Duvarların ve sütunların dili vardır

Aziz Şah – Toplumsal belleğin oluşmasında 1958, 63-4 ve 1974 birer kırılmaydı…

1958 terörü ile Kıbrıs’ta iki toplumun önde gelen ilericileri kırıldı. 1958’de saf değiştirmeyenler 1963-64 yarılmasından önce 23 Nisan 1962’de “çocuk bayramı”nda öldürüldü. Sonunda da bir başına kalan Derviş Ali Kavazoğlu’nu kırdılar…

Zaten çok değildiler. Bir ölüp bin de dirilmediler. Bin ölüp bir dirilebildiler ancak…

Bir toplumun aydınlarını kırarsanız onu dilsiz bırakırsınız. Ermenileri kırmadan önce 24 Nisan 1915’te Ermeni aydınlarını topladılar, 15 Haziran 1915’te de Beyazıt meydanında 20 Ermeni sosyalistini astılar. Sonrası tehcir…

11 Eylül 1980’de askeri darbeden saatler önce Mısırlızade sinemasında sahnelenen “Vatandaş Oyunu” ile toplumsal bilinç ‘puzzle’ına bir parça daha kondu. Mustafa Akıncı belediye başkanı olarak o gün harcanmak istenen tiyatroculara sahip çıkmasaydı Kıbrıs Türk Tiyatro Hareketi’nin hikâyesi de yarım kalacaktı.

“Vatandaş Oyunu”ndan Yaşar Ersoy’un emekliliğine geçen sürede (sonrasında da Faize Özdemirciler’in ve Fikret Demirağ’ın şiirlerinden yarattığı oyunlar ve pandemi yüzünden hakkıyla oynanamayan yasaklanmış “Yangın Yerinde Kabare” dahil) oynanan her oyun halkı eğitti, yöneticileri titretti.

Dosdoğru söyleyelim: İşgalcilerin işgal edemediği ender yerlerdendi tiyatromuz…

“Vatandaş Oyunu”ndan sonra oynanan her oyunda bir bahane aradı egemenler saldırmak için…

Bu arada Lefkoşa’da TC Elçiliği’nin arkasına 75 kişilik bir salon inşa edilmekteydi. Sanatçılarımız buna müdahale ederek 250 kişilik bir salona dönüştürdüler. Bugünkü Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ortaya çıktı… Sonra da o duvarların içinde sansüre karşı mücadele verdiler. Mimari toplumsal hafızanın kolonlarıdır…

2018’den beridir de Ankara AKM’yi yıkarak Elçiliğe “bekleme salonu” yapmak ister; kamusal alan dönüştürülerek hafıza işte böyle şekillendirilir, köy isimlerinden başlanarak…

Lefkoşa Belediye Tiyatrosu kurulmuştur ama sahnesi yoktur henüz… Filiz Naldöven’in “Köşede Durmak” oyununu sahnelediklerinde ise “Türk ulusunun çıkarlarına terstir” denerek inşaatında çalıştıkları AKM kendilerine verilmez.

11 Eylül 1980’de “Vatandaş Oyunu” askeri darbeden saatler önce Kıbrıs Türk Federe Devleti’nde sahnelendi. “Köşede Durmak” ise 12 Eylül cuntası tarafından kurulan KKTC’de sahnelenmek istendi…

Siyasete “tam tiyatro” deyip siyaseti aşağıladığınızı zannedersiniz ya, demeyin! Tiyatroyu aşağılarsınız siyasete “tiyatro” deyince…

Talimatnameye göre AKM’de “Türk ulusunun veya Kıbrıs Türk halkının ulusal çıkarlarına aykırı ve/veya devleti ve yönetimi küçük düşürücü” nitelikte oyunlar oynanamaz denerek verilmez salon. Bu istibdad rejimine karşı hürriyet mücadelesi verdi tiyatrocularımız o duvarların içinde. İşte o duvarların ve sütunların diline “toplumsal bellek” diyoruz…

Bunun üzerine 24 Kasım 1984’te Ortam gazetesinde Kutlu Adalı “Abdülhamithan Gericilik Merkezi” başlıklı bir yazı yazar…

28 Kasım 1984’te Kıbrıs Postası’nda Şener Levent kara mizahıyla şöyle der: “Almanlar AKM’de konser vermek için ‘ulusal çıkarlar’ engelini aşmışlar ama bizim Belediye Tiyatrosu sanatçıları ile komünist olduklarına şüphe olmayan ozanlar ise takılı vermişler çengele… Neden? Ulusal çıkarlara ters düşmüşler de ondan! Vay hainler! Vay reziller! Yuh olsun hepsine!”

Yaşar Ersoy ise der ki:

“Sormak gerekir bu beyefendilere: Türk ulusunun ve Kıbrıs Türk halkının çıkarları ne? Söylesinler de biz de öğrenelim.

Gümrüklerde valiz dolusu dövizleri Avrupa’ya kaçırmak mı?

Halkın Kıbrıs Liralarını gasbetmek mi?

Bir gecede milyonerler yaratmak mı? (…)”

Bugün söylemek serbest olan herşey o gün yasaktı. Zincirleri kıra kıra geldiler. Ama bugün eski mücadelelerin kıymetini bilmeyen kuşaklar o kırılan zincirleri kolye zannediyor…

(10 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author