Zihnimizdeki sandıkların yakılması (1)

Aziz Şah – En çok 18 Ekim 2020 gecesi Mustafa Akıncı’nın ihanetine uğrayan ‘ilk seçim’ deneyimi yaşamış gençler için üzülüyorum.

Çıktı kürsüye, Ankara’nın bürokratları ve faşistlerinin mahalle mahalle seçim kampanyası yürüttüğü işgal altında demokrasi kırıntısının olmadığı bir yerde,

-45 sene siyaset yaptım, benden buraya kadar, hakkımı size helal ediyorum, dedi.

45 sene siyaset yaptın madem varılan ‘liman’ın sorumlularından biri olduğunu kabul ediyorsun.

45 senenin sonu solsuzluk: Yalnızca CTP’den Özker Özgür’ün atılmasıyla değil; TKP’nin içinde solcuları tasfiye ederek (‘keserek’) ve ‘‘Güçlü KKTC’’ sloganıyla yürüttüğü siyasetle bugünkü KKTC’ci solu Akıncı da yarattı. Talat’ın CTP’de üstlendiği sağcılaştırmayı, Akıncı da TKP’de yürüttü.

KKTC’cilik zehrinden içen ‘sol’ denilen şey oturup konuşamıyor bile!

En çok 18 Ekim 2020 darbesinin gecesinde Akıncı’nın yüzüstü bıraktığı ‘Z kuşağı’na üzülüyorum. “Başkanım bizi bırakma” diye ağlayanlara!

Hem tarihi kendileriyle başlatıyorlar, anlamak ve çözüm üretmek için kendilerinden önce yaşananları okuma merakları bile yok; hem de bir lider kültüne kapıldılar “Başkanım” diye diye!

Her ‘başkan’ da küstahtır!

-‘‘45 sene siyaset yaptım, benden buraya kadar, hakkımı size helal ediyorum’’, sözü küstahlıktır…

Hakkını helal edip etmediğini halka sorarlar, siyasetçiye değil…

Hele ki yayınlanan Crans Montana belgelerinden sonra Akıncı’nın 4 senedir kapalı kapılar ardında olanlar konusunda aleni yalan söylediği ortaya çıktı!

Zamanında Silihtar’a ilk girdiğinde ‘‘Osmanlı’nın Akıncısı’’ diye yazdım Bay Mustafa için. Doğru çıktı…

Kıbrıs’ın askersizleştirilmesini isteyen Kıbrıslı yurtseverlere ‘‘Gaflet ve ihanet içindeki tipler’’ diyen TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ‘hık’ deyiciliğini yaptı Akıncı Crans Montana’da!

Tarihi kendisi ile başlatıp, 18 Ekim 2020 akşamı Akıncı’nın ihaneti ile yediği tokatla sersemleyen, UBP’ye söverek özgürleşeceğini zanneden ‘Z kuşağı’na üzülüyorum!

18 Ekim darbesinden sonra mamurlayamayan bu gençler şimdilerde 23 Ocak 2022 ‘seçim’inde sandığa gitmeyecek olanlara öyle öfkeli ki…

-Sandığa gitmeyince ne olacak, UBP kazanacak!

UBP’nin kazanması ile CTP ve TDP’nin kazanması arasında ne fark var?

Kıbrıs’ın kuzeyi birinci, ikinci, üçüncü derece askeri bölgelerden oluşur. Öyle değil mi Generalim?

Burasını meclis yönetmiyor!

Bu sebepten ‘meclis perdesi’nde hangi partilerden kuklaların olduğu sadece magazin konusudur…

Kıbrıs’ın kuzeyini ÜST KOORDİNASYON KURULU yönetir. Kurulda Lefkoşa TC Büyükelçisi, Türk asıllı TC vatandaşı KTBK komutanı ve Türk asıllı TC vatandaşı GKK komutanı bulunur.

Kıbrıslılar ‘Türk asıllı’ sayılmadıkları için komutan olamazlar. Kendi eğittikleri Kıbrıs kökenli askerlere bile güvenip ‘general’ yapmazlar bu ırkçı sömürgeci rejimde…

Mesele parti olarak seçime girmek ya da oy vermek-vermemek değil.

Şunu da bir netleştirelim: Oy vermemek boykot etmek değildir! 1990’lardan beridir ‘boykot’tan bahsedilir ama hiç boykot yapılmadı.

İşgal altında ve bu demografik hezimette seçime de girilebilir, ancak vaatlerle değil…

Maliyeyi, Merkez Bankası’nı, TL’yi sen mi yönetiyorsun ki seçim vaadinde bulunuyorsun?

Asgari ücret, Euro’ya geçiş, ‘halka hizmet’ vaatleriyle değil; buradaki sömürge rejimini deşifre etmek ve onunla mücadele için propaganda amaçlı girilir seçime.

Meclise muhalefet olmak için bile giremezsiniz. Çünkü burasını idare ettikleri protokoller ‘meclis’te değil, Ankara’da Sömürge Bakanlığı ‘Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü’nde hazırlanır!

(7 Aralık 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author