Sömürgecinin gözündeki kıymetiniz

Aziz Şah – İşgalcinin en yüksek baremden memuru olsanız bile sıra size de gelecek!

Kıbrıs’ın kapılarını Türkiye’ye açan ‘Başbuğ’ Denktaş’a bile sıra gelmiş…

Denktaş yeri geldi TC Elçisi’ni bile jurnalledi Türkiye’ye, sizse kalkmış bugün ‘‘Tatar Kıbrıslı gazetecileri Ankara’ya jurnalliyor’’ diye şikayet ediyorsunuz.

İşgal rejiminin memurlarına kadar düşmüşse şu jurnallenme işi, hiçbir özelliği kalmadı demektir. Sonunda absürt bir tiyatro oyununun son sahnesi gibi jurnalci kendi kendini jurnalleyip gösteriyi bitirecek!

Ne demişti Serdar Denktaş?

-“Vazgeçelim birbirimizi Ankara’ya jurnallemekten…”

***

22 Ocak’ta Erdoğan’ın talimatıyla taşlarla linç edildik… Gazetede kırılmadık cam kalmadı. Camları toplarken elim kesildi, kanıyor, umursamadım… Saçları saman sarısı bir kadın geldi yanıma, “eliniz kanıyor” dedi, “boş ver” dedim, ama o elime pansuman yaptı…

Tam o sırada Başaran Düzgün yazısını yazıyordu: “En kritik dönemlerde, en virajlı dönemeçlerde ilgiyi kendi üzerine çekecek kadar uzmanlaşmıştır…”

Linç talimatını vereni, organize edeni ve linççileri değil; linç edilenleri suçluyordu!

Hızını alamadı, 7 gün sonra bir yazı daha yazdı: “Cürmü kadar yer kaplayan Afrika’nın bu kadar üst düzeyde muhataplığa konu etmek tam da Şener Levent’in arzu ettiği bir şeydi.”

“Muhataplık” diyor Başaran Düzgün Erdoğan’ın gazetemizin yerle bir edilmesi için verdiği talimata!

Taşlarla muhatap olduk…

Bir gazete linç ediliyor Kıbrıs’ta, Türkiye’den verilen bir talimatla. Linç edilen gazeteyi suçluyorlar!

Diyorum ki, Kıbrıslı Türk ahalisi ‘toplum’ falan değildir; ortak değerleri ve inançları yoktur. Kıskançlık, kin, çekememezlik, dedikodu ile toplum olunmaz!

22 Ocak 2018 linçinden bir ay sonra Düzgün’ün Havadis gazetesinin tarikatlarla ilgili bir haberinden dolayı, bu defa da Havadis’i Cübbeli Ahmet’e jurnallemişler! Cübbeli Ahmet hedef göstermek için ‘‘Kıbrıs’ın Sözcü gazetesi’’ diye parmak salladı. Çok şükür ki talimat ‘merkez’den gönderilmediği için Havadis çalışanları linç edilmedi tarikatçılar tarafından.

***

22 Ocak linçinden tam bir sene sonra Kıbrıslılara en çok hakaret eden sömürgecilerden TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu geldi. Barış isteyen Kıbrıslı yurtseverlere ‘‘Gaflet ve ihanet içerisindeki tipler’’ diyen bir işgalci…

25 Ocak 2019’da kendi seçtiği üç gazeteciyle danışıklı dövüş bir mülakat gerçekleştirdi TC Elçilik binasında, BRT’de canlı yayınlandı.

Çavuşoğlu’nun federal çözümün ölümünü ilan ettiği ilk günlerdi. Mustafa Akıncı’ya verip veriştiriyordu, Kıbrıs’a açacakları yeni imam hatipten bahsediyor ve Türkiye düşmanlarına haddini bildiriyordu. Karşısında da Hasan Kahvecioğlu, Hasan Erçakıca ve Rasıh Reşat oturuyordu.

Hiç unutmam şu diyaloğu:

-‘Türkiye düşmanları’, dedi Çavuşoğlu…

-‘Genelleme yapmayalım, azınlıktır onlar’ dedi Kahvecioğlu…

***

Sonra, Erdoğan karikatüründen dolayı TC Elçiliği ‘Kıbrıs Türk halkı adına’ gazetemizden şikayetçi oldu. Kıbrıs’ta Türkçe yazan ahaliye mahkemede tarihi bir ifade özgürlüğü kararı-zaferi daha kazandırdı bu gazete! İçtihat olduğu takdirde ifade özgürlüğü tarihimizin köşe taşı olacak…

İşte, Çavuşoğlu’nun seçtiği üç gazeteciden biri olan Rasıh Reşat da mahkemenin AİHM kararları doğrultusunda aldığı bu ifade özgürlüğü kararından hiç memnun olmadı. Şimdi, Tatar’ın şikayetiyle Dış Basın Birliği başkanlığından istifa ettirilmiş!

İstifasından sonra yazdığı yazıda hatırlatıyor: Erdoğan karikatürü davasında beraat kararına karşı çıktım diyor Reşat. Şöyle diyor Tatar’a: ‘‘Kendi akrabası olan bir gazeteciyi şikayet eden ve susturulmasını talep eden Cumhurbaşkanı’’…

Akrabalık ilişkilerine kadar düşmüş konu!

‘Dış Basın Birliği’ TC Devleti’nin Kıbrıs’taki örtülü kurumlarından biridir. Devletlû bir yapı olmasaydı Ledra Palace geçiş noktasında bir kapısı güneye bir kapısı kuzeye açılan lüks bir binası olmazdı. 

Almaları gereken dersi almamak için direniyorlar: Herkese sıra geliyor işte!

Denktaş’ı oturttuğu koltuktan indirmiş Ankara…

Sizi mi indirmeyecek?

(29 Nisan 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author