“Yetmez ama EVET”çilik karakter meselesidir

Aziz Şah – Yasak kitap listesi var mı, diye sorduk. “Yasak kitap” bahanesiyle Kıbrıs’ta Kürtler tutuklandıkça…

Süleyman Soylu’nun Ayşegül Baybars’a imzalattığı “Adli İşbirliği Protokolü”nde boş kağıda imza mı attınız diye sorduk ısrarla!

Türkiye polisi gelip burada kafasına göre insanları kaldırdıkça…

Kıbrıslılar Türkiye limanlarında alıkondukça sorduk “kara liste” mi vardı diye…

Kimseden cevap alamadık bunca zaman!

Ali Bizden vakasında “mağdur” olan Mustafa Akıncı ve çevresi “yetkili”ydi kısa bir süre önceye kadar, kaale alıp bu soruların üstüne düşmediler…

Zaten uyarılar ve eleştiriler zamanında kaale alınmadığı için geldi bazı şeyler da başımıza. Barış Burcu’nun “bir gazete” diye dayılanması olmasaydı Afrika’ya, ya da gazetemizin rahmetli yazarları Arif Hasan Tahsin ve Yalçın Okut gibi toplumumuzun önemli figürleri mezarda yatırken Mustafa Akıncı’nın sarayından onların adına resepsiyon davetiyeleri gelmeseydi; yani memlekette ölenin ve yaşayanın farkında olsaydınız, farklı bir yerde olurduk şimdi!

En önemlisi de politikanın yasalarının farkında olsaydınız, 22 Ocak gibi bir linçi kolaylıkla anti-faşist bir seferberliğe dönüştürebilirdik… Ancak sizin tek gaileniz hep öfkeli halkı eve kapatmak oldu. Sandınız ki “Afrika yazdığı için” oldu hep bunlar. Ama yanıldınız işte…

Ali Bizden vakası yanıldığınızın ispatıdır!

Ne sahte solculardan cevap alabildik ne de “temiz toplumcu” sağcılardan…

Israrla yazdık Halkın Partisi’nin lideri Kudret Özersay’a ve onun içişleri bakanı Ayşegül Baybars’a…

-Nedir bu Adli Yardımlaşma Protokolü? Yasak kitap listesi mi var? Kara liste mi var?

Ankara verdi cevabı: “Türkiye’nin milli güvenliğine aykırı Kıbrıslılar listesi var” dedi Ali Bizden’i Türkiye’ye sokmayarak…

Baybars’a “içişleri bakanı” iken sorduğumuz soruya da Ankara’daki Genelkurmay’a bağlı KKTC Polisi cevap verdi bir nevi…

Polisten Kutlu Adalı cinayeti konusunda yapılan açıklamada, KKTC ve TC arasında 25.12.1987 tarihinde imzalanan ‘Suçluların Geri Verilmesi, Mahkeme İlâmlarının Karşılıklı Tenfizi ve Adli Yardımlaşma Yasası’ uyarınca TC makamlarından gerekli bilgi talebinde bulunulmuştur deniyordu…

Yani Süleyman Soylu’nun imzalattığı “Adli Yardımlaşma Protokolü”nün içeriğinde ne varsa artık, kapsamı 1987’den beri var olan “Adli Yardımlaşma Yasası”ndan farklıdır. Bu kadarını anlayabiliyoruz!

KKTC’de yapılan seçimler nasıl ki Türkiye’nin buradaki işgalini perdelemek içinse, TC-KKTC arasında imzalanan “uluslararası anlaşmalar” ve protokoller de aynı işlevi görür. Yoksa işgalci ile işgal edilen arasında anlaşma imzalanmaz. Sömürgeci kararnameler ile yönetir. Sömürgeci ile sömürge iki eşit taraf değil ki anlaşma imzalasın!

ABD Irak’ı işgal ettiğinde Paul Bremer diye bir sömürge valisi atadı. O da yayınladığı kararnameler ile eski devleti tasfiye edip sömürge idaresini tesis etti. 1974’ten beridir TC’nin Kıbrıslı Türk işbirlikçilerine imzalattığı protokoller bu kararnamelerdir işte. Elektrikten, suya, kara yollarına, maliyeye, eğitime, kültüre, sahil güvenliğe kadar her konuda bir yasal kılıf uyduruldu “dışarı”ya göstermek için!

İçerisinin ne düşündüğünün ise bir önemi yok…

AKP’nin hazırladığı söylenen “Yeni KKTC anayasası” da sömürgeci kararnamelerin sistematik hale getirilmesidir. Velâkin TC’nin dayattığı her protokolde “iyi bir madde”cik bulan “Kıbrıs Türk solu” AKP’nin hazırlayacağı “Yeni KKTC anayasası”na da “Yetmez ama EVET” diyecektir, KKTC’nin kuruluşunda gönüllü kaldırdığı eller gibi…

(10 Temmuz 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author