Ya hat ya bat!

Aziz Şah – Ankara’daki saray Kıbrıs’taki sendikalara savaş açtı. 2021 “mali protokolü”nde ayar çekiliyor…

Önce bir soralım: Sendikalar saraya karşı mı?

Hem Ankara’daki saraya hem de Ankara’nın Kıbrıs Türkünü Dolar üzerinden borçlandırarak Erdoğan için 14 Milyon TL’ye Kıbrıs’a yaptıracağı saraya karşı mı sendikalar?

Evet, yapılacak olan saray Tatar için değil, Erdoğan içindir!

Sendikalar “Ne paranı ne memurunu, ne paketini ne askerini, ne Teknik Heyeti’ni ne Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü’nü, ne protokolünü ne talimatını” diyecek mi?

Önce bir onu söyleyin…

Peşrevi geçin!

Senelerdir protokoller imzalanır. Bu protokoller ile sömürgeci sistemin mekanizmaları oluşturuldu. Kıbrıs Türk toplumuna siyaset yasağı getirildi. Yollardaki çukurların yamanması bile Ankara’nın iznine bağlıdır! Kuzey Kıbrıs Büyükşehir Belediyesi’ne dönüştürüldü buradaki siyasal yapı.

Senelerdir “kendi para politikası ve maliyesi ile bağımsız bütçesi olmayan bir yapıya devlet diyemezsiniz” diye yazıp dururum. Uyarırım!

Bütçesi Ankara’ya bağlı bir büyükşehir belediyesidir burası artık…

Seneler boyunca imzalanan protokollerle oluşturuldu bu yapı. Sendikalar, örgütler, partiler ise imzalanan protokoller ile para geldiğini zannederek laf etmedi. Türkiye’ye Dolar borçlandırıldık kimseden ses çıkmadı! TC sömürgeci yatırımlarını bize fatura etti, memur maaşları için para geldi sandınız! Protokoller ile yönetilmeye hayır demedi kimse. Protokollerin esaret belgesi olduğunu görmezden geldi…

Protokoller ile para gelmedi. Yeni idari mekanizmalar oluşturuldu…

İki general ve bir elçiden oluşan Üst Koordinasyon Kurulu’ndan, TC Teknik Heyeti, Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi ve Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü’nden oluşur yasama ve yürütme organları burada…

KKTC Meclisi değildir yasa yapıcı güç, Ankara’dan atanmış asker-sivil bürokrasidir.

Yargıya da sıra gelecek…

Yargıya çekilen ilk ayar Süleyman Soylu ile Ayşegül Baybars arasında imzalanan Adli İşbirliği Protokolü’ydü.

Yargıya çekilen ikinci ayar ve yargıçlara verilen gözdağı ise Şener Levent’e Ankara’da açılan davalardır. “Madem ki siz benim istediğim kararları almazsınız, ben de davaları Ankara’da açarım” dedi Ankara Kıbrıs Türk yargısına. Bu gözdağı değil de nedir?

Karikatür davasında yargıcın aldığı karar bir insan hakları dersiydi. Ankara hazmeder mi bunu?

Bunların hepsini görmezden geldiniz sendikasından partisine…

Şimdi sıra sendikalarda!

“Sendikalar bizim evimizdir” diyerek sarı yağmurluklu sendika bürokratlarını eleştirdiğimiz için düşman ilan edildik. Sendikalar, İş, Toplu Sözleşme ve Grev yasaları güncellenecek-uyumlaştırılacak diyor Ankara. Açık sınıf taarruzudur bu!

2016-17 Aralık, Ocak ve Şubat soğuklarında sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi hakkı için mücadele eden CAS şirketi işçileri Elçiliğin karşısında çadır kurup direnirken bütün sendikalar onları yalnız bıraktığında yazıp uyardım…

24 Ocak 2017’de şöyle yazdım:

“Bizim sendika bürokratları ve kuyrukçuları bilmez: Dayanışma pratik olmalıdır, diye bir slogan vardır. Sloganın ardında ateş, flama ve barikat vardır.

Bugün CAS’a sahip çıkmayanlar yarın kendi sendikalarını koruyamayacaklar. İşgal rejiminde bütün sendikalar tehdit altında. Grev hakkı grevle kazanılır. Sendika düşmanlığı grevle püskürtülür. Bu iş de CAS’la başlar…”

O gün TİS hakkı isteyen CAS işçilerini yalnız bıraktınız, bugün sıra bütün sendikalara geldi!

14 Milyonluk saray ve sendikalara karşı hazırlanan yasalar genel grev sebebidir. Ya hat ya bat!

“Saraya değil sağlığa bütçe” diyebilir misiniz?

(6 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author