Yırtın şu deligömleğini!

Aziz Şah – Çoğunluk akıl sır erdiremiyor İşgal Rejimi’nin mali politikasına, KIB-TEK’i imha etme siyasetine, üretimi baltalamasına, hastanede panadol bile olmamasına…

Çoğunluk anlamak istemiyor çünkü KKTC’nin neden kurulduğunu…

1994’te Girne’de bir bakkala girip 4 kişiyi darp eden bir sömürgeci yerleşiğin hırsızlık olayından sonra “KİMLİKLE GİRİŞE HAYIR” eylemi yapılmıştı.

Denktaş bunun üzerine:

-“Gelen de Türk giden de, beğenmeyen çeksin gitsin” dedi…

Darp edilenlerden en hafif yaralı olanın kafasına 18 dikiş atılmıştı…

En ağır durumda olanın kafatası çökmüştü, 160+ dikiş ve iki açık beyin ameliyatı geçirdi…

Denktaş ise bu ortamda çıkıp:

-“Gelen de Türk giden de, beğenmeyen çeksin gitsin” dedi…

İradenin ve iktidarın olduğu bir yerde herşeyin çaresi var. Ancak Sömürge Rejimi planlı bir şekilde dayatıyor çaresizliği…

Anlamıyorsunuz değil mi hâlâ neden herşeye zam yapıldığını, neden vergilerin artırıldıkça artırıldığını, neden küçücük bir coğrafyaya 21’inci yüzyılda elektrik bile verilemediğini…

‘‘Gelen Türk, giden Türk’’ olayından sonra darp edilen gençlerden biri iyi bir eğitim aldıktan sonra iki kıta, bir deniz, bir okyanus öteye göç etti…

‘KKTC’ bir KANSIZ SOYKIRIM rejimidir. Göç edin diye bağırıyor size!

Dolar milyarderleri, kumarhaneler, sanal bet, off shore bankalar diyarında, bu zenginliğin yanında ‘kuruş’ sayılan maliyenin açıklarını kapatmak için süte zam yapılıyor. TL kullanımı, enflasyon ve devalüasyon üzerinden sömürge vergisi alınıyor. Ödeyemiyorsan göç et, yerine getiririz diyor yerleşimci sömürgecilik size…

Bu sebepten KANSIZ SOYKIRIM REJİMİ diyorum bu sömürge düzenine.

Kansız Soykırım’da yitirdiklerimizden, kendi yurdunda yaşam şansı elinden alınınca göç edenlerden Mustafa Billur’u bilirsiniz. Aklı ve kalbi Kıbrıs’tadır…

Nerde görsem tanırım diaspora insanını, bölünmüştür, iki yarım bir bütün etmez hiçbir zaman. Biz burada diasporadayız, onlar orada…

Dostum Mustafa, Kıbrıs’a son gelişinde ‘seçim kampanyası’ yürüten siyasiler gibi pergelledi memleketi.

Berlin’e dönmeden son gece buluştuğumuzda sordum ona,

-Dışarıdan geldin, dolaştın memleketi, herkesle konuştun, ne görüyorsun, vaziyetimiz nedir?

Mustafa bir cümle kurdu:

-‘Deli zannediyorlar beni’, dedi.

Mustafa’nın söyledikleri, bizim gazetede her gün yazdıklarımız işte…

Sömürgecilik aşağılar, onuru paspasa çevirir, hiçleştirir, kişiliği yaralayarak biat ettirir; kişiliksizleştirerek yönetir. Sağlıklı düşünmeyi ve sorgulamayı ortadan kaldırır. Çünkü ruh ve akıl sağlığı parçalanmış bir toplum direnemez. Ahali boşuna Kıbrıs’ın kuzeyine TIMARHANE demiyor!

Sömürge insanı kendisini delirtenlere değil, kendisine gerçeği söyleyenlere düşmandır.

Sömürgecilik bir ıstırap hâli yaratır.

Sömürgeci ‘stratejik çıkarlarım’ var der, ‘jeopolitik önem’ der, mali esaret yaratarak ‘bağımlı olmaya bağımlı’ yapar, kültürü imha eder nefes almanıza izin vermez; kendi doğallığında kültürünü yaşayamayan ve geliştiremeyen her toplum ıstırap çeker. Sömürgecilik bu ıstırap toplumunun yaratım sürecidir.

Bir sömürgecinin elinden diğerinin eline geçen Kıbrıslılar da ıstırap yaşar. ‘‘God save the Queen’’ de bir ıstıraptı, ‘‘Varlığım Türk varlığına armağan olsun’’ diye yaşamak da bir ıstıraptır.

‘Kıbrıs sorunu’ Türkiye için konjonktürel bir diplomasi pürüzüdür. Bizim için ruh ve akıl sağlığı sorunudur.

François Mitterand ‘‘L’Algérie, c’est la France’’, yani ‘‘Cezayir Fransızdır’’ diyordu. Türkiye ise bize Bülent Ecevit’ten beridir ‘‘Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak’’ diyor. ‘‘Kıbrıs Türk’tür’’ davası için Kıbrıslı Türkleri hiçleştirdi, göç ettirdi, toprağından kopardı Türkiye!

2017’de Fransız başkanlık seçimleri sırasında liberal Macron ve faşist Le Pen’in kafa kafaya gittikleri günlerde, Brezilya sınırında bir Fransız sömürgesi olan Guyana’da ayaklanma patlak verdi… Liberal ve faşist Fransa’ya karşı alternatif gösterilen ‘sosyalist’ Melenchon mitinginde şöyle diyordu: “La Guyane, c’est la France”, yani Guyana Fransızdır!

Halkları sömürgeleştirerek, onlara ait olmadıkları kimlikler giydirerek, deligömleğine sokar sömürgecilik.

Sömürgeleşmiş insan ise gerçeği haykıran yerlileri gördüğünde ‘deli’ zanneder…

(25 Mart 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author