25 senelik Kutlu Adalı davası

Aziz Şah – Kutlu Adalı öldürülmeden önce ara sıra evlerine giderdik misafirliğe, köpeği ile oynadığımı hatırlıyorum…

Öldürüldüğünde 9 yaşındaydım…

Cinayetin ertesi günü, katlinin üzerinden 24 saat geçmemiş… Evlerine gittik, kalabalıktı. Bazı şeyleri hayal meyal hatırlıyorum, bazı şeyleri de dinlediğim için biliyorum…

Annem anlatır o gün unutamadığı bir olayı…

Biz Kutlu Adalı’nın evinde iken iki kara Mercedes geldi. Kapılar açıldı, içlerinden takım elbiseli korumalar atıldı. Kara Mercedes ve korumalarla gelen Mehmet Ali Talat’tı…

Adalı 1996’da öldürüldü, sene 2021! Bu 25 senenin üççeyreğinde CTP hükümetteydi; Talat sarayda idi. Ferdi Sabit Soyer, Ömer Kalyoncu, Yorgancıoğlu ve Bay Tufan Erhürman koltuğa oturdu. Anmadan anmaya mezarına karanfil bırakmak dışında hiçbir şey yapılmadı Adalı için…

Kontrgerillanın işlediği bir cinayeti çözmek için “devlet aygıtı”nı hallaç pamuğu gibi atıp parçalamak gerekir. Düzenle bütünleşenlerin soracağı hesap değildi bu…

Ancak konu o değil. Elinizden bir şey gelmez ama köstek de olmazsınız değil mi?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Adalı’nın ailesi dava açtığı zaman CTP destek değil köstek oldu. İlkay Adalı’nın davayı geri çekmesi için bizzat cinayet mahalline korumalarla gelen Mehmet Ali Talat baskı yaptı…

Kontrgerillanın işlediği suçların, insanlığa karşı işlenen suçların, savaş suçlarının hesabının ne kadar adil ve evrensel olursa olsun mahkemede sorulmasını beklemek saflık olur. Ancak mahkemenin olmadığı sopa rejimi ile burjuva hukukunun uygulandığı rejimler birbirinden tamamen farklı iki dünyadır…  

Kutlu Adalı cinayeti son 10 senede 2 kez gündeme oturdu. İlki Ergenekon davasıydı: Gerçek suçlarla hayali suçların aynı torbaya atıldığı Ergenekon davasında AKP ve Cemaat birlikte yürüttükleri operasyonda gerçek suçların üstünü örtüp gerçek suçluları birer “mağdur” olarak kahramanlaştırdı…

Ergenekon davasında kontrgerilla aygıtı aklandı!

Ergenekon davası sırasında bizim gazetenin manşetlerine yansıdı: Adalı cinayeti duruşmalarda konu olduğunda sanıklara soruldu ne bildikleri, “devlet sırrı” cevabı verildi…

Yani demem o ki Ergenekon’dan da deneyimliyiz: Devlet aygıtı içerisinde devletin yürüttüğü bir operasyondan, iktidar pazarlığından adalet çıkmaz.

Ancak bu demek değildir ki susacağız…

Kutlu Adalı’nın cenazesinde “SUSMAYACAĞIZ” pankartını taşıyanlar susmuş olabilir 25 sene. AİHM’de dava açıldığında, “İlkay Adalı AİHM’de açtığı davayı geri çekmeli, bu dava sürerse demokrasiye KKTC’de darbe vurulacak” diyen Talat’ı da unutmadık; “Böyle basit bir olay için dava mı açılır?” diyen Denktaş’ı da…

Kıbrıs her gündeme geldiğinde TC kamuoyunda “Rum piçleri” diye Kıbrıslılara karşı linç kampanyaları yürüten çevreler ve onlara sessiz kalarak destek verenler için de zor bir sınav olacak Kutlu Adalı cinayeti…

Sedat Peker’in dediği gibi, Özel Harp Dairesi Adalı’yı vurdurmak için tetikçi ihalesine çıktığında, “Kıbrıs’ı Rumlara satmak istiyor” demişler kendisine! Adalı öldürüldüğünden beridir yoktur boynuna bu yafta asılmamış barış isteyen bir Kıbrıslı…

Lefkoşa’daki TC Elçiliği’nin “Kıbrıs Türk halkı adına” gazetemizden şikayetçi olarak açtırdığı karikatür davasında Elçiliğin tanıklığını yapan Türkiyeli profesöre avukatımız sordu:

-Kutlu Adalı kimdir?

Türkiyeli profesör cevap verdi:

-Bilmiyorum!

Zor bir sınav bekliyor herkesi. Yalnızca bilmedikleri konusunda değil, bildiklerini söylemeye cesaret etme konusunda da…

(25 Mayıs 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author