Vatan-millet-kırmızı halı

Aziz Şah – Dün mahkemede gazeteciler rüşvet karşılığı vatandaşlık dağıtıldığını haber yaptıkları için yargılanıyordu…

-Ankara’nın talimatıyla UBP’nin tek başına iktidar olması için 50.000 vatandaşlık dağıtılacak, haberi yüzünden…

Gazeteciler bu yüzden yargılanırken KTAMS Genel Başkanı Güven Bengihan “Özgür Gazete”ye şöyle dedi:

-“Bakanlık tarafından verilen talimatta günde minimum 50 kişi vatandaş yapılması yönünde bir baskı vardır”…

Gazeteciler rüşvet karşılığı vatandaşlık haberinden yargılanırken Muhaceret Dairesi’nde örgütlü sendikanın başkanı “günde minimum 50 vatandaşlık yapılması için baskı var” diyor…

Gazetecilerin yargılandığı sırada Lokmacı kapısında da “kırmızı halı” serilerek “düşman”ın gelip Euroları Arasta’ya döküp saçmasını bekliyordu Vatan-Millet-Sakarya korosu…

Lokmacı’da “kırmızı halı”yı gördüğümde tiksindim…

Çünkü içinde yaşadığımız pavyon düzeninin fotoğrafıydı!

Rüküşlük, bayağılık, gösteriş, şatafat, şov, sahte milliyetçilik, sahte kardeşlik ve her türden üniforma bir arada…

“Pavyon estetiği” diye bir gerçeği var Kıbrıs’ın kuzeyinin. Buradaki işgal rejimi çürüdükçe bütün yapılar, pratikler, ritüeller pavyonlaşıyor. Mimarimizin tekniği gecekondu, estetiği pavyondur…

Basit bir “kırmızı halı”dan neler çıkardın, ne var bunda diyeceksiniz?

Sonuçta Cannes ya da Berlin “Altın Ayı” film festivallerinden bahsetmiyoruz. Halının üzerinde yürüyen de “Çirkin Kral” Yılmaz Güney değil, çıplak krallardır…

Kıbrıs’ın kuzeyinde üç yerde kırmızı halı var: Silihtar, kerhaneler ve kumarhaneler…

Evet, bu rejimde kırmızı halı mide bulandırır!

Kırmızı halının kenarında lokma dağıtan genç kadınları görünce önce utandım, sonra öfkelendim…

Yetmedi kırmızı halı! Milliyetçiler yaptı yapacağını. Çünkü milliyetçilerin kadına hangi gözle baktığının, bir “dekor” olarak nasıl kullandıklarının fotoğrafıydı!

Dünyada kadını insan olarak gören bir askeri rejim yoktur. Turizm de bir sömürgecilik türü olarak kadını metalaştırır. Turist için de “asker millet” için de hizmetkâr ve arzu nesnesidir kadın.

Dünyanın neresine giderseniz gidin askeri üslerin olduğu ve askeri rejimle yönetilen ülkelerde kadın vitrinde bir süstür.

Askeri üslerin olduğu ve askeri rejimle yönetilen ülkelerde fuhuş, gece kulübü, kerhane, genelev sorunu vardır. Güney Kıbrıs da bundan muzdariptir İngiliz üsleri ve diğer yabancı askeri anlaşmalar bağlamında. Ancak kuzey artık koca bir pavyondur…

Ercan havalimanı AKP’li işadamı tarafından işletilmeye başlandıktan sonra pavyon dekoru ile süslendi, Lefkoşa’ya doğru sürerken de yol kenarları kumarhane reklamları ile dolu…

Nasıl ki 1946’da Amerikan Misuri Zırhlısı İstanbul’a geldiğinde genelevler beyaza boyanmışsa ve hayat kadınları Conilere hastalık bulaştırmasınlar diye muayene edilmişse, her zaman her yerde öyle oldu…

Kadını vitrin ve köle olarak kullanır militarizm ve milliyetçilik. Bunu da yaparken “modernite” gibi sunarak kadını köleleştirir. Asırların birikimi ile oluşan militarist-milliyetçi-sömürgeci bilincin yansımasıdır “garson kadınlar”ın lokma dağıtması “kırmızı halı”nın kenarında…

Sağ ve sol için “kadın”ın anlamını ortaya seren iki fotoğraf çekildi bugüne kadar Kıbrıs’ta kapılarda…

Sağın fotoğrafı ortada: Kırmızı halının kenarında lokma tepsisi tutan kadınlar…

Solun fotoğrafı ise ikonlaşmış o kare: Derinya kapısında tek başına barış bayrağıyla yürüyen kadın…

Onlar kırmızıyı halı yapar, biz kırmızıyı bayrak yaparız.

Bütün mesele budur!

(5 Haziran 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author