İşgal altında basın özgürlüğü olmaz

Aziz Şah – 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü kutlarlar…

Biz kutlamayız, basın özgür değil diye…

“Basın özgürlüğü onurumuzdur” diye yürüyüş yapıp slogan yasağı koyarlar; işte, ifade ve düşünce özgürlüğü yok diye itiraz ederiz…

Kutlarlar çünkü resepsiyon var. Kanepe, tuzlanmış hıyar, ekşide bekletilmiş havuç…

Egemenlerle kadeh tokuştururlar…

Biz davet edilmeyiz öyle resepsiyolara, edilsek de gitmeyiz…

11 Temmuz Kıbrıs Türk Basın Günü de var, 1889’da çıkan ilk Türkçe gazetenin hatırına…

Öldürülen gazetecilerimizi saymadan, basına açılan davaları anmadan, kurşunları, bombaları, linçi unutarak kutlanır…

Bir de benim en sevdiğim basın günü var: 24 Temmuz!

24 Temmuzlarda genelde sendikalar laf ola kısa bir mesaj yayınlar…

Bilirsiniz gazeteciler yargılanır, kurşunlanır ve linç edilirken susmaya hakkınız vardır ama “mesaj yayınlama günleri”ni sektirmeyeceksiniz!

Ancak 24 Temmuz Basın Günü’nü Kıbrıs’ta 3 Mayıs’ı ve 11 Temmuz’u kutlayanlar hatırlamaz pek…

Hatırlayanlar da tam hatırlamaz…

Kutlamayanlar neden kutlamadıklarını bilirler 24 Temmuz’u ama kutlayanlar neden kutladıklarını bilirler mi?

İşte bütün mesele bu, kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet!

Bildirilerde pek geçmez 24 Temmuz’un anlam ve önemi. 24 Temmuz Basın Günü, 1908 Hürriyet Devrimi’nin en güzel tomurcuğudur…

Abdülhamid istibdadı yıkıldığı için sansür kaldırılınca 24 Temmuz da “Gazeteciler ve Basın Bayramı” oldu. “Sansür” kelimesini bile sansürlemişti Abdülhamid…

Türkiye’nin her günü kutlanır Kıbrıs’ta ama 24 Temmuz pas geçilir. Atatürk’e Gazi ve Başöğretmen unvanları verilmesi kutlanır ama 1908 Hürriyet Devrimi’nin Basın Bayramı kutlanmaz…

Bu da ne kadar özgür olduğumuzu gösterir…

Asya bebeğin yaşam hakkı için bir eylem yapıldı. Polis bu eyleme tekme tokat yumruk saldırdı…

Eylem yerine ambulans geldi, darp edilen iki kadını ambulansla hastaneye gönderdik…

Sağlık Bakanlığı önünde yolu kestiğimizde sadece hasta ve hasta yakınlarına yolu açtık.

Eylem devam ederken ve gerginken bazı gazeteciler ayrılmak istedi, araçları park yerinde idi. Eylem bitmedi, polis saldırmaya yer arıyor ama gidecekler… Açmadık yolu. Polis şiddetini çekmek zorunda kaldılar. Gazeteciler gazetecilik yapmak zorunda kaldı…

Cumartesi günü Polis Genel Merkezi’nin önünde Asya bebeğin yaşam hakkı eylemine saldıran teşkilata karşı basın açıklaması vardı. Ardından da polis şiddetine maruz kalan arkadaşlarımız Lefkoşa Polis Müdürlüğü’ne avukat eşliğinde şikayette bulundu. Polis şiddeti bir kez daha davalık oldu…

Hem de Recep Tayyip Erdoğan protestosunda değil, Asya bebeğin yaşam hakkı için yapılan eylemde oldu…

Yarım düzine medya kuruluşu gelip çekim yaptı, demeç aldı. Ama tek bir haber sitesi haber yapmadı! Belli ki polis şiddetinin davalık olması haber olmayacak diye talimat var yüksekten!

Bir tek gazetemiz Avrupa-Afrika yazdı…

İşte bu yüzden bu memlekette 1908 Hürriyet Devrimi’nin 24 Temmuz’u kutlanmaz. Çünkü basın özgür değil, dahası özgürlüğün manasını bilmez!  

“Basın özgürlüğü onurumuzdur” deyip, ifade ve düşünce özgürlüğü eyleminde slogan yasağı konulduğunda yazdık, “İşgal altında basın özgürlüğü olmaz” diye. Çok öfkelenen oldu bize o zaman…

İstediğiniz kadar kandırın kendinizi, işgal altında basın özgürlüğü olmaz. Hürriyetin manasını bilmeden özgürlük hiç olmaz…

(20 Eylül 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author