şimdi 2020…

2000’de vurdu Ankara!

2000’de Denktaş ile askerin “Casusluk Komplosu”na karşı Temmuz Mitingi ile karşılık verdi toplumumuz…

-General Urfa’ya, dedik…

2010’da vurdu Ankara!

2010’da Ankara’dan dayatılan Göç Yasası ve edilen hakaretlerle yeni dönem açıldı…

Toplumsal Varoluş Mitingleri yapıldı…

-Ankara elini yakamızdan çek, dedik…

2020’de vurdu Ankara!

Şimdi ne diyeceğiz? Susacak mıyız?

2000’de ve 2010’da sendikalar gösterdikleri refleksi gösteremiyor bugün. Çok nedeni vardır bunun. Ama en kısa özeti: En başta 2000’den bugüne her kitle hareketine CTP ile bir olan sendika bürokrasisinin ihanet etmesi. İhanetler bugün döndü dolaştı, ayağımıza dolandı!

İki senedir sendikaları uyarmak için yazdığım yazıların haddi hesabı yoktur.

Şimdi diyorum ki size sevgili dostlar: Ya şimdi ya hiç! Ya şimdi, ya da yarın kimseyi bulamayacaksınız!

Seçimden hemen önce “Cevap birleşik cephe!” diye bir yazı yazdım. Ertesi günü “Cevap Bu Memleket Bizim Platformu!” dedim…

İşte bu da üçüncü yazı: Sendikalarımıza çağrımdır…

Bütün sendikalara “Ankara’nın öküz gibi üzerimize çökmesine karşı kim şimdi mücadeleye var?” diye sokağa çıkmak için sorun…

-Kim toplumun üzerindeki ölü toprağını atmaya var, kim yok?

Kim “Ben yokum” derse, onu da açıklayın.

Herkes safını seçsin!

23 Ekim 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır.

About the author