Nerde o günler…

Şener Levent – Kıbrıs’ta çözüm ve barışı Kıbrıslılara bağlı bir şey saymak isterdim, ancak ne yazık öyle sayamam…

Öyle saymamı haklı çıkarabilecek ciddi bir neden yok çünkü…

Yani biz Kıbrıslılar birlik olsak ve yurdumuzu bölenlere karşı ciddi bir mücadele versek, herşey bize bağlı diyebilirdim…

Ama ne öyle bir birlik var, ne de öyle bir mücadele!

Kıbrıslılar çözüm ver barış inisiyatifini seve seve başkalarına bıraktılar…

Dünyaya “Biz çözemeyiz, gelin siz çözün” dediler…

Onlara bel bağladılar hep…

Dünya zaptiyelerine…

Bunun için hiçbir zaman bir çözüm ve barış planı olmadı Kıbrıslıların…

Planlar hep hamburger ve pizza mutfaklarında hazırlandı…

Bir kere bile bizim taş fırınlarımızda pişmedi…

1960’ta ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti de bu mutfakta pişti…

Ve daha sonra gelip giden tüm planlar da…

Hamburger ve pizza mutfağında en son pişen de Annan Planı oldu…

Onlar hazırlarlar ve önümüze koyarlar…

Beğenirsen buyur afiyetle ye…

Beğenmezsen yeme…

Bunca yıldır gelip giden Amerikan ve İngiliz yönetimlerine ilgi duyduysak bunun için ilgi duyduk işte…

Bu yönetimlerin başka ülkeler için ne yaptıkları, ne tasarladıkları ilgilendirmedi bizi…

Biz yalnız bizim için ne yapabileceklerine baktık…

Amerika Irak’ı darmaduman etmiş, Libya’yı yakıp yıkmış ve Suriye’de taş taş üstünde bırakmamış olabilirdi…

Ama bizim için iyiniyetleri varsa, hiçbiri umurumuzda değildi…

Mesela biz burada Annan Planını oylarken, Amerika Irak’ta kesip biçiyordu…

Bir cellattı orada…

Yalnız Saddam’ın celladı değil, tüm Irak halkının…

Ama Kıbrıs’ta bize çözüm getirecekse, bu celladı da kucaklamaya ve bağrımıza basmaya hazırdık…

***

Bir örnek daha vereyim kendimizden…

Türkiye’de faşist bir rejim var…

Ve de zorba bir diktatör…

Ama Türkiye’deki zulüm ve özellikle Suriye’de yaptıkları, cihatçı barbar çetelere sağladığı destek bizi hiç ilgilendirmiyor…

Çünkü biz baktığımız aynada yalnız kendimizi görürüz…

Bu faşist diktatör, bu herkese kan kusturan diktatör ansızın imana gelip Kıbrıs’ta çözüm için olumlu bir adım atsa, onu da alnından öpmeye hazırız…

Hatta bundan dolayı ona Nobel Barış Ödülü verilmesini bile isteyebiliriz!

Biz Kıbrıslılar buyuz işte…

Başkasının derdi ilgilendirmez bizi…

Başkasının celladı bizim kahramanımız bile olabilir!

***

Ne diye yazdım bunları şimdi…

Söyleyim…

Kıbrıs sorunun çözümünün anahtarının Amerika ile İngiltere’nin elinde olduğunu biliyorum…

Bu sorunu yaratan da onlardır zaten…

İsterlerse, çözecek olanlar da onlardır yine…

Ama istemezler…

Neden istemediklerini çok yazdım şimdiye kadar…

74’le oluşan statükodan çok memnundurlar çünkü…

Adadaki bir tanınmış devletle bir korsan yapı işlerine yarıyor…

Uluslararası hukukun olmadığı korsan yapıda her türlü karanlık işlerini yürütebilirler…

Burası bir nimet onlar için…

Eğer bu statükodan memnun olmasalar “alın size çözüm” diyerek başka bir şey yaparlardı mutlaka…

Ve bunun için de 47 sene beklemezlerdi…

Hiç beklemezlerdi aslında…

***

Biden’a diktik gözlerimizi şimdi…

Acaba o bir şey yapar mı?

İşin başındayız gerçi ama, şimdiden belli oldu sanırım…

Bence yapmaz…

Ve Biden dönemi de çözümsüz biter…

Ama umutlarımızı taze tutmak ve bizi heyecanlandırmak için eski hareketlerine devam edecekler…

Yine arabulucular gönderecekler bize…

Özel temsilciler vesaire…

Hatta reddedilse diye bir plan daha hazırlayabilirler…

İşlerine nasıl gelirse…

O planları bizim için yapmazlar zaten…

Kendileri için yaparlar!

***

Bir birlik olsak…

Bir dirilsek…

Bir akıl kosak…

Tüm Kıbrıslılar…

Rum-Türk hep birlikte…

Hem onlara ihtiyacımız kalmaz, hem oyunlarını bozarız…

Nerde ama…

Nerde o günler…

(16 Haziran 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author