Faşizme faşizm diyebilmek!

Aziz Şah – Senelerdir yazarım, “Herşeye faşizm denmez!” diye. Her “gaddarlığa” faşizm derseniz, faşizme ne diyeceksiniz?

“Faşizm”in aslında ne olduğunun anlaşılmamasının sebebi, çok uzun zamandır sola hakim olan kafa karışıklığıdır.

Mesela aydınları zindana atmak faşizm değildir. Tipik bir istibdad yöntemidir. Sansür faşizm değildir. Sansür sansürdür, en ileri demokrasilerde de olur. Gazete kapatmak faşizm değildir. Baskı yöntemidir…

Kadın cinayetleri faşizm değildir. Kadın cinayetleri politik erkek şiddetidir.

Polis şiddeti nedir? Faşizm midir? Çoğunluk öyle zanneder. Peki, jandarmanın ya da askerin karşınıza dikilmesi nedir? Polis şiddeti adı üstünde polis şiddetidir. Sınırlarını üniforma ve devletin formasyonu belirler.

Ordu, halk çocuklarının zorunlu askerliğinden oluşan bir yapı ise ulusal ordudur. Ulusal ordular kolay kolay halkın karşısına çıkarılmaz. Çünkü çıktıklarında ne olacağı hiç belli olmaz. Halka namlu çevirmeyip, silaha karanfil de takar zorunlu askerler! Bu sebepten NATO, orduların profesyonelleştirilmesini ajandasına koydu.

Faşizm zamanından örnek vereyim: İtalyan ordusu Yunanistan’ı işgal ettiğinde, kurşuna dizmeleri için idam mangasının önüne getirilen efsanevi Yunan Devrimci Marksisti Pantelis Pulyopulos’u kuşuna dizmeyi reddetmişti askerler. İşte bu sebepten kurmuştu Hitler SS’leri, Alparslan Türkeş Ülkü Ocakları’nı, Mussolini “Kara Gömlekliler”i…

Herşey herşey değildir. Her kavramın bir varoluş nedeni ve gerekçesi vardır.

Faşizm faşizmdir. Küçük burjuvazinin finans kapital adına yürüttüğü kitle terörüdür. Örnek: Hitler ve SS’ler…

Ancak her “diktatörlük” faşizm değildir. Askeri diktatörlüklerde “aşağıdan kitle terörü” olmaz, tepeden inme Cunta olur. Örnek: Şili’de Pinochet…

Bizim coğrafyada bütün gaddarlıklara “faşizm” denir. Çünkü insanımız kavramlar ve olgularla düşünmeyi bilmez. “Gaddarlık” gördüğü herşeye faşizm der. Ama maalesef siyasi analiz “duygular” ile yapılmaz!

Çocuğunu döven baba görseler “Kahrolsun faşizm!” diye bağırıyorlar. Oysa o “aile içi şiddet”tir. Ama faşizmi gördüklerinde tanıyamıyorlar…

Başta ırkçılık ve faşizm gibi hayati kelimelerin hoyratça kullanılması bu sebepten tehlikelidir.

6-7 Eylül 1955 Türkiye’de kontrgerilla eli ile örgütlenmiş tipik “kitle terörü” örneğidir.

Maraş, Çorum, Sivas katliamları faşist kitle terörü örneğidir.

Kıbrıs’ta 1996’da Derinya linçi ve 22 Ocak 2018’de Afrika gazetesinin linç edilmesi faşist kitle terörü örneğidir.

11 Ağustos 2021’de Ankara Altındağ’da Suriyeli mültecilere yönelik kitle terörü faşizmin en küçük birimi “linç”in örneğidir.

Herşeye faşizm diyenler, faşizme faşizm diyemezler.

Aylardır dehşetle izliyorum Türkiye’de “muhalif” kesimlerin “Irkçı değilim ama!” diyerek nasıl mültecilere nefret kustuklarını. Belki kendileri sokağa çıkıp taş atmayacaklar ama “aydın” geçinenler böyle ise “ayaktakımı” ne haldedir, düşünemiyorum!

“Ülkemde mülteci istemiyorum, sessiz işgale dur de” kampanyasını ateşleyenlerden biri de Atlantik’çi finans kapitalin Sabancı ailesi idi. Faşizmin kitle tabanı küçük burjuvazi ve krizde mülksüzleşen kesimlerdir, tepesi ise Sabancılardır.

CHP ve İYİ partinin Erdoğan istibdadına karşı kendi kitlesini “mülteci nefreti” üzerinden konsolide etme stratejisi sadece istibdad rejimine yarar. 2023’e daha çok var. Bir bakmışsınız 2023 olmuş Hitler’in 1933’ü…

Neden önemliydi faşizme faşizm diyebilmek, faşizmi tanımak? Hem faşizmin “mülteci nefreti”ne araç olmamak için hem de mücadele edebilmek için.

(14 Ağustos 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author