Yangın “200 aile” meselesidir!

Aziz Şah – Ne zaman sel, yangın ve deprem olsa, ilk “Sivil Savunma”yı hatırlar insanlar…

Halbuki Sivil Savunma “doğal afetler”de halkın yardımına koşmak için değil, halk ayaklanmalarını bastırmak için tasarlanmış bir yapıdır. Bu sebeptendir her “doğal afet” bir devlet krizine dönüşür. Çünkü devlet halkı yaşatmak için değil, ayaklanmaları bastırmak üzerine kurgulanmıştır.

En basit eyleme bir ordu polis ve onlarca TOMA’yı seferber eden, eylemcileri tazyikli suyla yıkayan devlet, yangında sudan çıkmış balığa döner.

Akdeniz’e son yıllarda damga vurmuş Portekiz yangınında da böyle oldu, Yunanistan ve Türkiye yangınlarında da…

Yunanistan ve Türkiye’de tanık olduğumuz halk isyanlarına devletin ne kadar hızlı refleks verdiğini biliyoruz. İkiz kardeşler Türk ve Yunan devletleri halk isyanlarına karşı ne kadar hızlı organize oluyorsa, yangında da o kadar hantal kalıyorlar! 

2018’de insanlığın en büyük sinema ustalarından Theo Angelopoulos’un arşivi olan evinin yandığı büyük Yunanistan yangınından bahsediyorum. Yanmamak için denize giren çaresiz insanları ve yanarak acılar içerisinde uçurumdan atlayan 13 yaşındaki kız çocuğunu hatırlıyorum…

2021’de Türkiye’nin bütün Ege ve Akdeniz hattını saran yangına bakıyorum. Bu iki yangın birbirine çok benziyor, Türk ve Yunan halkları isyan ettiğinde kontrolü kaybetmeyen bu iki devletin yangında elleri ayakları birbirlerine dolanmış…

Çünkü devleti halka karşı bir organizasyon olarak dizayn etti NATO –özellikle- Türkiye ve Yunanistan’da. Kontrgerilla geleneği bu iki devletin bütün hücrelerine kadar işledi. “Sivil Savunma” diye anılan yapılanmalar “doğal afetler”e dayalı değil, “ayaklanma bastırma harekâtı” üzerine kuruludur.

Yangın meselesinde de çıktık mı yine “Özel Harp Dairesi”nin kapısına…

Devlet eğer halkı tehdit olarak algılayarak örgütlenirse başka, halka yönelik tehditlere karşı örgütlenirse başka öncelikleri olur.

Halk her yerde devletlerin bir numaralı tehdit algısıdır. Kıbrıs’ın da kasabı olan Kissinger’in Şili hakkındaki sözüyle özetlenir bu “halk tehdidi”: “Halk bir Marksisti seçerek sorumsuzluk yapmıştır”…

İşte “Sivil Savunma” denilen kontrgerilla yapılanması “sorumsuz halklar”a karşıdır. Yangına, sele, depreme karşı değil. Öncelikler sonuçları belirler!

Eğitim Bakanlığı altında yapılması gereken “izcilik” faaliyetleri bizde “Sivil Savunma” adı altında yapılır. Çünkü izcilik İttihatçılardan beridir gençliği paramiliterleştirme eğitimi olarak görülür.

Devlet yangına, sele, depreme karşı değil de “halk ayaklanmasını bastırma”ya programlanmışsa her afet felaket olur!

Tüm bu anlattıklarımı özetleyen bir laf etti TC Orman Bakanı: “Yangınla mücadele bir savaştır”.

Bunu genişletelim: Devlet yönetmek bir savaştır. Halka karşı yürütülen bir savaş. Bütün algılar “savaşmak” üzerine kuruludur. Yunanistan’daki büyük yangında gündem neo-liberal kemer sıkma politikalarından dolayı küçülen İtfaiye Teşkilatı’nın yetersizliği idi. Türkiye’deki gündem ise yangın uçağı olmaması. Devletin öncelikleri bütçenin nereye harcanacağını belirler…

Hava kuvvetleri olmayan Kıbrıs Cumhuriyeti büyük Leymosun yangınına 11 uçakla müdahale ederken dünyanın en güçlü hava kuvvetlerinden birine sahip olan Türkiye 2-3 uçakla müdahale edebiliyor ancak yangına, çünkü devletin önceliği farklı…

Üstad Angelopoulos’un sözüyle bitirelim: “Açık konuşalım, Yunanistan’ın kaderi en fazla 200 ailenin elindedir”…

“Yangın” meselesi de her zaman 200 aile meselesidir: Devlet 200 aileyi korumak için ülkeyi yakar!

(31 Temmuz 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author