Teslim olmak ya da olmamak

1956’da Elefteria Meydanı’nda üzerine “TESLİM OLUYORUM” yazılan eşek…

Aziz Şah – Herkesin zafer naraları attığı sırada eleştiri silahını çekenleri sevmezsiniz bilirim…

Tek başına kalmak bir fikir işçisi için zannedildiği kadar önemli değildir…

Bildiğim bir şey varsa “zafer naraları”yla ortaya saçılan “duygu patlamaları” kısa sürer, yerini hüzün alır.

Tarihe çok geç kaldık, tarihi hatalardan hiç ders almadık, ders almamak için inat ettik, tarihi inatla tekerrür ettirmeye çalışıyoruz, ama tarih tekerlek değil ki hep aynı şekilde dönsün…

“Kıbrıs’ta barış engellenemez” sözünü duydum mu hüzün basar, çünkü engellendi!

“Mevsimi geldi artık” şarkısını duydum mu hüzün basar, çünkü bu kara mermerin altında, tabiattan tarihe kalkamayan mevsimler gömülüdür, devlet dersinde öldürülmüştür!

-Neden yenildik? Yenilmemek için ne yapmak lâzım, diye sormadan aynı şarkıları ve aynı sloganları tekrar etmek hüzün veriyor insana.

Şimdi yirmilerinin başındaki, uçurumda açan çiçek gibi gençler on sene sonra anlayacak bu hissettiklerimi…

İnönü Meydanı’na girdiğimde 20 sene önceki şarkı ve sloganları duydum, hüzün bastı. 20 senedir aynı şarkılar, aynı sözler, tekerrür ettiğini zanneden bir tarih…

Yok muydu yeni bir söz ve yeni bir şarkı? Acar Akalın’ın tam da bugün için yazdığı bir şarkısı daha var duymak isteyenlere: “AÇ DEDİM”…

“Aç kapıları aç, aç dedim!/ Yık kapıları yık, yık dedim!

Mandıra mı be burası, biz koyun muyuz? Aç dedim!

Çok konuşma hiç yemeyiz, biz keriz miyiz? Aç dedim!

Bu maya bu gölde tutmuyor artık, aç dedim!

Bu defa emriniz demiri kesmez, aç dedim!

Yeter artık bunca yıldır, sabrımız taştı, yık dedim!

Bu sefer emir yüksekten, emri biz verdik, yık dedim!”

Acar Akalın üstadın Kızıl Ordu Orkestrası’nın ağzına yakışan şarkısı çok mu öfkeli? Evet, öfkeli! Öfkelenmemek ayıptır bu adada. Bize öfke, bize ruh lazım. Bize inanç ve bilinç lazım! Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç bekleyemezsiniz…

Yazdığımız her satır zamana direnmek için gerçeğe teslim olmak zorundadır. Zamana direnebilmek için gerçeğe teslim olacaksınız; o zaman düşmana inat bir gün daha yaşarsınız. Yalana tenezzül eden gerçeğin karşısında diz çöker…

“Zamana direnebilmek için gerçeğe teslim olacaksınız” deyince hatırladım:

1950’li yıllar… EOKA İngiliz sömürgecileriyle savaşmaktaydı. Bugünkü adıyla Elefteria (Özgürlük), o günkü adıyla Metaxas Meydanı…

Elefteria Meydanı sömürgeci İngiliz askerleri ile Rumların çatışmalarına sahne olmaktaydı. 1956’da sömürge valisi Harding EOKA’cılara teslim olun çağrısı yaptı…

Rumlar da bir eşeğin üzerine “TESLİM OLUYORUM” diye bir tabela asıp saldılar Elefteria Meydanı’na…

Ondan sonra da İngiliz “dehası” böl-yönet politikasını devreye sokup eşeği değil Kıbrıs’ı esir almak için Kıbrıslı Türkleri Rumlara karşı Auxiliary Polisi yaptı. EOKA İngiliz sömürgecisine kurşun sıktığında İngiliz üniforması içindeki Türklerle karşılaştı. İşte o gün bugündür bir kalbur samanın kavgasını ederiz…

İşte bütün mesele bu: Eşeğin üzerine “TESLİM OLUYORUM” tabelası asıp sömürgecilerin üstüne mi salacağız, yoksa bir kalbur saman için eşek gibi tepişecek miyiz?

Daha önce hiçbir zaman aynı anda hem İnönü hem Elefteria Meydanı dolmamıştı.

İnönü dolduğunda Elefteria boştu, Elefteria dolu olduğunda İnönü boştu.

İlk kez aynı anda hem Elefteria hem de İnönü dolu…

(26 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author