Kutlu Adalı’yı öldüren UZİ’nin şeceresi (9) “YAZACAĞIM ULAN”

Aziz Şah – Sedat Peker’in Adalı cinayeti itirafı üzerine eskileri yazmak için başladım bu “Kutlu Adalı’yı öldüren UZİ’nin şeceresi” serisine, ancak eski yeninin ebesidir…

Tarih arşivde değil sokaktadır. Arşivdekini yazarken sokak da peşinizden gelir…

Eskiyi yazarken yeniyi yaşadık…

1978 Maraş katliamını yazarken 2021’de Konya katliamı çıktı karşımıza…

Kürtlere yönelik siyasi cinayetlerde dönüm noktası olan 1991 yılında öldürülen Vedat Aydın’ı hatırlarken 2021’de Deniz Poyraz “yeni bir dönüm noktası” olarak çıktı karşımıza…

Türkiye’de kontrgerillanın saldırdığı ilk gazetecilerden biri İlhami Soysal’dı. Kaçırılıp dövülmesinde bizzat TMT’ciler rol aldı…

2021 senesinde kontrgerilla İstanbul’da aynı şekilde gazeteci Levent Gültekin’e saldırdı, Berlin’de sürgün hayatı yaşayan gazeteci Erk Acarer’e saldırdı ve Britanya’da da sürgün yazar Gökhan Yavuzel saldırıya uğradı…

Üçünü de isteseler öldürürlerdi. Onlar üzerinden konuşan, düşünen, yazan herkese korku salmak istediler. Saldıranlar bu aydınların dik duruşları karşısında ezildi…

-Yazmayacaksın ulan, dediler Erk Acarer’e vururken. O da “Yazacağım ulan” dedi…

Gökhan Yavuzel’i döverken “vatansızlar” dediler.

Ne kadar manidar: Ülkesinden sürgün edilmiş bir yazarın peşine düşüyorlar yabancı bir ülkede. “Vatansızlar” diye dövüyorlar…

Yavuzel şöyle anlatıyor saldırıyı: “Saldırıyı, parktaki kör bir noktada yaşadım. Önce arkadan bir yumruk geldi ve görebildiğim kadarıyla dört kişiydiler. Yere düştüğümde sırtıma vurmaya başladılar. Kendimden geçtim bir süre. Her biri küfür ediyordu, Türkçe konuşuyorlardı. ‘Sıra diğerlerine de gelecek’ gibi tehditlerde bulundular. ‘Vatansızlar, şerefsizler’ diye küfürler ve hakaretler ettiler. ‘İstesek hepinizi öldürürüz bu size az bile’ dediler. Ben yere düştüğümde şiddetli bir yumruk aldım gözüme. Sonra sol kaşıma bir yumruk aldım. O an kendimi iki elimle kafamı korudum. Ellerinde küçük bir sopa vardı”…

İster istemez insanın aklına Tezer Özlü’nün sözü geliyor: “Burası bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi”…

Ancak bir tuhaflık var: Saldırıya uğrayan aydınların yurtdışında sürgün hayatı yaşarken isimleri “Ölüm Listeleri”ne yazılmış. Faşistler için “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır”, o satıh da bütün cihandır. Sırtlarını yabancı devletlere ve gizli servislere dayamış, yabancı ülkelerde onların izni ile muhalif aydınları kovalıyorlar…

“Vatansızlar” ha…

Çok manidar!

Gazeteci Celal Başlangıç’ı da unutmak olmaz…

Köln’de yaşayan Artı Gerçek ve Artı TV Genel Yayın Yönetmeni Celal Başlangıç’a Alman polisi Erdoğan karşıtlarından oluşan 55 kişilik bir liste olduğunu ve adının bu listede yer aldığını söyledi.

Başlangıç anlatıyor:

“21 kişilik yayınlanan listedeki isimleri biliyorduk. Sonra 43 kişilik bir liste daha olduğu konusunda bir bilgi yayılmıştı ama bu listede yer alan isimler kimler bilinmiyordu. Evime gelen Alman polisleri bir üçüncü listeden bahsederek, yurt dışında yaşayan Erdoğan karşıtlarından oluşan 55 kişilik bir liste olduğunu ve adımın bu listede yer aldığını söyledi”… 

Üç listeden bahsediliyor, Alman polisi bunu onaylıyor, bu arada Erdoğan Merkel ile görüşüyor ve 3 Milyar Euro koparıyor. Uluslararası krize neden olması gereken bu “Ölüm Listeleri” gündem bile olmuyor!

Erk Acarer Berlin’in göbeğinde “Yazmayacaksın ulan” diye saldırıya uğradıktan sonra polis gözetiminde olması gereken sırada tekrar saldırıya uğradı: Evinin bahçesine üzerinde “Sen bekle” yazısı sardıkları pişmiş bir yumurta attılar.

Acarer şöyle dedi:

“Başıma gelecek herhangi bir yeni olaydan AKP-MHP iktidarı, çeteleri ile tedbirler konusunda atıl kaldığını düşündüğüm Alman Hükümeti sorumlu olacak”…

Acarer’in Almanya eleştirisini okuyunca, Erdoğan rejiminin hapiste rehin tutarak Almanya ile pazarlık yaptığı Alman vatandaşı gazeteci Deniz Yücel geliyor aklıma. Onun rehineliği hepimiz için bir dersti…

Serbest kaldığında “Hoşgeldin Deniz Yücel aramıza” başlıklı bir yazı yazmıştım:

“Deniz Yücel’in yazdığı gazete büyük sermaye gazetesidir…

Öyle bir gazeteden böyle adam zor çıkar…

Erdoğan’ın zindanındayken Deniz’in Alman silah şirketlerine posta koyduğunu okuduğumda gözlerim doldu…

‘Özgürlüğümün Rheinmetall’in tank ticareti ya da diğer silah tüccarlarının faaliyetleriyle lekelenmesini istemiyorum’ gibi bir cümleyi ancak güneşin sofrasında pişen biri haykırır…

Haykırdığı yer de zindansa zaten, güneşe akın etmiştir o adam…

Dahası da Erdoğan’ın zindanındasınız…

Vatandaşı olduğunuz Alman devletinin eli kanlı şirketlerine posta koyuyorsunuz…

Hem Erdoğan istibdadına hem de istibdadı silahlandıran Alman emperyalizmine karşı duruyorsunuz”…

Deniz Yücel’de o zaman gördüğümü Erk Acarer’de de görüyorum: Almanya’ya da postasını koyuyor.

MHP’den önceki Türkçü faşizmin tarihsel olarak Almanya’dan nasıl beslendiğini ve MHP’nin Türk-İslam sentezi ülkücülüğünün 1970’li yıllarda sırtını nasıl Almanya’ya dayadığını konuyla ilgili bütün kitaplar yazıyor. Mürekkep yalamış herkes bilir…

Erdoğan istibdadının Merkel Almanya’sına nasıl sırtını dayadığını da yaşayarak gördük mülteci pazarlıkları ve silah ticareti ile…

Türk aydınları Almanya’ya sürgüne giderken eleştiren yazılar yazdım seneler önce, AKP-MHP’nin kalbine gidiyorsunuz diye. Başka çareleri de yoktu… Bugün arka arkaya yayınlanan “Ölüm Listeleri” bize maalesef o kalbin nasıl attığını gösteriyor…

***

50 sene önce TMT’nin “ölüm listesi” vardı. Mesela bizim İbrahim Aziz o listeden sağ kurtulanlardan, bizim Derviş Ali Kavazoğlu sağ kurtulamayanlardan…

İbrahim Aziz’in ölüme inat yaşadığı bu 50 senede bize taşıdığı mirasa bakıyorum da, diğer öldürülenlerin taşıyamadığı mirasa ağlıyorum…

50 sene önce Kıbrıs’ta NATO içerisindeki “Süper NATO” yapılanması Özel Harp Dairesi’nin “Kıbrıs Türk kolu” olan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın “ölüm listesi” vardı. Onlar faili meşhurlarımız…

50 sene sonra bugün Avrupa’da yaşayan Türkiyeli muhaliflere karşı birkaç “Ölüm Listesi” birden dolaştırılıyor korku salmak için!

“Yazacağım ulan” diyerek korkuyu yırtıp atıyorlar!

Türkiyeli muhaliflere “Ölüm Listeleri”ni uygun görenler Kıbrıslı muhaliflere de “milli güvenliğe tehdit” diyerek “Kara Liste” muamelesi başlattı. Listede kimlerin olduğunu açıklamadıkları Kıbrıslıların Türkiye’ye girişi yasaklandı…

Türkiye’de düzen muhalefeti aydınlara yönelik bu “Ölüm Listeleri”ni meseleleştirmedi…

Kıbrıs’ta da düzen muhalefeti Kıbrıslı aydınların Türkiye’ye girişini yasaklayan rejime “bizimle diyalog kurun” diye yalvarıyor…

Bir yanda Levent Gültekin’i, Erk Acarer’i ve Gökhan Yavuzel’i dövdürtenler, diğer yanda da bunları mesele olarak görmeyenler…

50 sene önce ile bugün arasında hemen hemen aynı örgüt isimleri ile hemen hemen aynı şahıslar ve onların takipçileri çıkıyor karşımıza. Daha ironik olan ise bu 50 senelik kontrgerilla geçmişinin tam ortasında bir köprü gibi duran Sedat Peker’in itiraflarından sonra oldu Deniz Poyraz cinayeti, Konya katliamı ve “Ölüm Listeleri”nin ortalığa saçılması…

Erk Acarer Berlin’de evinin bahçesinde yumruklu ve bıçaklı saldırıya uğradıktan sonra ‘Jitemkurt’ adlı hesap tarafından Avrupa’da yaşayan 21 muhalif gazeteci, sanatçı, aydın ve yazar hakkında infaz listesi yayınlandı.

“Jitem” ismini kullanıyorlar. “Eski Türkiye” ve “Yeni Türkiye” diye ayırıyorlar ama buradan bile yalan olduğu belli: Eski Türkiye’de Kürtleri kaybeden Jitem ile tehdit ediyorlar Yeni Türkiye’de aydınları… 

İşin trajedisi ise Kürtleri kaybeden örgüt isimleriyle, Türkleri tehdit ediyorlar bugün…

Çünkü başkasını ezen bir ulus asla özgür olamaz. “Başkası”nı ezen aygıtlar eninde sonunda ezeni de ezer…

Bugün artık “Ölüm Listeleri” tüm Türkiyeli muhalifler için dolaşıyor Avrupa’da. Eskiden sadece Kürtler için “Ölüm Listesi” vardı, “normal” karşılanırdı bu! Bugün Türkler için de ölüm listesi var… 

Kürt siyasetçi Hasip Kaplan Alman polisinin kendisini arayarak “Suikast listesinde adınız var” dediğini aktararak onlara şöyle dediğini belirtiyor:

-“Valla 40 yıldır adım var, yeni değil dedim…”

Hasip Kaplan dendi mi benim aklıma KKTC’yi tanımlaması gelir: “Dandik cumhuriyet!”

Sonra da Sırrı Süreyya Önder’in “Kalınbağırsak” deyişi gelir KKTC için…

Türkiye’nin pis işler imparatorluğunda KKTC’nin rolünü anlayan herkes bir şekilde ya hapse girmiş ya ölüm listesine!

Eskiden Kürtlerdi sadece ölüm listesinde, artık Türkler de var! Ve bu süreç 2013’te Paris’te öldürülen üç Kürt kadınla başladı…

***

İtiraf gibi olsun: Saldırıya uğramasından önce pek takip etmiyordum Erk Acarer’i mesela…

Dolaşıma sokulan “Ölüm Listeleri”ndeki çoğu ismi bilmiyordum. Hedef gösterilince tanıdım! Acarer’i şimdi takip etmeye çalışıyorum mümkün olduğunca.

“Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?” diyen bir aydın.

“Türkiye’nin Irak’ta ne işi var?” diyen bir gazeteci.

“Türkiye’nin Afganistan’da ne işi var?” diyen bir barış çığırtkanı.

Bir gün “Türkiye’nin Kıbrıs’ta ne işi var?” diyeceğine de eminim…

“Ölüm Listeleri”ne isimlerini yazdıkları aydınlar yaşamı savunuyorlar…

***

Bu listeler ortalığa saçılmadan önce, “Türkeş milliyetçilik hastalığını, ırkçılık hastalığını bu ülkenin milyonlarca evladının zihnine bolca dökmüş, sırf o milliyetçilik biz ülkeyi herkesten daha fazla seviyoruz tuhaflığıyla, milyonlarca gencin hayatını karartmıştır” demişti gazeteci Levent Gültekin.

Bu yüzden MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın tarafından hedef gösterildi. Sonra da 20-25 kişinin saldırısına uğradı…

İstanbul’da Levent Gültekin şehir merkezinde Halk TV binası önünde MHP Genel Başkan Yardımcısı’nın hedef göstermesi üzerine saldırıya uğruyor, aynı MHP Genel Başkan Yardımcısı “Mustafa Akıncı”nın adıyla bütün Kıbrıs Türk toplumunu tehdit ediyor, hakaretler yağdırıyor, hiçleştiriyor, halen bugün devam ediyor bu!

“Rum Mustafa” diyor, “EOKA artığı” diyor, “Çukur Marksist” diyor, “Grivas, Sampson, Makarios” diyor…  

Gültekin ne dedi Türkeş için?

-“Türkeş milliyetçilik hastalığını, ırkçılık hastalığını bu ülkenin milyonlarca evladının zihnine bolca dökmüş”…

Gültekin’i doğruluyor işte hakaretleri: Türk dışındaki milletleri –en başta “Rum”u- küfür olarak kullanan ırkçılık hastalığı.

***

Sırrı Süreyya Önder’in “Kalınbağırsak” ve Hasip Kaplan’ın “Dandik cumhuriyet” dediği kuzey Kıbrıs’ta 1974 sonrasında kurulan düzenin ilk günlerine gidelim…

Yıl 1976!

İşgalin ikinci senesine doğru…

Haziran 1976’da MHP’nin Almanya Başmüfettişi Enver Altaylı Alparslan Türkeş’e yazdığı mektupta MHP’nin Almanya’da işlerini yapan bir Alman ajanını Kıbrıs’a götüreceklerini yazar.

Meşhur Dr. Kannapin…

Kıbrıs’ta TC işgalinden yaklaşık iki sene sonra “Kuzey Kıbrıs”ın adı Alman istihbaratı ile MHP arasındaki işbirliğini gösteren yazışmalarda geçer: Tam bir kalınbağırsak durumu!

Altaylı, Türkeş’e yazdığı 24 Haziran 1976 tarihli mektupta şöyle der:

“Dr. Kannapin ile ilişkilerimiz: Alman güvenlik kuruluşları nezdinde bizi himaye etmekte ve bu kuruluşlar çalışmalarımıza engel değil destek olması için teşebbüslerde bulunmaktadır. (…) İyi niyetinin ve gösterdiği çabaların karşılığı olarak kendisini memnun etmeniz gerektiğini düşündüm. (…) Faruk Bey de Dr. Kannapin’i bir haftalık gezi için Kıbrıs Türk kesimine davet ettirdi. Dr. Kannapin’e Faruk Bey vasıtası ile gidiş-dönüş uçak biletlerini hediye ettirdim”…

***  

“Yeni Türkiye” diye diye, “Eski Türkiye” olmadığı iddia edilen AKP Türkiye’si bu işleri 1970’lerde MHP’nin Almanya’da başlattığı teşkilatlanma üzerinden götürür…

Bu “Ölüm Listeleri”nin arkasında 50 sene önce MHP’nin paramiliter unsurları ile Alman istihbaratının kurduğu ve bugün Merkel’in partisi CDU’ya uzanan ilişkiler ağı yatır. Bu ilişkileri detaylıca yazacaktım bugün ama kalem yazıyı başka tarafa götürdü!

***

“Kutlu Adalı’yı öldüren UZİ’nin şeceresi” yazılarımda hep ölülerin isimleri olurdu. Bugün dirilerin isimlerini yazdım…

Umarım hep diri kalırlar ve meydanda birlikte istibdadın yıkılışını 1908 Hürriyet Devrimi’nin “Kahrolsun istibdad, yaşasın hürriyet!” şiarı ile kutlarız, bu diri adamlarla…

***

Bu yazıyı yazarken hep aklımın bir tarafında Mahir Çayan hapisten kaçtığında Kızıldere’de öldürülmeden önce Turgut Uyar’ın Mahir’e yazdığı şiir vardı:

“şimdi biz haberi nerden verelim derseniz
solgun ama aydınlık olanlardan
bir taraf olanlardan
söğütlerden de olur, kavaklardan da
ve çamlardan
yırtılıp giden adamlardan
ve durup duran adamlardan
içerden, dışardan türkiye’den, almanya’dan
ve solgun ama aydınlık olanlardan

Mahir’i sorarsanız, dışardadır, türkiye’de”

(1 Ağustos 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author