‘Atak adamlar’la pasifize edilen toplum

Aziz Şah – Yerli işbirlikçiler olmasa işgalciler oluk oluk kan akıtarak kalabilir ancak! Sonunda da çekilmek zorunda kalır…

Bulmuş buradaki İşgal Rejimi yolunu…

Bir araziye mi çökülecek: Ya Evkaf aracılığıyla ya da Bakanlar Kurulu kararıyla çök…

Vatandaşlık mı dağıtılacak: Ya İçişleri Bakanlığı üzerinden ya da Bakanlar Kurulu kararıyla dağıt…

Bir atama mı yapılacak: Patlat bir Bakanlar Kurulu kararı…

Elektrik, su, sağlık gibi konularda özelleştirme mi yapılacak: İmzalat bir protokol…

Emekli askerlere peşkeş çekilen 74 dönüm orman arazisi, Karpaz’da üs kurulması için verilen doğal ve arkeolojik sit alanı, Erdoğan’ın ‘Külliye Mimarı’na verilen vatandaşlık, Türkiye’den mühendislerin gelip gizli gizli hastane inşaatı için arazi tetkiki yaptığı arsanın Elçiliğe devredilmesi, DAÜ yönetimine Türkiye’den iki kayyum atanması, tüm bakanlıklara “asgari 3 yetkiliden oluşan Proje Uygulama ve Takip Komisyonları” adıyla kayyumların atanması, Geçitkale’nin İHA ve SİHA üssü yapılması…

Aklıma ilk gelen örnekler…

Hepsi uyduruk bir ‘Bakanlar Kurulu kararı’yla ve uluslararası hukukta karşılığı olmayan TC-KKTC protokolleri ile hayata geçiyor…

AİHM kararlarında Türkiye’nin alt yönetimi olan bir yerdir ‘KKTC’…

Hatay’ın bir muhtarı ile Ankara’daki merkezi yönetim aralarında protokol imzalıyorlar mı?

-Hayır!

Çünkü alt üste tabidir!

Ancak burası ‘kanla aldık bizimdir’ demelerine rağmen Kıbrıs Cumhuriyeti toprağı olduğu için kurdukları bu sömürge idaresine bir kılıf bulmak zorundadırlar: Acil durumlarda ‘Bakanlar Kurulu kararı’ ve daha geniş kapsamda ‘protokol’ ile işi götürüyorlar…

Örneğin Rusya’da yapılan her seçimin meşruiyetini tartışan, gözlemciler göndererek anti-demokratik ilan eden, Putin’in muhaliflerinin haksızlığa uğradığını raporlaştıran Batılı kuruluşlar 1974’ten bugüne Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde yaptığı kukla seçimleri meşru sayar!

Meşru saymasa Denktaş-Talat-Eroğlu-Akıncı-Tatar’ı muhatap kabul etmezlerdi…

Bırakın Kıbrıs Cumhuriyeti zamanından kalma ‘Toplum Liderliği’ makamını tanımalarını, BM Güvenlik Konseyi kararlarınca yasadışı ilan edilen KKTC’nin meclisinden UBP ve CTP’li temsilciler her sene Strazburg’ta Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’ne “gözlemci olarak” katılır!

Taşıma nüfusla demografik yapıyı değiştirerek yapılan KKTC seçimleri için hiçbir zaman Rus Duma’sı için yapılan seçimlerde yaşanan tartışmalar olmadı…    

Yani Batı emperyalizmi açısından KKTC seçimleri Rusya’daki seçimlerden daha meşrudur!

Toplum Liderliği seçimleri ne kadar meşruydu?

Faiz Kaymak’a ‘‘Bize atak adam lazım, sen çekil’’ dediler…

Doktor Küçük’e “Nöbet devri zamanı geldi, siz davanın bayrak ismisiniz. Bayrak elinizde olarak ayrılınız ve Denktaş’a imkân veriniz, onun değerini siz bizden daha iyi ve daha yakından biliyorsunuz. Takdir ettiğinizi de biliyorum. Seçimler olaysız olmalı. Sonuçta toplum bir liderin etrafında, bir yumruk gibi birleşmiş bulunmalı. Bu büyüklüğü siz gösteriniz” dediler…

Denktaş’a “Git kendi ülkende konuş” dediler…

Talat’a ‘otur’ dediler oturdu, ‘kalk’ dediler kalktı…

Akıncı’ya git torun bak dediler…

Ta en başından beri hep böyle idi bu. Hepsine de ‘Bize atak adam lazım sen çekil’ dediler…

Toplum Liderliği makamı da hep boştu!

Uluslararası platformlarda Türkiye’nin bilgisi ve izni dışında kendi iradeleri ile görüşme yapmadılar ve konuşmadılar.

Toplum Liderleri, KKTC Cumhurbaşkanı, Strazburg’a giden CTP ve UBP vekilleri ve Avrupa Parlamentosu’ndaki Niyazi Kızılyürek belirlenen çerçevenin dışına çıkmadı.

Sahi, Rusya Duma seçimlerine ettiği itirazı neden Batı emperyalizmi hiç KKTC seçimlerine karşı göstermedi?

(4 Kasım 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author