“Kahpe” Yunan’ın 1821 İhtilali

Aziz Şah – Yunanistan’ın bağımsızlığının 200. senesindeyiz…

Kendi kurtuluşunu yaratamamış, varolan günlerinin de kıymetini bilmeyerek yabancı haritaların bayramlarını kutlayan Kıbrıslılar için Türkiye ve Yunanistan’ın milli günleri resepsiyon düzenleyip hellimli kanepe yiyerek şovenizm şarabı içmekten ibaret…

Tarihin akışına karşı köhne Osmanlı imparatorluğunun fetihlere dayalı haraç ve ganimet düzeni 1648 İngiliz ve 1789 Fransız devrimleri karşısında artık son günlerini yaşıyordu…

Büyük Fransız İhtilali’nin bir evladı olarak 1821 Yunan İhtilali sahnelendi…

Feodalizme ve despotizme karşı sürekli devrimler yaşanmaktaydı…

Tarihin akışını okumaktan aciz bir şekilde sadece saltanatını kurtarmaya çalışan Osmanlı elitleri ise patlak veren modern ayaklanma ve devrimleri “hainlik”ten ibaret görüyordu…

Atatürkçüler Aydınlanma Felsefesi’nden beslendiklerini söyleyerek Fransız İhtilali değerleriyle modernizmi kutsarlar…

Sorun Fransız İhtilali “değerleri”ni sadece kendileri için istemeleridir…

Bir Yunanlı’nın, Sırp’ın, Ermeni’nin, Bulgar’ın, Arap’ın, hele ki Kürdün ve Kıbrıslının bağımsızlık hakkı yoktur… 

Bu kendine “Fransız İhtilalcisi” Atatürkçülerin birçoğunun güncel ve tarihsel olaylara Yeni Osmanlıcılarla aynı pencereden bakarak konuştuklarını görürüz…

Bir “fıkra” anlatayım:

Kanalları zaplarken kıdemli Kemalist başçavuş Hulki Cevizoğlu’nu gene Yunanlıları denize dökerken bulunca durup izledim…

1821 İhtilali’nden girip İzmir’de Yunan’ı denize döktükten sonra, Antik Yunan’dan beridir Yunanlıların hiçbir başarıya imza atamayan Avrupa’nın şımarık çocukları olduklarını söyleyip konuyu bağladı. Sonunda da kıdemli Kemalist başçavuş Cevizoğlu “Yunan ekonomisi dışa bağımlı” dedikten sonra durdu, “Bizim ekonomi de dışa bağımlı ama o kadar da değil” dedi…

“Yunan ekonomisi dışa bağımlı” dedikten sonra, “Türk ekonomisi o kadar bağımlı değil canım” diyerek teselli bulan bir garip milliyetçilik…

Kendisine “Aydınlanmacı” diyen geniş bir aydın kesimi 1821 Yunan İhtilali’nden başlamak üzere tarihin doğal akışı içerisinde gerçekleşen imparatorlukların tasfiyesi ve cumhuriyetlerin doğuşunu hazmedemedi 200 senedir…

Sorduğunuzda cumhuriyetçidir hepsi, ama Yunan İhtilali’ne öfke duyarlar, Balkanlarda yükselen hürriyet devrimlerini toprak kaybı olarak gördükleri için kederden bir büyük rakı içerler, Kuzey Afrika’daki son Osmanlı toprağı Trablusgarp’ta da efe oynarlar…

Tarih geriye akmaz, onlar aksın ister…

Kendisi dışındaki ulusların, hele ki imparatorluğun eski tebaalarının bağımsızlıklarını bir türlü hazmedemeyen Türk aydını aslında o çok kutsadığı cumhuriyetin çağını hiç anlamayıp imparatorluk zamanına duyduğu özlem yüzünden çeker bu çileyi ve çektirir bize…

Türk aydınının “kahpe” Yunan diye başlayıp “hain” Bulgar ve Sırp’tan,  “sırtımızdan hançerleyen” Ermeni’ye, “5. kol” Rum’a, “emperyalizmin kucağına oturan” Arap’a, “iç mihrak” Kürt’e ve “İngiliz piçi” Kıbrıslı’ya uzanan hayal dünyası işte bu imparatorluğa geri sarma fantezilerinden ileri gelir…

Osmanlı’ya karşı 1821’de gerçekleşen Yunan İhtilali ile emperyalizmin kışkırtmasıyla Yunan ordusunun Anadolu’ya çıkması birbirinden tamamen farklı iki olaydır. Bu ikisini de aynı gibi göstermeye çalışırlar!

Üçüncü bir olay ise İkinci Dünya Savaşı’nda Yunanistan’daki faşist Alman ve İtalyan işgali ve iç savaş…

1821 İhtilali’nin filozofu “Osmanlı münevveri” Regas, Anadolu’ya Yunan ordusu çıktığında bozgunculuk yapan Yunanistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Pantelis Pulyopulos’un “baba”sı, İkinci Dünya Savaşı’nda Akropolis’e çekilen Nazi bayrağını indiren Manolis Glezos’un “dede”si idi…

30 Mart… Manolis Glezos’un birinci ölüm yıldönümü…  

Okuyun halkların tarihini, onlardan öğrenecek çok şeyimiz var, dünya Dikilitaş’tan ibaret değil…

Manolis yoldaş idam cezasına çarptırıldığında Nâzım şöyle demişti:

“İnsanlar,

Tükenmiş değil henüz gücümüz.

Şehit düşmemeli

projektörlerin ışığında,

kanlar içinde,

Manolis toprağa…”

(31 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author