İsmet Paşa’nın Kıbrıs Büyükelçisi Emin Dırvana olsa sizi tokatlardı!

Aziz Şah – 25 Ağustos’ta Nikos Anastasiadis toplumumuza tarihi bir çağrıda bulunarak “Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarınıza sahip çıkın” dedi…

28 Ağustos’ta deniz tatilinden dönen Ersin Tatar da 4 gün sonra Rumlar bizi Cumhuriyet’ten attı, milletvekillerini ölümle tehdit etti, mağdur etti mealinde bir cevap verdi…

Tatar’ın veremediği cevabı okurken aklıma çok şey geldi…

Darbe ve istilaya rağmen 1974’ten sonra varlığını sürdüren Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ekonomisinin nasıl batırılacağı ve zarar ettirileceği üzerine senelerce Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nda toplantılar yapıldı.

Kendi ekonomisini güçlendirmek için değil, güneyin ekonomisini batırmak için senelerce toplantı yapmış ve kafa patlatmış bizim ticaret erbabı…

Bu toplantıların sonunda bizim ticaret erbabı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ekonomisini batırmak için çareyi buldu:

İçki ve sigara kaçakçılığı ile Rum ekonomisini baltalayacaklardı…

Kendi kaçakçılıklarına “milli dava” kisvesi geçirdiler…

Rum piyasasına kaçak içki ve sigara pompalayarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni batıracaklar ve batan ekonominin harabesine gidip bayrak dikeceklerdi…

Nasreddin Hoca’nın göle maya çalma hikâyesi misali…

Ya tutarsa?

Geldiğimiz nokta ortada!

İşte Tatar’ın ağzından çıkan her söz Ticaret Odası’nda yapılan o toplantılarda üretilen “çılgın projeler” gibi…

-Lurucina’nın elektriğini keserek kaçakçılık yapıp Rum ekonomisini batırmak!

Tatar’ın açıklamasını okurken başka ne geldi aklıma?

İlkokul öğretmeni çocuğa soruyor:

-Büyüyünce ne olacaksın?

Çocuk cevap veriyor:

-Zengin!

Öğretmen bir daha soruyor:

-Ne yapacaksın zengin olunca?

Çocuk cevap veriyor:

-Rumları yok edeceğim!

Bu birkaç kez yaşanmış gerçek bir diyalogdur…

Nasıl bir şovenizm ile yoğruluyorsa çocuklar, hayalleri Rumları yok etmek! 

Öğretmen arkadaşlardan dinlediğim bu “beyni yıkanmış çocuk” hikâyeleri de bana Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın Rum ekonomisini batırmak isteyen hâlini hatırlatır…

Tatar’ın Anastasiadis’e veremediği cevabı okurken aklıma, TC’nin Kıbrıs’a atadığı ilk Büyükelçi Emin Dırvana ile İsmet İnönü’nün Dr. Küçük’e terk edilen “Kıbrıs Cumhuriyeti meclis, makam ve mevkilerine geri dönün” çağrısı yaptığı mektup geldi…

Doktor Küçük de İsmet İnönü’ye cevap olarak geri dönmeyeceğiz, dönmemekte kararlıyız, ısrar edilirse istifa edeceğiz diyor.

Tatar Anastasiadis’e diyor ki: Rumlar bizi zorla Cumhuriyet’ten attı.

Doktor ise İsmet Paşa’ya diyor ki: Dönmeyeceğiz geri!

1960 Cumhuriyeti ilan edilir…

Türkiye’nin Kıbrıs’a atadığı ilk Büyükelçi Kıbrıs kökenli emekli general Emin Dırvana…

Dırvana Büyükelçi olarak atandığı Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmaya değil, yaşaması için çalışmaya geldi Kıbrıs’a…

16 Ağustos’ta Kıbrıs’a gelerek 17 Ağustos 1960’ta itimatnamesini Dr. Küçük’ün hazır bulunduğu törende Makarios’a sunar…

Emin Dırvana Osmanlı başvezirlerinden Kıbrıslı Emin Paşa’nın torunuydu…

Dırvana Kıbrıs’a ayak bastıktan sonra gazetecilerle bir toplantı düzenler…

Onlara şöyle der:

-“Ben Büyükelçi Emin Dırvana, sizlerle yüzyüze görüşme gereğini duydum. Elbette bir ülkenin basınının kamuoyu oluşturmakta önemli bir rolü vardır. Sizler de burada bu rolü üstlenmiş bulunuyorsunuz. Kıbrıs’ta birçok olaylar yaşanmış, kan dökülmüş ve bugün bir cumhuriyet kurulmuştur. Elbette sizin de büyük bir sorumluluğunuz vardır…”

Sesini yükselterek devam eder Dırvana:

-“Nedir bu, Allah’ın günü Rumlarla uğraşıyorsunuz, onları çekiştiriyorsunuz… Sizin başka çekiştirecek konunuz yok mu?”

Dırvana bu toplantıda müstear isim ile milliyetçi yazılar yazarak toplumlararası çatışmayı kışkırtan bir yazarın kim olduğunu sorar…

Hikmet Afif Mapollar’dır bu!

Dırvana da Mapollar’a bir tokat nakşeder…  

Emin Dırvana Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşaması için görevlendirildi. Karşısında da devleti yıkmaya azmetmiş Kıbrıs Türk Liderliği ve Özel Harp Dairesi vardı…

Bayraktar ve Ömerge Camileri’nin bombalanması ile Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet’in öldürülmesi konusunda da Denktaş ve kontrgerilla ile ters düşer Dırvana…

O gün sıcağı sıcağına:

-“Rumlar yapmış değildir, yapan kimse bulunacaktır” der.

Rumlar yaptı diyen Denktaş haksız çıkar, Dırvana haklı çıkar, camileri de Türk kontrgerillası bombaladı, gazetecileri de Türk kontrgerillası öldürdü…

Yıllar sonra Özel Harp Dairesi Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu “Kıbrıs’ta cami bile yaktık” diyerek Dırvana’yı doğrular. 

İki avukat-gazeteci Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet’in öldürülmesini onur meselesi yapıp istifa eder Dırvana…

Kıbrıs Türk Liderliği’nin Kıbrıs Cumhuriyeti meclis, makam ve mevkilerini terk etmesinden sonra İsmet Paşa’nın Dr. Küçük’e “vazifenizin başına dönün” dediği mektuba gelmeden önce, hem Emin Dırvana’nın hem de İsmet Paşa’nın tavrını kavramak için Büyükelçi Turgut Tülümen’e kulak verelim:                                                                                                                                          

“Ankara’dan gelen talimatlarda, Kıbrıs Anayasasının uygulama safhasında ortaya çıkabilecek pürüzleri, ipi koparmadan sonuçlandırmamız isteniyordu. Türkiye’nin kendi iç sorunları giderilmeden dış politikada yeni bir krize meydan verilemezdi”…

İşte bunu anlamadı Kıbrıs Türk Liderliği…

Asılacaksan İngiliz ipi ile asıl, dediler. Asıldılar İngiliz ipine, asıldılar tüm güçleriyle, ip koptu, Kıbrıs taksim oldu, biz de kuyunun dibinde karanlıkta kaldık…

Pürüzleri ipi koparmadan çözmeye çalışan Emin Dırvana’yı da gidip Ankara’ya jurnalliyorlardı. Denktaş ve heyeti bir Ankara ziyareti sırasında Dırvana’yı İsmet Paşa’ya şikayet eder.

Karşılığında aldıkları cevaptan hoşlanmazlar:

-“Ne istiyorsunuz, onu New York’a büyükelçi mi atayım!”

Türkiye ipi koparamaz…

4 Mart 1964 tarihli BM Güvenlik Konseyi kararına Türkiye’nin de verdiği olumlu oy ile Dr. Küçük’ün “cumhurbaşkan muavinliği” makamını terk ettiği Makarios hükümeti Kıbrıs’ın tek temsilcisi sayılır.

Türkiye Kıbrıs Türk Liderliği’nin terk ettiği Kıbrıs hükümetini tanır ve Kıbrıs’ın tek temsilcisi sayar!

Bunun üzerine 5 gün sonra İsmet Paşa Doktor’a mektup yazarak Kıbrıs Cumhuriyeti yaşıyor, terk ettiğiniz makamlara geri dönün yoksa Rumlar devlete tek başlarına sahip çıkacak ve meşru sahibi durumuna gelecekler diyor:

“…Türkler Kıbrıs devlet teşkilatındaki görevlerini ve yerlerini almamağa devam ederlerse Kıbrıs Rumlarının devlet işlerini tek başlarına ve Türk hak ve menfaatleri zararına yürütmeleri karşısında, tarafımızdan yapılacak itiraz ve şikayetleri cihan efkarı haklı bulmayacaktır.”

Doktor İsmet Paşa’yı dinlemez ve ipi koparır…

***

İsmet Paşa’nın 9 Mart 1964 tarihli Dr. Küçük’e gönderdiği mektup:

“1- Kıbrıslı Rumların 21 Aralık’ta başlayan tecavüzlerinin yarattığı anarşi havası içinde Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs devlet teşkilatındaki görevlerini ve bazı mıntıkalarda ev ve barklarını emniyet endişesi ile terk etmek zorunda bırakılmışlardır.

Bu suretle devlet teşkilatının çeşitli kademelerinde Türklerin yokluğundan faydalanan Rumlar tek taraflı olarak, Kıbrıs’ın Sovyet Rusya ile hava anlaşması, beş bin kişilik yardımcı polis kuvveti kurulması gibi Türk menfaatlerine büyük zararlar veren kararlar almaya başlamışlardır.

Bu kararların Anayasaya aykırı olduğu ve bu sebeple hiç bir hukuki kıymeti bulunmadığı tarafımızdan, dost devletlere ve milletlerarası teşekküllere tebliğ edilmektedir. Ancak, Kıbrıs Rumları da kendi yönlerinden, yabancı devletlere ve milletlerarası teşekküllere “Türkleri Devlet teşkilatındaki yerlerini almağa davet ediyoruz. Gelmiyorlar, Türklerin boykotu yüzünden devlet işlerinin durması doğru mu?” tarzında mukabelede bulunuyorlar. Biz, bu Rum iddialarını, Adada gösterilerin hakim bulunmaları, öldürme, yaralama ve rehine alma olaylarının devam etmekte olması sebebiyle Türklerin, şahsi emniyet kaygusuyla normal işleri başına gidemedikleri şeklinde cevaplandırmaktayız. Ve bu izahatımız, Ada’daki halihazır şartları bilen muhataplarımızca makul karşılanmaktadır.

2- Diğer taraftan, çeşitli temas ve müşahadelerimize göre, yabancı devletler ve milletlerarası teşekküller, Kıbrıs’ın, hali hazır hukuki durumunu aşağıdaki şekilde mütalaa etmektedirler:

a. Zurih ve Londra Anlaşmaları, usulüne göre değiştirilinceye kadar mer’idir.

b. Kıbrıs Devleti, anlaşmalar esasları dahilinde hukuken ve fiilen mevcuttur.

c. Kıbrıs Devleti teşkilatının, mer’i anayasa hükümlerine uygun şekilde işlemesi gerekir.

Cihan efkarının umumi kanaatı bu şekilde olunca Kıbrıs Türklerinin devlet işlerini Rumlara terk etmeyip Türk hak ve menfaatlerini Kıbrıs devleti teşkilatı dahilinde de savunmalarına zaruret vardır.

3- Güvenlik Konseyi’nde alınmış olan karar gereğince yakında Kıbrıs’a milletlerarası bir barış koruyucu kuvvet gönderilecektir. Ümit ve temenni ediyoruz ki, bu suretle Ada’da emniyet tam olarak kısa zamanda sağlanabilecektir. Emniyetin bu suretle sağlanmasından sonra da Türkler Kıbrıs devlet teşkilatındaki görevlerini ve yerlerini almamağa devam ederlerse Kıbrıs Rumlarının devlet işlerini tek başlarına ve Türk hak ve menfaatleri zararına yürütmeleri karşısında, tarafımızdan yapılacak itiraz ve şikayetleri cihan efkarı haklı bulmayacaktır. Buna ilaveten, Kıbrıs ihtilafına nihai hal çaresi bulununcaya kadar geçecek zaman zarfında Kıbrıs Rumlarının tek başlarına devletin idaresine hakim olmaları şüphesiz ki Türk hak ve menfaatleri için birçok mahsurları doğuracaktır.

Binaenaleyh Ada’da emniyetin tesisi için gerekli tedbirler alınması ve bunlar alındıkça mümkün olan en kısa zamanda, Cumhurbaşkan Muavini ile Türk Bakanlarından başlamak üzere bütün Türklerin peyderpey devlet teşkilatındaki vazifeleri başına dönerek, Kıbrıs Rumları’nın menfi faaliyetlerine karşı, devlet mekanizması dahilinde, anayasa ve kanun yollarıyla, sebatla ve metanetle mücadele etmeleri milli davamızın başarısına büyük ölçüde yardımcı olacaktır.

Ayrıca, yine Adada tam emniyetin tesisinden sonra Türklerin mümkün olduğu ahvalde, tarlaları veya mutat işleri başına dönmelerinde de büyük fayda vardır. Çünkü Türkler tarlalarına ve iş yerlerine dönmezlerse, bunları Rumlar işgal edecekler ve ileride bu husustaki haklarımızın ispat ve istirdadı güçleşecektir. Diğer taraftan Kıbrıs ihtilafına hal sureti bulununcaya kadar arada geçecek nisbeten uzun zaman zarfında soydaşlarımızın, Türkiye’den gönderilmesine devam edilecek yardımlara ilaveten şahsi kazançlar sağlamaları da maddi ihtiyaçlarının daha iyi şekilde karşılamasına hizmet edecektir.

Bu hususta bilhassa şu noktayı önemle tebarüz ettirmek gerekir. Kıbrıslı kardeşlerimizin, Adada emniyet teessüs edince normal işleri başına dönmeleri, Kıbrıs meselesinin nihai hal şekli hakkındaki malum tezimizin terki manasına katiyyen tazammum etmeyecektir. Bilakis, bu suretle tezimizin başarıya ulaşmasına kadar arada geçeceği tahmin edilen nisbeten uzun bir süre boyunca soydaşlarımızın dayanma güçleri ve kanuni mücadele imkanları geniş nisbette artacak ve haklı davamızın kazanılmasında büyük amil olacaktır.”

***

Dr. Küçük’ün İsmet Paşa’ya 10 Mart 1964 tarihli cevap mektubunda ise şöyle deniyor:

“Cumhur Başkan Muavini ve gerekse Türk vekiller, mebuslar ve memurlar devlet teşkilatındaki vazifeleri başına dönmemeğe azimlidirler. Dönme mecburiyeti hasıl alacak olursa Cumhurbaşkan Muavini, vekiller ve mebuslar istifa etmeğe kararlıdırlar. Anavatan Hükümetimiz Rumlarla işbirliği yapılması fikrinde ısrar edecek olursa hiç olmazsa bunu açığa vurmadan işbaşında olanlar hakkında bir siyasi melce temin etmek imkanlarının araştırılması istirham olunur. Rumlarla işbirliği yapmak isteyen Türk vatandaşlarımız olacağını tahmin etmemekle beraber Kıbrıs’ta kalmak ve yaşamak isteyen vatandaşlarımıza kendi arzularından mümessil tayin edip Rumlarla uyuşma fırsatı temin edilmesini ve kalmak istemeyenlere de memleketi muayyen bir müddet zarfında terk etmeleri için müsaade, kolaylık ve imkanların sağlanmasını rica ederiz. Anavatan topraklarında Kıbrıs Türkleri için bir saha ayrılarak bu felakete uğrayan vatandaşların Türkiye’ye nakillerinin temini şayanı arzudur. Bu hususta Amerikan Hükümeti, başka diğer beynelmilel iskan teşekkülleri bu işte yardımcı olacaklarına inancımız vardır.”

***

İşte, Tatar’ın 4 günlük deniz tatilinden sonra, Anastasiadis’in “Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarınıza sahip çıkın” çağrısına veremediği cevabı okurken bunlar geldi aklıma…

İyisi mi siz, Ticaret Odası’nda bir toplantı yapıp Rum ekonomisini nasıl batıracağınızı tartışın…

(29 Ağustos 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author