Zihnimizdeki sandıkların yakılması (4)

Aziz Şah – Ekim ayında Türkiye’den bir yoldaşım geldi. Yağmurlu bir gündü…

Hisarüstü’ndeyken top atışları başladı. Biniledik!

41 pare top atışının bitmesini bekledik. 29 Ekim için top atılıyordu…

-İşte, dedim, sömürge. Anakaranın bayramını anakara gibi kutluyor!

Şemsiyenin altında yürüyoruz. Şemsiye 26 Ocak’tan kalma…

22 Ocak linçinden sonra yapılan 26 Ocak yürüyüşünde şemsiyem kırılınca, genç bir kadın bir şemsiye hediye etmişti…

İşte o şemsiyenin altındayız…

22 Ocak’ın laneti altında yürüyoruz.

22 Ocak’ta susanlar, bir daha konuşamadılar, ağızlarını her açtıklarında da suratlarına vuruldu 22 Ocak ve vurulacak!

26 Ocak yürüyüşüne ihanet eden CTP ve sendika bürokrasisi sonra bir daha o coşkuda bir eylem düzenleyemedi; düzenleyemeyecek!

22 Ocak’ın laneti altında yürüyoruz. Üstümüzde 26 Ocak’ın şemsiyesi…

Dikilitaş’tan Girne Kapısı’na doğru yürürken İstanbul’dan gelen yoldaşıma:

-Göğe bak, dedim, bu yağmur var ya, bu yağmurun suyunu biz Türkiye’den satın alıyoruz… TC-KKTC Su Protokolü imzalandı; hani Türkiye’den boru ile su getirildi ya Kıbrıs’a, sonra boru patladı, 2-3 borunun tadilatı projenin imalatından pahalıya geldi!

Hah işte, Türkiye’den Kıbrıs’a su taşınması için imzalanan protokolle TC Kıbrıs’a yağan yağmur suyuna el koydu!

Yoldaşım şaşkınlıkla inanamadı. Çünkü yağan yağmurun havada özelleştirilmesi akıl ötesidir…

Havada görüyorsunuz yağmur tanelerini…

Gökten yere düşene kadar özelleştiriliyor!

Çünkü CTP’li Ömer Kalyoncu ile AKP’li Ahmet Davutoğlu protokol imzaladı.

İşin aslı, ‘yağmur suyu’ bir semboldür! Kendi yeraltı kaynaklarımızdan bahsediyoruz burada. Bizim suyumuz gelen suya ekleniyor…

Her yağmur yağdığında göğe bakar, “TC-KKTC Su Protokolü” ile havadaki yağmur tanelerinin nasıl peşkeş çekildiğini düşünürüm!

Su protokolü imzalandı. Türkiye’den boru ile su geldi. TC-KKTC su protokolü ile Kıbrıs’a yağan yağmurun suyunu Ankara’ya para verip satın alıyoruz. Sonuç olarak su Türkiye’den bize gelmedi, bizden Türkiye’ye gitmiş oldu…

Bütün protokollerin prototipidir “su protokolü”: Besleme değil, besleyeniz.

Herşeyimiz gibi suyumuz özelleştirilerek tekelleştirilip Ankara’ya devredildi.

Mayıs 2020 Kalkanlı yangınını hatırlarsınız…

800-1000 yıllık zeytinlerimiz yanarken itfaiye, TC Su İşleri Dairesi’nin arıtma tesisine gidip su istedi. TC Su İşleri bekçisi büyük yangında itfaiyeye su vermedi…

TC Devlet Su İşleri’nin bekçisi “KKTC başbakanı”nın karşısında General’dir. Sözü ”KKTC hükümeti”nden üstündür. Ama kandır çocuğu da sandıkta irade var zannetsin!

Kıbrıslıya değil yağmurda, yangında bile su yoktur!

Nedeni ise, işgale örtü olan seçimle kurdurulan hükümetin imzaladığı esaret belgesi su protokolüdür.

Utanmanız da yoktur!

Bizi değil yağmurda, yangında susuz bıraktınız…

22 Ocak’tan beridir ağzınızı bıçak açmaz, şimdi kalkmış Denktaş gibi ‘Yeter ki sandığa gidin’ diyorsunuz.

Kıbrıs’a yağan yağmurun suyunu bile Ankara’dan satın alıyoruz sizin yüzünüzden. Parasını bizim ödediğimiz yatırımlar TC’ye koçanlandı. Kıbrıs’ta yatırımların yapıldığı alanlar TC Devlet Su İşleri’nin malı oldu. Türkiye Kıbrıs üzerinden Üçüncü Ülkeler’e boru hattı çekebilir.

Yangında itfaiyeye su vermeyen TC Devlet Su İşleri bekçisinden ne farkınız var sizin?

Zihnimizde yanan sandıkları söndürecek su bile yok; çünkü peşkeş çektiniz suyumuzu!

(10 Aralık 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author