Kimlere hassiktir çekilir?

Aziz Şah – “Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın” sözünden tiksinirim…

1974’ten beridir bu sözü tekrar edenler, “tecavüz kaçınılmazsa isyan da kaçınılmazdır” deseydi, çoktan isyan çıkmıştı…

İnsanın dili ne söylerse, aklına da o yatır. Teslimiyetçi dil teslimiyetçiliği besler…

“Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın”dan sonra “Bunlar daha iyi günlerimiz” lafı peydahlandı…

Bu şekilde kendi kendini korkutan-terörize eden, kendi kendine çaresizlik aşılayan başka bir ahali yoktur yeryüzünde…

Mizah iyidir, insanın kendisi ile alay edebilmesi…

Lâkin Kıbrıslının bu halleri mizah falan değildir.

Senelerce sömürgecilerin ve işbirlikçi Denktaş ile oğullarının yürüttüğü aşağılama ve karaktersizleştirme siyasetinin sonucudur bu durum.

Hiçleştirme siyasetinin sonucudur “Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın” ve “Bunlar daha iyi günlerimiz” lakırdıları…

“Kıbrıslı”dan, “Kıbrıslılık bilinci”nden ve içinde Kıbrıs geçen herşeyden nefret eden, milliyetçilik-ırkçılık olarak gören liberal ve KKTC’ci solcuların yürüdüğü yol da sömürgecilerin ve Denktaşgillerin yürüttüğü hiçleştirme siyasetinin yoludur…

Irkçı-sömürgeci işgal rejiminde “çok kültürlülük” lakırdısına saplanan liberal ile “Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan herkes Kıbrıs Türk halkıdır” diyen KKTC’ci solcu, Denktaş’ın artıklarıdır: Hiçleştirdikleridir.

Onların ruhunu aldı Denktaş. Liberal ve KKTC’ci solcular da bu boşluğu doldurmaya çalışıyor…

Biri “çok kültürlülük” söylemiyle, diğeri taşıma nüfusla oluşan KKTC ahalisine “Kıbrıs Türk halkı” diyerek o boşluğu doldurmaya çalışıyor…

Liberal ve KKTC’ci solcunun ikisi de kalabalığın renkliliğinden yana. Lâkin o renklerin arasında Rum Kıbrıslılar yoktur. Çünkü bu liberal ve KKTC’ci solcu “Kuzey Kıbrıs”a ülke der…

Israrla bu gazetede yazdık: KKTC bir ülke değildir, ülke Kıbrıs’tır!

Biz ısrarla yazdıkça, Tufan Erhürman “KKTC ülkesi” diye başlayan demeçler verdi.

Biz ısrarla yazdıkça, KKTC ahalisinden “Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan herkes Kıbrıs Türk halkıdır” diye bahsetmeye devam eden yeni bir “KKTC solcusu” tipi türedi…

Bu arada, “AKP KKTC Temsilciliği” bizim gazetenin kapısına kara çelenk bıraktığı zaman çelengin üzerinde “Kıbrıs Türk halkı” yazmaktaydı…

Erdoğan’ı 15 Kasım’da Ercan’da karşılayan taşıma nüfusun-yerleşiklerin pankartında da “Kıbrıs burada gerisine aldırma” yazıyordu…

Irkçılık işte tam da budur: Taşıma nüfus ve AKP’nin “Kıbrıs Türk halkı” adıyla Kıbrıslıları yok sayması…

“AKP KKTC Temsilciliği” ile liberal solcunun “çok kültürlülüğü” ve KKTC’ci solcunun “Kıbrıs Türk halkı” algısı bir noktada örtüştü: Kıbrıslılara karşı ırkçılık yapılırken liberal ve KKTC’ci solcular hiçbirini görmedi…

Sömürgeci sizi kimliksizleştirdi, hiçleştirdi, ruhunuzu vakumladı, sonra da doldurdu.

“KKTC ülkesi” derken de “Kıbrıs Türk halkı” derken de olmayan bir devlete ve taşıma nüfusa bağlandınız. Sonra da “irade” mi ararsınız?

Hiçleştirme sömürgecinin silahıdır. “Türkiyesiz bir hiçiz” dediler size, “sinek” ve “hap” dediler…

“Hiç” olmamak için liberaller “çok kültürlülüğe” sığındı, KKTC’ciler ise “Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan herkes Kıbrıs Türk halkıdır” asimilasyonuna sarıldı. Kendi kendini sömürgeci adına asimile ve imha etmek için. Bunu da “irade” talep ederken yaptılar…

“Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın” ve “Bunlar daha iyi günlerimiz” lafları hiçlik propagandasının parçasıdır.

Siz bunun farkında olmadan söylüyor olabilirsiniz ama bunca senedir kendi kendinize çaresizlik aşılamanız sömürgecinin hiçleştirme siyasetidir…

-Bunlar daha iyi günlerimiz, diyenlere sorarım…

Nedir yarını bugünden kötü yapan?

Askeri rejim mi?

Erdoğan istibdadı mı?

İşgalin ilhaka dönüşmesi mi?

Hepsi mi ya da hiçbiri mi?

Beğenmeyeceksiniz cevabımı!

Bunların hiçbiri değil yarını bugünden kötü yapan…

İşgalcinin yaptıkları değil, Kıbrıslının yapmadıklarıdır yarını bugünden kötü yapan.

Çünkü Kıbrıslı “hiç” olduğuna inanmış…

Sömürgecinin hiçleştirme/ karaktersizleştirme/ aşağılama politikalarını kendi eli ile sürdürüyor Kıbrıslı: Hiçleştiren siyaseti Ankara adına liberal ve KKTC’ci üretiyor…

***     

12 Aralık Arif Hasan Tahsin’in ölüm yıldönümüydü…

Yer gök Arif hocaydı sosyal medyada…

Merak ediyorum: Kıbrıslılığa, Kıbrıslı olmaya, Kıbrıslılık bilincine bu kadar nefret besleyen bir güruh neden anar Arif hocayı?

Bre!

Kıbrıslıyım diyenin ağzına sömürgeci adına işgüzarca “ırkçı” diye vuran siz değil misiniz?

Neden anarsınız Arif hocayı?

Bugün içine saplandığımız bu liberal ve KKTC’ci Kıbrıslı nefretini görseydi hoca, faşist Erhan Arıklı’ya çektiği gibi hassiktir çekerdi size!

Hassiktir yalnızca işgalciye ve taşıma nüfusundaki faşiste değil, işbirlikçisine da çekilir.

Sen liberal!

Sen KKTC’ci solcu!

Hassiktir çekilen sensin!

***

Ali Osman anlatmıştı…

Arif hoca ile olan bir konuşmalarında Hoca yaşadığı bir olayı anlatmış…

Lapta’da evinde otururken evi izleyen iki kişiyi görmüş Hoca.

“Noldu be gençler, nere bakarsınız?” demiş.

“İlerde bu araziyi alacağız da ona bakıyoruz” cevabını almış…

Sömürgecinin yerliyi zorla evden atma aşamasıdır bu…

Etnik arındırmanın ikinci aşaması: Birinci aşama Rumlara karşıydı, ikinci aşama ise yeterince Türk ve Müslüman olmayan “ne idüğü belirsiz” Evrodo ve Linobambaki Kıbrıslılara karşı…

Sömürgecinin kılığına girseniz de, kendi kimliğinizi inkâr etseniz de, o sizin ne olduğunuzu unutmaz, bugün değil ama yarın vurur, ama mutlaka vurur!

Rum’un evine göz koydukları gibi Türk’ün oturduğu evlere ve mallara da çok uzun zaman önce göz koydular…

***

Arif hocanın tam olarak hangi yılda geldi bu başına, bilmem, ama 2000’li yıllarda olmalı…

Daha geçen sene yaşandı buna benzer bir olay, hem de kanla bitti!

Adam 31 Mayıs’ta kapıdan giriş yaptı…

2 gün sonra, 2 Haziran’da Lefkoşa Surlariçi’nde evinin önünde oturmakta olan vatandaşı bıçakladı…

Ve ona “Bundan sonra burası bizim, ev de bizim” dedi…

2 Haziran’da bu bıçaklama yaşandıktan sonra Surlariçi’nde palalı bıçaklı çeteler “bölge paylaşım kavgası”na tutuştu…

“Devlet”e çeteleşme hakkında bilgiyi Mehmet Harmancı olaydan 8-9 ay önce verdiğini açıkladı…

Polis kan akana kadar çetelere yol verdi. “Yürü ya kulum” dedi!

2 Haziran’da Surlariçi’nde vatandaşı bıçaklayan zat “Bundan sonra burası bizim, ev de bizim” dedi…

9 Haziran’da gazeteye Surlariçi’nde evlerin kapılarına asılan bir kağıt ulaştırdı bir vatandaş…

Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta Alevilerin kapılarına konan çarpı işareti gibi…

Samatya’da gayri müslimlerin kapılarına çizilen çarpı gibi…

Surlariçi’nde Kıbrıslıların kapılarına asıldı…

Kaliteli kağıda basılmış bir faşist parola!

“Bizim olduğumuz her yer bizimdir!”

Çarpı yerine bunu astılar kapılara…

İşbirlikçi liberaller, zamanında Davutoğlu’nun IŞİD’çileri “öfkeli çocuklar” diye tanımladığı gibi, geçen sene bu olaylar yaşandığında, “ötekileştirilmiş öfkeli çocuklar” olarak tanımlamıştı çeteleri…

Ama tarih ve coğrafya bilmez bu liberal “hiç”ler!

Siyonist David Ben Gurion şöyle demişti oğluna 1937 senesinde yazdığı mektupta:

-“Onları kapı dışarı edip, yerlerini alacağız”…

1948’e kadar paramiliter terörle, 1948’de de savaşla Filistinlileri dedikleri gibi evlerinden attılar!

Ehud Barak da 2000 yılında şöyle dedi:

-“1948’de onları kovduk veya savaş nedeniyle kendileri gittiler”…

Daha geçen sene Lefkoşa’da bunlar yaşandığında, bu sorunları dile getirenleri “Orta ve üst sınıf, elit, beyaz ve statü aşığı bir ırkçılık”la itham ediyordu liberal “hiç”ler…

Sömürgecinin hiçleştirme politikasını o kadar içselleştirdiler ki, ona söyleyecek söz bile bırakmadılar. Boynuz kulağı geçti…

KKTC’ci solcuların “Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan herkes Kıbrıs Türk halkıdır” dediği taşıma-yerleşik ‘halk’ ile biz mahkeme salonlarında tanıştık:

Eğer Afrika’nın karikatür davasında Savcılığın tanıklığını yapan haraç, kundaklama, hırsızlık ve cinsel tacizden sabıkalı “ötekileştirilmiş öfkeli çocuklar”ı zahmet edip gelip mahkemede izleselerdi biraz kafalarına dank ederdi…

Ya da İskele mahkemesinde atılan şeriat naralarını ve savcı ile yargıcı yerleşik-taşıma nüfusun nasıl tehdit ettiğini izleselerdi…

Girne’deki cinayet davasında katilin Erdoğan’ı yardıma çağırmasını; “Tayyip baba gel gör Türkiyeliyiz diye bize böyle yapıyorlar” sözünü duymazdan gelen liberaller aslında köküne kadar “kimlik politikası” bataklığına saplandılar! Vejeteryanlık, hayvan hakları, cinsel politikanın kimlik politikasına gömüldüler. Proleter sınıf politikası da umurlarında değil, işgal de!

Ne ekmek ne memleket!

Kıbrıslı yurtseverleri, Kıbrıs’ın bağımsızlığını savunanları utanmadan “kimlik politikası” yapmakla, ırkçılıkla suçluyorlar. Hatta bir de “mikro-faşizm” kavramı çıktı! “Mikro-faşist” de diyor, sömürgecinin aklıyla bu liberaller bize!

Bir de utanmadan, Arif hocayı mı anarsınız?

Olaydı, size tek söyleyeceği “Hassiktir” olurdu!

***

Geçen sene 2 Haziran’da bıçaklama oluyor. Potansiyel katil, ev sahibi Kıbrıslıya “Bundan sonra burası bizim, ev de bizim” diyor…

7 gün sonra 9 Haziran’da Afrika’ya vatandaşlar kapılarına “Bizim olduğumuz her yer bizimdir” yazılarının asıldığı bilgisini getirdi. İlginçtir ki üzerine basıldıkları kağıt da kaliteli kuşe kağıdı!

2 Haziran ile 7 Haziran arasında da Surlariçi’nde palalı çete kavgası yaşanıyor…

Tesadüf müydü bir haftada yaşanan bu üç olay?

Bir haftada bu kadar tesadüf olmaz. Nabız ölçtüler, gördüler liberal işbirlikçilerin ev sahibini nasıl suçlu çıkardığını…

Aktardığım, Arif hocanın başından geçen olay gibi:

Lapta’da evinde oturuyor. Evi izleyen iki kişiye “Noldu be gençler, nere bakarsınız?” diyor…

“İlerde bu araziyi ve evi alacağız da ona bakıyoruz” cevabını alıyor…

Bu yaşananlar gelmekte olan paramiliter faşist terörün alarm zilleridir!

Irkçılık kurumsal bir ideolojidir, kurumlarla çalışır. Kıbrıslıları yerleşik-faşist terörden koruyacak tek bir kurum yoktur. Polis-asker-mahkemelerin tamamı Ankara’ya bağlı…

Yerleşikler İskele ve Girne mahkemelerinde terör estirdiğinde, mahkeme kendisine yapılanı görmezden geldi; vatandaşı mı koruyacak?

Liberal işbirlikçi boynuz da işgalci-ırkçı kulağı geçti!

***

Leblebi yer gibi “Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın” ve “Bunlar daha iyi günlerimiz” diyenler, durun düşünün…

Cümlelerin fikirleri, fikirlerin sonuçları vardır…

Sömürgecinin aşağılama siyasetine boyun eğip, “hiç” olduğunuza inanıp, kendi kendinizi tu baştan her gün yeniden hiçleştirmek için “Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın” diyerek aşağılayıp, sonra da “Bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek çaresizleştirecek misiniz?

Liberal ve KKTC’ci solcuların ısrarla yürüttükleri psikolojik harbe boyun eğerek Kıbrıslı olmayı “suç”, “ayıp”, “utanç” mı sayacaksınız?

Kıbrıslı olmak gurur vesilesi de değildir, utanç vesilesi de değildir. İnsan memleketi ile ne gurur duymalı ne de utanmalı, insanca yaşamalı sadece…

İnsanca yaşamaktır tek gailemiz, onların da derdi bizi hiçleştirerek insanlıktan çıkarmak!

Kavga hiçlik ve insanlık arasındadır…

(13 Aralık 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author