3 sene 3 ayda büyüyen faşizm!

Aziz Şah – 24 Nisan 2021 mitingi tarihe bir itiraf olarak geçti…

22 Ocak 2018’den bu yana Kıbrıs Türk toplumuna karşı Türkiye’nin sistematik olarak artırdığı ve çeşitlendirdiği sömürgeci şiddet karşısında 3 sene 3 ay boyunca süren sessizliğin itirafı…

26 Ocak 2018’de 22 Ocak linçine cevaben Sendikal Platform “mecburen” bir yürüyüş düzenledi. Yürüyüşten önce Elçilik’le yapılan anlaşma doğrultusunda kortej linç edilen Avrupa-Afrika’nın arkasından dolaştı, miting platformu da gazete binasının ötesine kuruldu, bildiride de gazetenin adı dahi cüzzamlı gibi anılmadı…

22 Ocak Kıbrıs’ta yeni rejimin adıydı.

26 Ocak da inşa edilen linç rejimine teslim olan sendika bürokrasisinin podyum gösterisiydi.

O günden sonra bir daha Sendikal Platform sokağa çıkamadı!

6 Eylül 2018’de cüret etti Sendikal Platform TL’nin erimesi karşısında bir “hayat pahalılığı mitingi” yapmaya, ancak kendi cenaze törenini yaptı…

9 Eylül 2018’de gazetede “SENDİKAL PLATFORM’UN CENAZE TÖRENİ” başlıklı bir yazı yazdım.

O gün bugündür çıkamıyor Platform sokağa, bundan sonra da sendikal anlayış tepeden tırnağa değişmeden sokağa çıkamayacaklar!

Sendika en önce sınıf örgütüdür. Bizdeki sendikaların öyle bir gailesi yok! Zahmet edip üyelerini bilinçlendirme çalışması yapmayan sendikalar kiminle yol yürüyecek?

Tek yaptıkları hayat pahalılığı ödeneği için mahkemeye başvurmak! Toplu iş sözleşmesi ve sendika hakkı için mücadele eden CAS işçilerini yalnız bıraktıkları gibi yalnız kalacaklar…

Savaş uçakları ve gemileri burun buruna gelir kıyımızda, sendikalardan gene ses yok!

Özel sektörde zaten sendikalaşmak için Alt Yönetim’in “KKTC’de sendikalaşmak zorunludur” diye yasa çıkarmasını beklerler…

Kamusal sağlık ve eğitim hakkı için desen orada da mücadele yok, parsel parsel özelleştirmeye ve taşeronlaştırmaya sessiz kaldılar…

Pandemide neredeydi sendikal mücadele?

Tüm bu sebeplerden, ensesi yağ bağlamış sendika bürokratlarının bolibif fiyatından yakındığı mitinge ahaliyi götüremezsiniz artık!

Temmuz 2000’den beridir meydanları dolduran Kıbrıslılar salladığı barış ve özgürlük bayrağının aslında CTP’nin oy pusulası olduğunu da uğradığı ihanetlerden öğrendi…

22 Ocak linçinden beridir her mevsim Kıbrıslıların farklı bir sinir ucuna çuvaldız batırdı Ankara, felç edene kadar!

26 Ocak 2018’deki hedefsiz ve talepsiz “yağmur altında çok güzel yürüdük be!” romantizminden sonra bir daha sendikalar sokağa çıkamadı!

Mevlüt Çavuşoğlu defalarca adaya geldi…

Karpaz’da yerleşiklere konuşurken çözüm isteyenlere “gaflet ve ihanet içindeki tipler” dedi…

Silihtar’da Mustafa Akıncı ve diğerlerinin oturduğu masaya elini vura vura “federasyon bitti” dedi…

TC Elçiliğinde 3 gazeteci ile yaptığı programda Avrupa-Afrika’yı “Türkiye düşmanı” diye hedef gösterdi. Karşılığında “Genelleme yapmayalım, azınlıktır onlar” dedi Hasan Kahvecioğlu!

Sonra “Adı Barış Pınarı olsa da akan su değil kandır” ve “İkinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım” sözlerinden dolayı Akıncı’ya geldi sıra…

Sol Hareket’ten Kıbrıslı yurtseverler baskının soğuk yüzünü gördü…

En sonunda da Anayasa Mahkemesi!

Bu Memleket Bizim Platformu’ndaki CTP ve ona bağlı sendikaların dışında kalan yapıların “dar” eylemleri oldu sadece, “birlik”te olmadı!

Birlik-Mücadele-Dayanışma üç sene üç ay boyunca baddoz oldu!

22 Ocak linçinden bu yana geçen üç sene üç ay boyunca faşizmin canavarı gibi küçük adamların gölgesi büyüdü…

Faşizm büyürken sokak boş kaldı, çünkü CTP öyle istedi. Sonra CTP’nin keyfi gelince kilitlediği Platform’u çalıştırdı…

Madem ki “Federal Kıbrıs” diyordunuz, Çavuşoğlu Silihtar’da elini masaya vura vura Tufan Erhürman’a “federasyon bitti” dediğinde yapılacaktı bu miting…  

24 Nisan 2021 mitingi bir itiraftır: CTP faşizm büyürken sendikaları kilitleyip sokağı boş bıraktı!

(27 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author