Kıbrıs Cumhuriyeti’nin federalleştirilmesi

Aziz Şah – NATO Dışişleri Bakanları’nın 1971 yılında Lizbon’da aldığı “iki bölgeli, iki toplumlu federasyon” kararını 1974 yılından sonra silah zoruyla kabul etti Rum Liderliği…

Bugüne kadar yenenlerin yenilenlerin dikişsiz ak gömleğinde kılıçlarının kanını silerek yazdıkları hiçbir “anlaşma” barış getirmedi.

Silah zoruyla dayatılan her anlaşma bozuldu!

1971’de NATO’nun aldığı “federasyon” kararı da 1974’te Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmak için yapılan Yunan darbesi ve TC istilasından sonra silah zoru ile dayatılan “anlaşma” oldu.

Silah zoru ile dayatılan her anlaşma gibi adil değildi, adil olmayan her anlaşma gibi sorunun kendisine dönüştü. 

Ancak 50 senede Amerikan ve Avrupa fonları ile yıkanan beyinler sorunu “çözüm” kabul etti. 1971’den 2021’e kadar bir “barış dini”ne dönüşen bu NATO doktrininin tartışılması dahi yasaklandı.

İsmet İnönü’nün zamanında itiraf ettiği gibi, Türk tarafı “federasyon”u taksim yerine kullandı:

-“Biz taksim tezinden çok, resmi olarak federasyon kavramını kullanıyoruz. Böylelikle antlaşmalara da bağlı kalmış oluyoruz”…

Federasyon “ya taksim ya ölüm” savaş narasının paravanı oldu. Federasyonu çözümsüzlüğün bir aracı olarak kullandı Türk tarafı.

Hep sorduk bugüne kadar: Neden “Bir Türk tezi olan federasyon” dersiniz diye…

-Federasyonu “Türk/NATO tezi” olduğu için mi savunursunuz, yoksa Kıbrıs’a barış getireceğine inandığınız için mi?

1971’den 2021’e kadar silah zoruyla dayatılan federasyondan sonra, 2021’de TC Devleti Cenevre’de masaya “iki devletli çözüm”ü koydu.

1971’de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin karşısında yer alan NATO Dışişleri Bakanları, bu defa 2021’de Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yalnız bıraktı. ABD’nin, Britanya’nın, AB’nin sorunun parçası olan “iki bölgeli iki toplumlu federasyon” açıklamaları ancak da liberalleri avutur.

50 senedir o basın açıklamalarından ve BM kararlarından yüzlerce okuduk. Hani yaptırımlar?

Son yıllarda Kıbrıs hakkında en anlamlı sözü bir Rus söyledi:

Rusya’nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Dmitry Polyanski, Kıbrıs’ta “Belki de garantörler sisteminde reform düşünmeliyiz çünkü bazen çözümün bir parçası değil sorunun bir parçası haline geliyorlar” dedi.

“Federasyon” da “garantörler” de bugün gelinen aşamada çözümün değil sorunun parçasıdır.

Anastasiadis’in Kıbrıs Türk toplumunu Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarına ve makamlarına davet etmesi sanıldığı gibi blöf değil. 1971’den sonraki “Kıbrıs’ın ikinci yalnızlaşma devri” olan 2021’de yapılabilecek “son çare” idi “ilk çözüm”e dönüş…

Anastasiadis’in bu çağrısı “blöf” olsaydı, doğrudan Cenevre’de Mevlüt Çavuşoğlu’nun reddedeceği masaya sürülürdü. Açık diplomasi olarak kamuoyuna yapılmazdı çağrı…

Federalistleri de üzmeyecek bir çağrı yaptı Anastasiadis. Adını net olarak koyalım:

Bu çağrı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin federalleştirilmesidir!

Anastasiadis dedi ki:

“…Kıbrıslı Rum toplumu, 1960 Anayasası hükümlerine göre Kıbrıslı Türklerin gerek yürütme ve yasama gücüne, gerekse diğer hizmetlere geri gelmeleri ile anayasal nizamın tesis edilmesinde ısrar eder ve bunu kabul etmeye tam olarak hazırdır”…

“…buna eşzamanlı olarak BM kararları temelinde ve bu kararlara göre her toplumun idaresinin sorumluluğunda olacak bölgelerin belirlenmesi için görüşmelerin başlanmasında ısrar ediyor”…

Burada altı çizilmesi gereken iki detay var: “Bölgeler” ve “BM kararları”…

50 senedir “İki bölgeli iki toplumlu federasyon” diyenleri bu bile tatmin etmiyorsa, açık açık taksim istesinler! 

Bu çağrı bir blöf değildir, tarihsel şartların zaruri neticesidir.

(28 Ağustos 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author