Türkün ayağına Kürt zinciri vurmak!

Aziz Şah – 22 Ocak 2018 linçi Türkiye’de kurulan AKP-MHP, İslamcı-Türkçü Kızıl Elma koalisyonunun ilk eylemiydi…

Kıbrıs’taki 22 Ocak’a paralel düşen ilk olay Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişimidir. Arada Ankara’da birçok gazeteci ve siyasetçiye saldırı gerçekleşti. Son olarak da İstanbul’da Levent Gültekin’e 20-25 ülkücü saldırdı. Bunlar klasik linç örnekleridir…

Son iki ayda, İstanbul’da sosyalist bir işçi kaçırılarak günlerce işkence edildi. 6 gün işkencenin sonunda bırakıldığında Gökhan Güneş kendisini kaçıranların kendilerini “Görünmeyenleriz” diye tanıttığını söyledi. Bu vakadan sonra Boğaziçi direnişine destek veren 3 Ankara Üniversitesi öğrencisi de kaçırılarak darp ve tehdit edildi.

Son olarak da insan hakları savunucusu HDP’li Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ve HDP’ye açılan kapatma davası!

HDP’ye açılan kapatma davasına ne kadar “hukuki” gömlek giydirirseniz giydirin, Mussolini’nin “kara gömleklileri”nin zamanındayız Kılıçdaroğlu linçinden Levent Gültekin’e…

Gazeteci Gültekin’e 20-25 kişinin saldırıp linç etmesinin sebebi MHP’nin başbuğu Alparslan Türkeş için “Türkeş milliyetçilik hastalığını, ırkçılık hastalığını bu ülkenin milyonlarca evladının zihnine bolca dökmüş, sırf o milliyetçilik biz ülkeyi herkesten daha fazla seviyoruz tuhaflığıyla, milyonlarca gencin hayatını karartmıştır” demesiydi. Bu sözlerin eksiği var fazlası yok. Türkeş’in ABD’de aldığı kontrgerilla eğitimi ile Alman bankalarındaki hesaplarını da söyleseydi gerçeğe daha çok yaklaşırdı…

Türkiye’de paramiliter ırkçılığın “başbuğu”na ırkçı dediği için 20-25 “kara gömlekli”nin saldırısına uğrayabiliyor bir gazeteci…

Burada yeniden söylemeden geçemeyeceğim: 22 Ocak’ta bizim başımıza taşlar yağdığında Türkiye’de sol haber portallarının bile ilgisini çekmemişti. Eğer Kıbrıs’la ilgilenselerdi 2018’de biz linç edilirken 2021’de Ankara ve İstanbul’da linç edileceklerini görürlerdi…

HDP’ye açılan kapatma davasının iddianamesinde “Hiçbir milli meselede Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında yer almamak” suçu var!

HDP’nin karşı çıktığı “milli mesele”ler tezkereleridir. İlkesel olarak savaşa karşı çıkar. Savaşa karşı çıkmak suç!

Kanalları “kim ne diyor” diye zaplarken CNN Türk’te arkasında “kalpaklı Mustafa Kemal” portresi olan bir Atatürkçü’de durdum. Şöyle dedi: “Dışarıda düşmanla mücadele ederken iç cepheyi tahkim etmektir bu”… 

HDP’ye açılan dava “cephe gerisi”ni “tahkim etmek”miş!

HDP’ye kapatma davası açılmadan tam 15 gün önce Erdoğan “İnsan Hakları Eylem Planı”nı açıkladı. Sonradan anlaşıldı ki bu plan Avrupa Birliği’nden alınan fon/para karşılığında hazırlanması gereken bir proje idi.

Söylemeden geçmeyelim: Neden foncu sivil toplumculuğu eleştiririz anlaşıldı mı? Neden bizim memlekette AB ve ABD fonları ile yapılan “insan hakları projeleri”nin topluma hiçbir yansıması olmaz? Neden biz foncu sivil toplumcu ideolojiye karşıyız, onlar da bize karşıdır?

AB Türkiye’ye “İnsan Hakları Eylem Planı” için fon sağlıyor. Ardından Almanya TC ile “mülteci anlaşması”nı güncellemeyi gündeme alıyor. Reuters’e açıklamalarda bulunan Avrupalı ve ABD’li diplomatlar ise ABD Başkanı Biden’ın “Ankara taviz vermeye açık gözüktüğü için” Brüksel’e Türkiye’ye yaptırım uygulamama çağrısı yaptığını ifade etti.

Emperyalizm için mesele Türkiye’de insan hakları sorunu değildir. AKP açısından mesele Türkiye’yi “ucuz işçi cenneti” olarak tutmak, Batı açısından ise Amerikan İncirlik Üssü ve İsrail’e kalkan olan Kürecik Radar Üssü ile NATO üyeliği, AB ile Gümrük Birliği ve Dolar konvertibilitesidir… 

HDP’ye yapılan zulüm de Kürdü ezip Türkün ayağına zincir olarak bağlamaktır.

Kimse kendini kandırmasın, emperyalizmden de beklentiniz olmasın!

(19 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author