Ne kadınlar sevdim!

Aziz Şah – HDP’li Deniz Poyraz İzmir’de ülkücü bir paramiliter tarafından öldürüldüğünde durdum baktım kadın, durdum baktım Kürt. Tamam dedim Kürt olurdu ama erkek olurdu, hayır olamazdı. Çünkü kadındır “hareket”in motoru, en çok da işçi kadındır.

Paris’te Kürtlere suikast düzenlenir, ölenler kadın…

İzmir’de Kürtlere suikast düzenlenir, ölen kadın…

Tesadüf değildir, çünkü Batı dillerinde “emansipasyon” denen, Türkçe karşılığı özgürleşme/kurtuluş olan mücadele, topyekün bir özgürleşme ancak erkekliği öldürerek mümkündür.

Filistin’de en önde kadınlar mücadele eder…

Kürtlerde öncü kadınlardır…

Kıbrıs’ta bu anlamda kadının adı yoktur…

Kıbrıslılar kendini ne kadar “Batılı” saysa, -sorsanız Kürtlerden ve Filistinlilerden “ileri” sansalar da kendilerini-, Kürtlerden ve Filistinlilerden fersah fersah geridedir Kıbrıslı!

Kürtlerin Leyla Zana’sı var…

Filistinlilerin Leyla Halid’i var…

Kıbrıslıların bir Leyla’sı yok…

Sömürge dünyasında modernleşmeyi iki döneme ayırabiliriz kabaca: Sömürgecinin zoruyla, kapitalist-erkek egemen-milliyetçi modernleşme. Sonrasında da kadınların zoruyla sömürgeciliğe ve erkek egemenliğine karşı özgürleşme…

Kadınların zoruyla olan özgürleşme kadınların bağımsız örgütlenmesi ile mümkündür ancak. Filistin’de de Kürdistan’da da kadınların bağımsız örgütlenmeleri ve önderleri var. Kıbrıs’ta ise siyasi partilerin “yedek ordusu”dur kadınlar. Savaşta tecavüze uğrayan kadınların “kadın olarak” hesabını soramamış, savaştaki kayıpların “kayıp yakını” olarak hesabını soramamış, erkek egemen milliyetçi ideolojinin “yedek ordusu” olarak kalmış bir kadınlık hali.

Detayına giremeyeceğim ama Kıbrıs’ta Türkçe konuşan Müslüman kadınların kara çarşafı çıkarması bile TMT talimatıyla oldu. “Fasariyalar” başlayınca EOKA kadınları tanıyamasın diye TMT “kara çarşaf çıkacak” diye buyurdu. Ondan sonra TMT’nin “sağ” kanadı UBP, “sol” kanadı TKP ve CTP oldu. Kadına bakış da değişmedi…

2000’lerin başında umutlanmıştım, yurtdışından eğitimden gelen feministler örgütlenmeye başladıklarında. Ancak onlar da bağımsız örgütlenmenin zorluğunu görünce, AB-ABD fonları ile “proje aktivizmi” ve CTP’nin “kadın kolları” olmayı tercih ettiler.

Sonuçta Filistin ve Kürdistan’da gördüğümüz “Özgür Kadın” figürü “Batılı” Kıbrıslılar arasında yoktur.

Bu coğrafyanın üç “ülke” sorunu var: Kürdistan, Filistin ve Kıbrıs.

Kürtlerin ve Filistinlilerin direnebilmesinin iki sebebi var bunca zamandır: Kadın ve hafıza.

Kıbrıslıların direnememesinin iki nedeni var: Hafızasızlık ve kadınsızlık.

Kadın “hafıza”nın da taşıyıcısıdır. Hafızası olmayan bir halk sömürge bilincinin bataklığından çıkamaz. Bu yüzden Filistinliler ve Kürtler “yerel tarih”in peşini bırakmaz. Yaşlı erkekler yazsa bile, genç kadınlar yeniden yorumlar…

Bizim de yerel tarihimiz didik didik yazılsaydı keşke! Yazıyı sevmiyor bu toplum, ama söz uçar yazı kalır. Yazı hafızadır!

Siyonist paramiliter çetelerin 1948’de işgal ve soykırım ile evlerinden ve köylerinden kovduğu Filistinliler mülteci oldukları ülkelerde 120’yi aşkın “köy anma kitabı” yazdı. Unutmamak için!

Taşın, ağacın, ovanın, tepenin, köyün, yamacın tarihini yazdılar geri döndüklerinde hatırlamak için!

Çünkü “ülke” bilinci, “hafıza” ve kadın iç içe geçmiştir.

Türkçe konuşan Kıbrıslılar ise 50 sene sonra başladı Leymosun üstüne yazmaya…

Deniz Poyraz’ın ölümünü düşünürken bunlar geçti aklımdan. Yazdım, belki kadınların aklına başka şeyler getirir…

(28 Haziran 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author