Polisten izin alınan sloganlarla buraya kadar!

Aziz Şah – 26 Ocak 2018’de yağmur altında yapılan yürüyüşün doğru düzgün bir öz-eleştirisi verilmeden bu ada yarısında bir daha kitlesel bir eylem yapılamayacak…

O günden beridir sendikaların hayat pahalılığı mitingi, Akıncı devrildikten –iş işten geçtikten- tam bir ay sonra irade mitingi, son olarak da ifade özgürlüğü eylemi…

Arada da 15 Kasım 2020 Erdoğan protestosu var. Onu saymayın, o torbadan sürpriz çıktı…

22 Ocak saldırısından sonra yapıldı 26 Ocak…

Eylemden önce ilk iş Elçilikle istişare edilerek slogan yasağı kondu…

O günden beridir yapılan her eylemde bir slogan yasağıdır da gider…

İfade özgürlüğü eyleminde slogan yasağı!

2010 dönemi “Toplumsal Varoluş Mitingleri”nde “İşgalci Türk ordusu defol” ve “Kurtarıldık mı? Hassiktir!” pankartlarına da sendikalar yasak koymuştu. Ama “Arif Hoca’nın dediğinden” demesini bilirler. İş “Hassiktir!” çekmeye gelince ara ki bulasın…

Slogan yasağıyla yola çıkanlar yol yürüyemezler…

26 Ocak’ta sarı yağmurluklu sendika bürokrasisi bir gelenek yarattı: Slogan yasağı!

Sözünü söylemesini engellediğiniz bir kitleyi sokağa çıkaramazsınız. Hayvan terli, ihanete doydu 2000 Temmuz’undaki mitingten bugüne…

“Yağmur altında yürüdük, çok romantikti, helal olsun bize… 6 ay sonra belki görüşürüz… Şimdi reklamlar…”

***

Güneyde eylemler oldu Recep Tayyip Anastasiadis hükümetine karşı. Hiçbir sendika veya parti öncülüğünde değil, halkın kendiliğinden ama bir koordinasyon etrafında örgütlenmiş eylemleri…

Güneydeki eylemler ile kuzeydeki eylemler arasındaki en temel fark nedir?

Bir talep listesi yayınlanır. Neden sokağa çıktıklarını bilerek çıkarlar…

Kuzeydeki eylemlerde yasak sloganlar listesi yayınlanır. Eylemin herkesin kafasına göre eğip bükemeyeceği berrak talepleri yoktur güneydeki gibi…

Güneydeki son eylemlerin en önemli talebi “Polise ve silahlanmaya değil kamu sağlığına ve eğitime bütçe” idi.

Kuzeydeki son eylemlerin talebi nedir diye sorsam, her kafadan bir ses çıkacak…

“İrade ve saygı talep edildi” diyelim özetle.

Kişiden kişiye, dünya görüşüne, maaşınıza, yediğiniz ekmeğe, bindiğiniz arabaya, oturduğunuz eve göre değişir “irade” ve “saygı” kelimelerinden ne anladığınız…

Mafyanın, para babalarının, bankaların, inşaat müteahhitlerinin tetikçisi bir gazeteci ile onun altında çalışan sigortasını yatırmadığı ve asgari ücreti bile tam ödemediği gazetecinin “saygı” ve “irade” kelimelerinden anladıkları birbirine zıttır!

Ama “Polise ve silahlanmaya değil kamu sağlığına ve eğitime bütçe” dediğiniz zaman herkes aynı şeyi anlar. Ona göre destekler veya karşı çıkar…

Dünyanın her yerinde bu böyledir. Her bildirinin altında 5-10 madde olur. Taleplerdir onlar. Çünkü kitleler talepler için sokağa çıkar, alemine değil!

***

Ha, zaten “yasak listesi” ile başlayan hiçbir eylemin gidecek yeri yoktur. Amacı yoktur!

Yazacağınız pankartlar ve atacağınız sloganlar için polisten izin alarak ve 26 Ocak’ta olduğu gibi öncesinde Elçilik ile istişare edip sözler vererek yürüttüğünüz “mücadele” buraya kadardı. Bitti! Ya gerçek koşulları kabul edersiniz, ya da yok olur gideriz!

Bir sır vereyim size: Dünyanın en uzun bildirileri Kıbrıs’ın kuzeyinde yazılır…

Nedenini bilir misiniz?

Örgütler söylemesi gerekenleri doğrudan söylemeye korkarlar, lafı dolandıra dolandıra uzatırlar, kimse de bir şey anlamaz…

(4 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author