“Benim çocuğum morgta be” çığlığı

Aziz Şah – Ciklos’ta oğlu Tolga’yı kaybeden Mehmet usta felaketin birinci yılı dolmadan hayatını kaybetti. Ciklos dosyası savcılıkta beklemede…

Kamu baskısıyla meclisteki kuklalar dosyayı hazırlamak zorunda kaldı, ancak savcılığı geçemedi dosya…

Çünkü ‘bağımsız yargı’mız TC Karayolları’ndan yetkili mühendisleri çağırıp yargılayamaz!

En büyük yalanıdır Kıbrıslının kendini avuttuğu: ‘‘Yargımız Türkiye’dekine benzemez, bağımsızdır’’…

Dosyayı Ankara’daki Genelkurmay’a bağlı polis hazırlayacak ya da ipini Ankara’nın tuttuğu meclis, sonra savcılığa gönderecek. Savcılık da uygun görecek…

Nasıl ki işgal altında basın özgürlüğü olmazsa, yargı bağımsızlığı da olmaz. Basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı söylemleri kamuflajıdır bu ırkçı-sömürgeci sistemin…

Meclisteki Kutlu Adalı cinayeti araştırma komitesi dönemin polis genel müdürünü çağırdığında, ‘‘Ben Ankara’ya bağlıyım’’ deyip ifade vermedi; Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın iflasını araştıran meclis komitesi hâlâ toplanır!

İnsan eli ile yaratılan Ciklos felaketinin üçüncü senesindeyiz. Dosyası savcılıkta…

Mühendislik hatası sonucu öldü dört genç. Çünkü TC Devleti, Ankara’da kendi müteahhitlerine dağıttığı ‘KKTC ihaleleri’ni Kıbrıs Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği Yasası’na riayet etmeden kaçak yaptırır.

Bizim mühendislere sorarsanız kendileri masumdur; ‘vizesiz’ yapıldı deyip içinden çıkarlar. Ancak kaçak inşaatların yapım aşamasında felaketleri önlemek için geçici çözüm olarak mahkeme yolu ile müdahale edebilirlerdi kamusal sorumluluk gereği.

Mühendislik fakültelerinde etik dersinde “Önce kamu güvenliği” öğretilir. Ciklos’tan sonra mühendisler çıktı ve dedi ki “Dağyolu da vizesizdir”. Yani diyor ki mühendislerimiz: “Biz bütün yasadışı işleri, kamu güvenliğini tehlikeye atanları biliyoruz”…

Biliyorsan neden peşine düşmüyorsun?

Bu yaşadığımız yerde bir devlet yoktur; ancak kamu vardır!

Kamu biziz: Gazetecisi, mühendisi, hekimi, hemşiresi, öğretmeni, çiftçisi, hayvancısı, tiyatrocusu, şehir plancısı, hukukçusu, sendikacısı ile bütün toplum.

Şehir Plancıları çıkıp kamuyu aydınlatmasa biz nereden bileceğiz Karpaz’da ağaç dikilmesi ve sökülmesi yasak arkeolojik ve doğal sit alanına Türkiye’nin askeri üs yapmak istediğini?

İnşaat Mühendisleri açıklamasa yapılan hastane ve yolların ne kadar çürük zeminlere yapıldığını, kamu güvenliğine tehdit oluşturduğunu nereden bileceğiz?

Hekimler açıklamasa ve üstüne gitmese biz nereden bileceğiz 8 yaşındaki Ceren Meryem’in ölümündeki sorumluları?

Kamu budur. Ancak toplum yok birey var ideolojisi ile hareket ederek kamuyu reddedenler, bireycilik sarmalında sürüleşir, bugün olduğumuz gibi…

Dağyolu katliamının beşinci, Ciklos’un üçüncü senesindeyiz…

Ciklos’ta oğlu Tolga’yı kaybeden Mehmet usta dayanamadı, felaketin birinci yılı dolmadan hayatını kaybetti.

Dağyolu’nda hayatını kaybeden 17 yaşındaki İlayda’nın babası Kaymaklılı Salih beş yıldır kızının mezarı başında.

Kızının ölümüne neden olan inşaat şirketi dağları oymaya devam eder!

Felaket olduktan sonra mağdur olmanız lazım mahkemeye başvurabilmek için…

Felaket olmadan önce kaçak yapıları meslek odaları kamusal sorumlulukla mahkemeye götürebilir. Felaket olduktan sonra ölmeniz lazım başvurabilmek için…   

Ciklos eylemi sırasında paravan ‘başbakanlık’ın kapısı kırılmıştı. Felaketten iki buçuk sene sonra ‘kamu malına zarar’dan 24 eylemciye dava okundu; kamu güvenliğinden üstündür çünkü ‘kamu malı’…

O gün kapıyı kıranlar arasında “Benim çocuğum morgta be morgta be morgta” diye bağıran baba da vardı. Sesi hâlâ kulaklarımda, kamunun da çıldırtıcı sessizliği…

(22 Kasım 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author