Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarında Gazze olma hâli

Aziz Şah – Yazın geldiğini nereden anlarsınız?

İsrail’in Filistin’de mülteci kamplarına yaptığı saldırılardan anlarım ben mesela…

Mesela dün Cenin Mülteci Kampı’na saldırdı İsrail…

Dedim, yaz geldi!

Her yaz küçük küçük muharebeler yapar işgalci İsrail ülkesini terk etmemek için kendi topraklarında mülteci olan Filistinlilerle…

Yazın geldiğini savaşlardan anlarız…

1974’te Kıbrıs’ta da savaş yazda başladı, 2014’te Ukrayna’da da savaş yazda başladı, 1948’de Siyonist çetelerin Filistin’i işgali de yazda başladı, Birinci Cihan Harbi de yazda başladı…

İkinci Dünya Savaşı’nda Finlandiya-Rusya arasında ‘Kış Savaşı’ olarak bilinen savaşı saymazsak yaz savaş mevsimidir ya da savaşlar -genellikle- yazda başlar…

Ne zaman savaş çıksa Kıbrıs’ta birileri muhakkak Kıbrıs’la alakası olsun olmasın bir alaka kurar…

2021 Mayıs’ında İsrail Gazze’ye saldırdığı zaman Tatar, ‘‘Dünya şunu bilmelidir ki Türkiye’nin garantörlüğü kaldırılmayacak, Türk askeri Kıbrıs’tan çekilmeyecek ve KKTC Gazze olmayacaktır’’ dedi.

Halbûki Kıbrıs’ın kuzeyini Gazze gibi abluka altında tutan, hava sahasından kıyı şeridine kadar bütün kontrolü elinde tutan Türkiye’dir.

Kıbrıs’ın kuzeyi Gazze olmasın diye, hem Rumlar hem de BM yeterince kapı açtı. Türkiye de ‘Kıbrıslı Türkler benim rehinemdir’ diyerek kapıları kapadı:

1993’te Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nın açılmasını BM Genel Sekreteri Ghali gündeme getirdiğinde, 2005-2008 arası Papadopulos Mağusa ve Ercan limanlarının açılmasını teklif ettiğinde ve 2021 yılında Ercan Havaalanı’nın BM kontrolünde, Mağusa Limanı’nın AB kontrolünde açılmasını Rum Liderliği teklif ettiğinde reddeden Türkiye’dir.

‘‘KKTC Gazze olmayacak’’ demek büyük bir ironidir.

Gazzeleşmiş Kıbrıs’ın kuzeyinde Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı olmasaydı halimiz Filistinlilerden beterdi. Filistinlilerin bizimki gibi ‘alternatif pasaport’u olmasa da mücadelesi var, mücadele pasaport yerine geçiyor; bizde ise pasaport var mücadele yok, tavla teslim bir ahali var!

‘‘KKTC Gazze olmayacak’’ sözünün trajikomedisi, tam iki ay sonra Temmuz’da, TC Devleti’nin Kıbrıslı aydınlara karşı seyahat yasağı uygulaması olan ‘Kara Liste’ ile patladı. Meğer KKTC Gazze imiş. İsrail’in Filistinlilere uyguladığı keyfi seyahat yasağını Türkiye Kıbrıslı Türk aydınlara uyguluyor. 

İsrail’in 2021 Mayıs’ında Filistin’e yönelik topyekün saldırısı, Kudüs’ün doğusunda Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan Filistinlileri evlerinden atmak için İsrail devleti ve Siyonist yerleşimcilerin saldırısıyla başlamıştı.

1974’ten sonra Kıbrıs’ın kuzeyini terk etmeyen Rumlara yapılanlar, 1948 işgalinden sonra Filistin’i terk etmeyen yerlileri kaçırmak için yapıldı…

2021’de Şeyh Cerrah’ta olanlar da böyle bir hikâye idi. İsrail’in Filistinlilere karşı 2021 Mayıs’ındaki son savaşı şöyle başladı:

Filistinli kadın Muna el Kurd’u evinden atmak isteyen Siyonist yerleşiğe Filistinli kadın,

-“Yakub, biliyorsun bu ev senin değil, sen benim evimi çalıyorsun” dedi.

New York’lu yerleşimci ise,

-“Ben çalmazsam bir başka yerleşimci/yerleşik gelip çalacak” diyordu… 

Önce ‘boş’ ve ‘halksız’ bir arazi olduğunu anlattı Siyonistler Filistin’in. Sonra boş olmadığı ve üzerinden bir halk yaşadığı ortaya çıkınca başka bahaneler arandı. ABD’den gelip Kudüs’te Filistinlileri evinden atmaya çalışan yerleşimci Kıbrıs’ın kuzeyindeki yerleşiklerden daha şuurludur: “Ben çalmazsam bir başka yerleşimci/yerleşik gelip çalacak” diyor. En azından çaldığının farkında! Çalıntının üzerinde oturduğunun farkında!

Kıbrıs’ın kuzeyinde ezici çoğunluk çalıntının üzerinde oturduğunun farkında değil; hem ‘haklı’dır hem ‘mağdur’dur.

‘Yok oluyoruz’ edebiyatı yaparken kendisini yok edenin adını söyleyemez. Dahası ‘yok olan’ şey, önce var olmalıdır. Ne olarak varsın, ne olarak yok oluyorsun? KKTC olarak mı yok oluyorsun, Kıbrıslı olarak mı?

Vatanının adını dahi koyamadan, kendi adını koyamadan ‘yok olan’ın ne olduğunu dahi söyleyemezsin!

Evinde oturduğunuz, toprağına çöktüğünüz, hafızasını imha ettiğiniz Rumların geriye dönüş hakları sizin Kıbrıslı olarak var oluş hakkınızdır. Onun dönebileceği bir evi varsa sizin yaşayabileceğiniz bir Kıbrıs vardır. Çok mu ezberinizin dışındaki gerçeklerdir bunlar?

Bu sebepten hiç tanımadığınız coğrafyalardaki savaşlarla, inkâr ettiğiniz Kıbrıs gerçeğini kıyaslayıp kıyaslayıp durmayacaksınız her savaşta!

Filistin-Kıbrıs kıyaslamasında bir bakmışsınız işgalci İsrail’siniz, bir bakmışsınız –aynı zamanda- Gazze’de İsrail’in ablukası altında bir Filistinli aydınsınız ‘Kara Liste’ ile seyahat özgürlüğünüz engelleniyor!

Bir bakmışsınız New Yorklu Yakub’un Kudüslü Muna el Kurd’u evinden attığı gibi başkasının evini çalmışsınız –İTEM Yasası ile-, bir bakmışsınız çaldığınız eve getirecek ekmek alamıyorsunuz TL eriyor diye!

İki iskemlede aynı anda oturamazsınız…

Hem başkasının evinde gaspçı, hem de evin anahtarını elinde tutup kapıyı üzerinize kilitleyen işgalcinin rehinesi olarak, işgalcinin kâfi gördüğü parayla refah içinde yaşayamazsınız!

Bir kıçla iki iskemlede oturamazsınız, kıçınıza tekmeyi yersiniz…

Her savaşı Kıbrıs üstüne hamaset yapmak için kullananlar, meselenin iç yüzü açılırsa savaş suçlarından yargılanacak olanlardır.

Her savaşta lafı Kıbrıs’a getirmeye bahane arayanlar için Ukrayna da sapla samanın karıştırıldığı başka bir mecra oldu. Ancak her savaşta lafı Kıbrıs’a getirenler, o savaşlarda Kıbrıs’ın uçak gemisi olarak kullanılmasına karşı çıkmazlar; aksine NATO’nun üssü olmaktan memnundurlar!

2021 Mayıs’ında İsrail’in Gazze’ye saldırmasından sonra, 2022 Şubat’ında bu defa Rus ordusu Ukrayna’ya girdiği zaman fırsat bu fırsat diyerek Tatar, ‘‘Ukrayna’da yaşananlar bize bir kez daha göstermiştir ki Anavatan Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığı, tek güvencemiz ve teminatımızdır’’ dedi. 

Keşke Erdoğan gibi, Tatar da ‘‘Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklemeye devam ettiğimizi tekrarlamak istiyorum’’ deseydi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal edilmiş toprakları üzerinde işgalcinin kuklası olarak otururken…

16 Mart’ta Ersin Tatar Milliyet gazetesine bir röportaj verdi. Röportajda gazetede yayınlanan bir bölümü internet sitesinde sansür ettiler. Erdoğan’ın basını Tatar’ın sözlerini makasladı…

Bunu fark eden Mülkiyeli Emir Aşnas şöyle dedi twitter’da:

-‘‘Yavru (vatan), anasına şirinlik yapayım derken ileri mi gitti? Milliyet gazetesi, 1. sayfaya aldığı şu sözleri internet sitesinde sansürlemiş: ‘‘İsrailliler zaten bize yakın, gelip gidiyorlar, çok sayıda İsrailli de var. Hatta bir sinagog da yapacaklar, bir de yat limanı yaptılar’’…

Aşnas’ın gözünden kaçmayan sansür çok önemlidir. Türk sağı her zaman Amerikancı ve Siyonizm taraftarıdır, ancak bunu öyle ulu orta söylemez. Düşmanlık eder gibi görünüp işini perde arkasından çevirir. Tatar’ın topuzun kantarını kaçırdığı yer tam da burasıydı:

-‘‘İsrailliler zaten bize yakın, gelip gidiyorlar, çok sayıda İsrailli de var. Hatta bir sinagog da yapacaklar, bir de yat limanı yaptılar’’…

Bir sene önce İsrail Gazze’yi bombaladığı zaman ‘‘KKTC Gazze olmayacak’’ diye hamaset yapan Tatar, bir sene sonra ‘‘İsrailliler zaten bize yakın gelip gidiyorlar’’ diyebiliyor…

Dahası şu ki, Türk İslamcılığının bir kanadı aleni bir şekilde İsrail’in ‘‘KKTC’ye gelip gitmesi’’nden rahatsız…

9 Ağustos 2021’de Milli Gazete ‘‘Kıbrıs’ta silahsız işgal’’ diye İsraillilerin Kıbrıs’ta toprak satın almasını gündeme taşımışken Tatar’ın çıkıp İsraillilerle biz çok yakınız demesi, aslında Türk sağını ve Türkiye’yi ne kadar tanıdıklarını da gösterir. 

Şöyle diyor Milli Gazete’de Bekir Şirin:

‘‘İsrail, KKTC vatandaşı yapılan Siyonistler ve yerli işbirlikçiler aracılığıyla “yavru vatan”ı adım adım işgal ediyor. Satın aldığı 2 bine yakın şirket üzerinden toprak edinen Siyonistler, KKTC’de 25 bin dönüm civarında toprak satın aldı. Kıbrıs’ta toprak satışının engellenmemesi halinde “yavru vatan”ın, “Büyük İsrail Projesi”nin bir parçası olmasından endişe ediliyor’’…

Ne tuhaf…

Kıbrıs’ı işgal eden işgalci başka bir işgalcinin gelip Kıbrıs’ı işgal etmesinden korkuyor!

Kıbrıs’ı İstirdat Projesi adı altında ‘Büyük Türkiye’ hayalleri kuranlar, ‘Büyük İsrail Projesi’nin Kıbrıs’ı yutmasından korkuyorlar.

Her zaman böyledir: İrredantizmler (ilhakçı işgal siyaseti) her zaman çatışır.

Türk irredantizminin Kıbrıs’ta Siyonizm’den korkması ise anlamsızdır: Çünkü Siyonistlere Kıbrıs’ta toprak satan Türk işgalcileridir. Kendi işgal ettikleri toprakları satıp, sonra ‘Büyük İsrail’ tehdidini keşfediyorlar!

Kıbrıs’ın işgalcisi Türkiye’dir. Rumların topraklarını silah zoruyla gasp edip, kendi nüfusunu taşıyıp, sonra o nüfusa Rumların topraklarını dağıtan Türkiye’dir. İsraillilere de o toprakları satan 1974’ten sonra Türkiye’nin buraya taşıyıp Rumların topraklarını dağıttığı yerleşimci nüfustur.

Milli Gazete’nin dediği gibi İsrail Kıbrıs’ta toprakları silahsız değil, Türk ordusunun silahları ile ele geçiriyor. Türkiye’nin işgal ettiklerini İsrail satın alıyor…

Biz dönelim Tatar’ın sansürlenen röportajına…

Röportajda şöyle diyor Tatar:

-‘‘İsrail, Mısır ve o bölgeden AB’ye doğalgaz götürülecekse, gazın gelmesi Kıbrıs’tan çok daha kolay. Kıbrıs’tan Türkiye 65 km. Böyle bir gaz rotası ister istemez bize statü kazandıracaktır, kazandırmak zorundalar, çünkü onlar tanımayabilir ama Türkiye Cumhuriyeti tanıyor. (Böyle bir rota) KKTC’nin mutlaka deniz yetki alanından geçer’’…

TC işgalinin paravanı KKTC ve İsrail iki işgal rejimidir.

Dünyada sınırlarını ilan etmemiş tek devlet İsrail’dir. Sınırlarını tam olarak ilan etmemiş bir de ‘Mavi Vatan’ var. Birkaç farklı versiyonu olsa da haritanın, hiçbir devletle müzakere masasına oturup sorunlarını çözmediği için Türkiye’nin ‘Mavi Vatan’ının sınırlarını bilmiyoruz. İsrail ve Mavi Vatan sınırlarını ilan etmeme konusunda kardeştir…

Ne diyordu Siyonist katil Şimon Peres?

-“Artık esnek sınırlara ihtiyacımız var, katı, geçirimsiz sınırlara değil. Yirmi birinci yüzyılın eşiğinde, egemenliği güçlendirmemizin bir esprisi kalmadı”…

Sınır ilan etmezseniz, daha çok işgal edebilirsiniz. Buna işgalci ilhakçılık diyoruz!

Mavi Vatan projesinin tek bir “mümkün”ü var: İsrail TC devleti ile anlaşırsa, Amiral Yaycı’nın çizdiği Mavi Vatan haritası hayata geçirilebilir; eğer İsrail Türkiye ile anlaşmazsa “16.344 kilometre kare (Kıbrıs’ın 1.75 katı) alanı kaybeder” diyor Amiral Yaycı. Yani, Mavi Vatan haritasının gerçekleşmesi İsrail ile Türkiye’nin ortaklığına dayalıdır…

Muğla-Antalya’dan işgal edilmiş Filistin’in kıyısına (korsan İsrail) iki çizgi çekerek çaprazlama Doğu Akdeniz’i İsrail ile Türkiye arasında pay etti Amiral Yaycı!

Eğer Türkiye İsrail’le anlaşırsa, ardından Mısır ve Lübnan’la da anlaşırsa Kıbrıs’ın denizde hiçbir hakkı kalmaz-mış!

İki işgalci birleşirse Doğu Akdeniz’i arasında paylaşabilir. Bütün “Mavi Vatan” projesi İsrail’in Türkiye ile anlaşması kurgusuna dayalıdır…

İşte Tatar’ın sansürlenen röportajında söylediği, İsrail’in Filistin’den gasp ettiği doğalgazı, Türkiye’nin işgal bölgesi KKTC üzerinden taşıma hayali budur.

“Milli dava” diye “İsrail-Türkiye Mavi Vatanı”nı savunup, diğer yandan İsrail’in işgal ettiği Filistin toprağından sonra denizini “aramızda kardeş payı yapalım” demek hırsızlığa ortak olmaktır!

İsrail’in kanser tümörü gibi yayılma isteğini bildiği için Türkiye Mavi Vatan ideolojisini İsrail’in Akdeniz politikasına dayandırdı. “Gâvur” İsrail ile “İslam’ın orduları” anlaşma imzalarsa Mavi Vatan projesi gerçekleşecek.

Amiral Yaycı şöyle demişti:

-“Bizim İsrail ile anlaşma yapmamız Filistin ile de anlaşma yaptığımız anlamına gelir. Filistin’in de haklarını koruduğumuz anlamına gelir”…

Yani işgalci işgal altındakinin adına konuşur ve karar verir; işgalci ile yapılan anlaşma işgal altındakinin haklarını da korur-muş!

İki işgalcinin arasında Gazze’dir Kıbrıslılar Rumca ve Türkçe konuşanıyla!

(10 Nisan 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author