Boğaziçi’nin manzarası Doğu Akdeniz’dir!

Aziz Şah – Erdoğan istibdadı Boğaziçi Üniversitesi’ne bir kayyum atadı. Türkiye ve Kıbrıs’ın kuzeyine atanan yüzlerce kayyumdan sadece biri…

İstibdadın atadığı kayyum Melih Bulu katıldığı bir televizyon programında şöyle diyor:

-“Aslında öne çıkarılması gereken şeyler var: O da bizim eski Türkiye olmadığımız, yeni Türkiye’nin gücünün ne olduğu… Hard Power dediğimiz, bizim yani sert gücümüzün unsurları, ki özellikle eski bir savunma sanayi çalışanı olarak da silah gücümüz ne durumda donanmada diye bir baktım… Bölge ülkelerine göre ne durumdayız diye baktım: Şu anda bölgede bizim kadar güçlü bir donanma yok. Ne İsrail’in donanması ne Mısır’ın donanması, Yunanistan zaten gemilerini yürütemez hale geldi şu anda… O yüzden etrafta bizim kadar güçlü bir donanmaya sahip bir güç unsuru yok. Bence bunun öne çıkarılması lazım diye düşünüyorum… Çünkü biz masaya oturduğumuzda bu pastayı paylaşacağımız zaman herkes bilmeli ki Türklerin çok güçlü bir donanması var. Ve birkaç tane de görsel de sunmak lazım: Mesela bir ufak çatışmada bizim bir roketimiz gitse bir gemiye vursa mesela, herkes de görse”…

Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyumun sözleri bunlar…

Boğaziçi meselesini Türkiye’nin en iyi üniversitesine ve en zeki çocuklarına yapılan bir haksızlığa indirgemek, ya da devasa bir mezhepçi bataklığın ortasında LGBTİ’lere karşı nefret suçuna indirgemek; veyahut maymuncuk gibi her meselede kullanılan “ifade özgürlüğü” gibi, meseleyi “akademik özgürlüğe” indirgemek, sadece cehennemin ortasında bir özgürlükler adacığında kendini soyutlayarak yaşayabileceğini sanan liberal aklın can çekişmesidir.

Kıbrıs’ta susanlar ve sinenler de bu sebepten kafalarını kuma gömdü: Boğaziçi gibi bir adacıkta sonsuza dek kendilerine dokunulmadan yaşayabileceklerini zannettiklerinden!

9 Şubat Dünya Yunanca Günü’ydü…

Bu gün vesilesi ile Ankara, İstanbul ve Trakya Üniversiteleri ortak bir etkinlik düzenleyecekti. Büyük şair Yorgos Seferis de ölümünün 50. yılı vesilesiyle anılacaktı.

“Mavi Vatan”cı savaş çığırtkanları sahneye çıktı. Siz nasıl düşmanın dilini kutlarsınız diye üç üniversitenin Yunan dili bölümlerini tehdit etti.

“Bilimsel bir faaliyet amacını aşan bir algılamaya neden olduğundan iptal edilmiştir” dedi Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi etkinlik için!

Bu etkinliği hedef gösterenlerin başında ise “Mavi Vatan” propagandası yapan “Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi” vardı. Bir üniversite diğer üniversiteleri hedef haline getirdi “Mavi Vatan” ideolojisiyle.

Sadece Boğaziçi’ndeki kayyuma bakarsanız filin kuyruğu ile oynarsınız, fili görmezsiniz…

Mesele “ifade, düşünce, akademik, din ve inanç özgürlükleri”ni çoktan aştı, hayat memat meselesi oldu…

Dün “kıta sahanlığı”, “münhasır ekonomik bölge”, “deniz yetki alanı”nı endoktrine etmek için ortaya atılan “Mavi Vatan” söylemi bugün Türkiye’nin üç üniversitesinin birlikte düzenledikleri “Yunan dili” etkinliğinin hedefe konmasına neden oldu!

Ankara Üniversitesi’nin dil etkinliğini iptal ettiğini okuyunca aklıma 6-7 Eylül 1955 linç ve tecavüzleri geldi…

6-7 Eylül’ün 50. yılında 2005’te İstanbul’da anma amaçlı bir sergi açılmıştı. O sergiyi basan ülkücüler “Türkiye Türk kalacak” diye slogan atmıştı…

Fraglı, kravatlı, çapulcu ya da ekranlarda savaş çığırtkanlığı yapan eski asker bütün “Mavi Vatan”cılar 6-7 Eylül sergisini basan faşistlerin durduğu yerde durur bugün…

Amma korkmuşlar Yorgos Seferis’in, Yannis Ritsos’un ve Konstantinos Kavafis’in barış şiirlerinden…

(11 Şubat 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author