Sömürge düzeninin ‘Co’ları

Aziz Şah – 2021 yılı ‘tekzip’lerle açıldı, ‘dava’lar ile kapanıyor…

2021 yılının gazetemize getirdiği bir ‘yeni’lik vardı. Ocak’ın ilk günlerinden itibaren askerden, Sivil İşler’den tekzipler geldi birçok yazımıza… 

Bana, Oz Karahan’a, Andreas Paraskos’a ve Şener Levent’e tekzipler geldi…

Oz’a gelen tekzip daha önce defalarca yayınlanmış bir bilgiye idi, hem Türkiye’de hem Avrupa’da hem de Kıbrıs’ta…

Daha önce defalarca gazetelerde, kitaplarda, belgesellerde anlatılmış tarihi bir hikâyeyi tekrar etmişti Oz!

12 Eylül dendi mi akla ilk gelen Diyarbakır Cezaevi, Binbaşı Esat Oktay Yıldıran ile köpeği Co’dur. 1981’de Diyarbakır 5 No’lu cezaevinin işkenceci başı Esat Oktay Yıldıran, 1974’te Kıbrıs’ta bir Rum kızının kanını babasının gözleri önünde içmekle övünürdü Kürt tutsaklara…

Kürtlerin direncini kırmak için Rumlara yaptıkları işkenceleri anlatırlardı…

Diyarbakır’da Kürtlerle birlikte yatan Türk komünisti “Laz Kemal” Kemal Pir, işkenceyi protesto etmek için girdiği ölüm orucunda Esat Oktay Yıldıran’ın öldürülmesini vasiyet etmiş anlatıldığına göre.

Yıllar sonra, bir halk otobüsünde Esat Oktay Yıldıran’ın ensesine kurşunu sıkmadan “Laz Kemal’in selamı var” diye kulağına fısıldadıkları söylenir…

Gülten Kışanak da şöyle anlatır Diyarbakır Cezaevi’nde yaşadıklarını:

‘‘Cezaevi Müdürü Binbaşı Esat Oktay Yıldıran vardı… Bir gün bizim kadınlar koğuşuna girdi… Herkes ayağa kalktı, ben kalkmadım… Sırf içeri girdiğinde ayağa kalkmadım diye, sırf bu gerekçeyle beni köpeği Co’nun kulübesine tıktırdı. Köpeğinin bile kalmak istemediği, pislik içinde, küçücük bir kulübeydi bu… Bir gün değil, iki gün değil, bir ay değil, iki ay değil, tam altı ay orada kaldım. Nefes almanın bile zor olduğu o kulübede bana her gün dayak attılar, her gün işkence yaptılar’’…

Diyarbakır zindanından sağ çıkanlardan Kıbrıslıların dostu Recep Maraşlı da şöyle anlatır yaşadıklarını:

-‘‘1981’de Diyarbakır 5 No’lu cezaevine gönderilen işkenceci başı Yzb. Esat Oktay Yıldıran, Kıbrıs’ta bir Rum kızının kanını babasının gözleri önünde içmiş olmakla övünürdü. Gerçekten yaptı mı yapmadı mı bilemem. Ama yüzlerce tutsağa yüzlerce kez bunu tekrarlayarak övünmesi ve Diyarbakır Cezaevinde yönettiği vahşet bunu da kolaylıkla yapabilecek biri olduğunu gösterir,

Cezaevini Kürtler için cehenneme çevirme deneyimini orada kazanmıştı. Yalnız o değil Cezaevi Müdürü Bnb. Birol Şen de Kıbrıs’tan gelme idi…’’

Bunlar ilk kez yazılan şeyler değil. Dahası ilk kez bizim gazetede yazılmış şeyler değil, ancak bizim gazetede yazılınca tekzip etme ihtiyacı hissettiler.

İşte, 2021’in basın tarihimize getirdiği yenilik bu oldu: ‘Tekzip’…

Önce Osmanlı, sonra İngiliz, şimdi de TC sömürgeciliğinin tebaası olan, yurttaşlık ve insan hakları bilincine erişememiş Kıbrıslı sömürge aydınları özel olarak ‘düşünce, basın ve ifade özgürlüğü’, genel olarak özgürlüğün manasını idrak edememiştir.

Avrupa-Afrika’ya açılan yeni davaların Kıbrıs Türk basınında konu bile olmaması insan hakları bilincine erişememiş olmaktandır; bu yüzden bu davaları Fransız medyası yazar Dikilitaş bakar…

Avrupa-Afrika’ya yeni davalar yağmaya başladıktan sonra,

-Hiç işleri yok da dava açarlar, bunlarla (böyle önemsiz) meselelerle uğraşırlar…

-Gündem değiştirmek için dava açarlar…

Bu iki lafı hem gazetecilerden hem de sömürge tebaalarında duydum.

Çünkü bu düzende Esat Oktay’lardan çok ‘Co’ vardır…

(28 Aralık 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author