Falyalı suikastı: İşgal rejiminin fotoğrafı

Aziz Şah – Sedat Peker’in videolarıyla gündeme oturan ve adı şişirildikçe şişirilen Halil Falyalı kontrgerilla tarafından öldürüldü.

Bu kurduğum cümlenin içinde iki bölüm var: Falyalı’nın adının şişirilmesi ve kontrgerilla.

Peker’in videoları ve ifşaatları bir kontrgerilla operasyonuydu. Buradaki soru: Kontrgerillanın hangi kanadının operasyonu ve kan değişimi?

Kurduğum cümledeki ikinci bölüm, Falyalı’nın muhalif TC basını tarafından şişirildikçe şişirilmesi…

‘Uyuşturucu baronu, kumarhaneler ve sanal bet kralı’ gibi yaftalar astılar Falyalı’nın boynuna. Herşeyin sorumlusu ve başı olarak Falyalı’yı gösteren ve şişirdikçe şişiren TC basını kendi kendine çelme takıyor.

Bir sömürge düşünün; sömürge tebaası o kadar yükselmiş ki sömürgecinin mafyasının ‘kral’ı olmuş. Mümkün mü?

Falyalı’yı şişirirken yetiştiği tarlaya da bakmıyorlar. Tarla 40 bin TC askeri ile çevrelenmiş; kaçakçılık yapıldığı söylenen kıyılar TC Sahil Güvenliği ve İHA-SİHA’ları ile gözetleniyor. 1974’ten beridir tarlanın kullanım hakkı Türkiye Cumhuriyeti devletinin üzerinde. TC adına tarlayı yönetenler ise TC Büyükelçisi, GKK ve KTBK Komutanları…

Sedat Peker’in sözü ile muhalif TC medyası şişirdikçe şişirdi ‘Falyalı balonu’nu. Peki, balonu tutan el ne olacak? Falyalı elde tuttuğu ‘kaynaklar’ın kaçta kaçının gerçek sahibi, kaçta kaçının emanetçisiydi? Görünürdeki değil, esas sahip önemli.

Susurluk’un kasası First Merchant Bank Kıbrıs’taydı. İçindeki paranın ne kadar olduğu ve nereye buharlaştığı öğrenilemedi. Falyalı’nın gerçekte ne olduğu da First Merchant Bank’ın ortakları ve kayıp parası gibi…

Çünkü TC’nin Kıbrıs’taki işgal rejimini görmeyen Türk gazetecileri Falyalı’yı şişirdikçe şişirdiler. TC’li iki General ve Büyükelçi tarafından yönetilen bu taşlı tarlanın ‘kral’ı ilan ettiler…

Kıbrıs’taki Dolar Milyarderlerinden haberleri yok, 400 Milyon Doları varmış Falyalı’nın! Peki, 400 Milyonun kaçta kaçı onun, kimin emanetçisidir ve ortakları kimler?

Falyalı’nın dillerine doladıkları 400 Milyon Dolarlık servetini de mahkemede Yargıç’a, ‘400 Milyon Dolarlık mal varlığım var, kaçma niyetim yok’ demesinden biliyorlar.

Evet, Falyalı bir ‘baba’ydı, ama ne kadar büyük olduğunu bilemeyeceğiz First Merchant Bank’ın kasasındaki paralar gibi…

Cengiz Han’ın sözü geliyor aklıma:

-“Sakın bir çiviyi küçümseme. Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu koca bir ülkeyi kurtarır”…

Falyalı da buradaki Askeri Rejim için ‘bir çivi’ iseydi bile, yeri doldurulmadan sökülmüş olamaz. Yoksa at topallar, komutan düşer.

İşgal rejiminin fotoğrafı çekildi Falyalı suikastı sırasında…

Silahların dumanı dağılmadan Berlin’de yaşayan sürgün gazeteci Erk Acarer twitter hesabından, ‘‘Halil Falyalı’ya saldıranların, MOBESE’den emniyete giren fotoğrafları. Kesin bilgidir’’ diyerek bir görüntü yayınladı. Yayınlanan MOBESE görüntüsünün Falyalı’nın korumalarının olduğunu iddia edenler de oldu. Kim olduklarının burada hiç önemi yok. Burada konu Türkiyeli bir gazetecinin Kıbrıs’taki MOBESE görüntüsünü yayınlamış olması suikasttan dakikalar sonra!

Kıbrıslılar takip etmemiştir. Bundan birkaç hafta önce, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi ile balıkçıda yemek yerkenki MOBESE görüntüleri basına servis edildi. MOBESE’nin yasalara aykırı bir şekilde kullanılması Türkiye gündemini epey meşgul etti.

İmamoğlu’nun MOBESE görüntüsünün yayınlanmasını eleştirenlerin eline Kıbrıs’taki MOBESE görüntüsünü vermişler. ‘Kesin bilgi’ diye yayınlıyorlar…

Kontrgerilla Kıbrıs’ta cinayet işliyor, MOBESE görüntüsü Berlin’den yayınlanıyor. TC Genelkurmayı’na bağlı KKTC polisinin bundan haberi yok!

Daha da trajik olan, MOBESE görüntüsü yayınlayanlar TC devletinin Kıbrıs’taki İşgal Rejimi’nin fotoğrafını çektiklerinin bile farkında değiller. Dahası, fotoğrafı yayınlayanlar da fotoğrafın içindedir. Suç ortağıdır…

MOBESE’yi ve kalaşnikofları beraber kullandılar bu suikastta.

Falyalı’nın öldürüldüğü yer ise Çatalköy’deki 20 Temmuz Caddesi!

Alın size işgalin fotoğrafı…

(10 Şubat 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author