Aşkolsun sana çocuk aşkolsun

Şener Levent – Demokrasi yara aldı diye tutturmuş gidiyorsunuz…

Hangi demokrasi?

Kaç kere söyledik…

Burada demokrasi mi vardır ki de yara aldı?

Olmayan bir şey nasıl yara alır?

Sanki bugüne kadar burada yapılanları hiç bilmiyormuşsunuz gibi, sanki ne duymuş, ne görmüş gibisiniz…

Çok mu merak ediyorsunuz burada demokrasi olup olmadığını?

Bir memlekette demokrasi var mı, yok mu nerden anlaşılır?

Yani neye bakarak anlayabiliriz bunu?

Onu da mı bilmezsiniz?

O halde söyleyim…

Rejim sahipleri ile direnişçiler arasında geçenlere…

Direnişçi, yani sizin muhalif dediğiniz her kim ise, eğer rejim sahiplerini rahatsız edecek kadar bile bir şey yapamıyorsa direnişçi sayılmaz…

Hele işgal rejiminde hiç sayılmaz…

Bu rejimde aslolan işgalciye karşı direnmektir…

Onun işbirlikçi yönetimine karşı değil…

Rejim sahibi işgalcidir burada çünkü…

Onun işgalini örtbas etmek için kurduğu mecliste yer almak, işgale örtü olmaktan ve işgalciye hizmet etmekten başka bir şey değil…

***

Kıbrıs işgal altındadır efendiler…

İşgalde demokrasi olmaz…

Olursa işgalcinin izin verdiği kadar olur ancak…

***

Kendisine dokunmayanlara işgalci de dokunmaz…

Dokunanlar yanar…

Bir diktatörlükte olduğu gibi…

1940 Fransa’sına bakın mesela…

Dünyanın en gaddar ordusu Nazi ordusu Fransa’yı işgal etti…

Hitler Paris’e girdi…

Eyfel’in karşısında gururla poz verdi…

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Paris artık Nazilerin elindeydi…

Ama Paris’te hayat devam ediyordu…

Barlar, cafe’ler çalışıyordu…

Sinemalar…

Tiyatrolar…

Hatta meşhur Mulen Rouge bile kapılarını müşterilerine kapatmamıştı…

Ve Hitler orada da Fransız işbirlikçilerinden bir hükümet kurmuştu…

Ama Naziler bütün Fransızları öldürmüyorlardı…

Yalnız kendilerine karşı direnenleri öldürüyorlar ve işkence ediyorlardı…

Günlük gazeteler çıkıyorlar, çocuklar sokakta top oynuyorlar, bisikletliler Nazi zabıtalarının önünden geçip gidiyorlardı…

Direnişçilerle hiç ilişkisi olmayanlara da dokunmuyordu Naziler…

Büyük çoğunluk sessiz sedasız kendi hayatını yaşıyordu…

Hatta artık Almanca öğrenmeye başlayanlar bile vardı…

Nazilerin hedefi yalnız direnişçilerdi…

***

Tıpkı bizim ülkemizdeki gibi değil mi?

Şöyle kısa bir yolculuk yapın yakın tarihimizde ve bir bakın…

Son 25 yılda neler oldu…

Kimler öldürüldü…

Kimler kurşunlandı…

Kimler bombalandı…

Kimler hapse atıldı…

Kimler linç edilmek istendi…

Demokrasinin olup olmadığını anlamak için bunlara bakacaksınız…

Avrupa/Afrika gazetesinin yaşadıklarına bakacaksınız en çok…

Tüm bunların bu gazetenin başından geçmesi bir tesadüf mü sizce?

***

Kıbrıs işgal altındadır efendiler…

İşgalde demokrasi olmaz…

Olursa işgalcisinin izin verdiği kadar olur yalnız…

***

Tarihimizde ilk kez bir pankart açıldı TC Elçiliğinin kapısında…

“İşgalci Türkiye Kıbrıs’tan defol”…

Bu pankartı açan birkaç gencimizdi…

Hiçbir parti ve örgüte üye olmayan gençler…

Zaten bir yere üye olsalar asla yapamazlardı bunu…

İzin verilmezdi…

Şimdiye dek de hiçbir parti ve örgüt yapamadı bunu…

Düşünün…

Koskoca ana muhalefet partisi “Birlik mücadele dayanışma” diye kimseyi rahatsız etmeyen kalıplaşmış bir slogan atarken, bu gençler “İşgalci Türkiye defol” diye haykırıyorlardı…

Polis hemen soruşturma başlattı haklarında…

Ve büyük bir olasılıkla ceza davası açacaklar onlara…

Hamasetçi örgütlerimiz de hareketlenmiş…

Onlar da kınıyorlar pankartı…

Ya muhalefet?

Her zamanki gibi aciz ve korkak…

Paris’teki Nazilerin dokunmadığı Fransızlardan sayılırlar…

Bir yandan “Biz bu pankartta yazılanlara katılmıyoruz” diyorlar, bir yandan da “ama bu bir ifade özgürlüğüdür” diyorlar…

***

Kıbrıs işgal altındadır efendiler…

Siz söyleseniz de söylemeseniz de…

Bir gün sizin de söyleyeceğinize eminim ancak…

Lakin vakit geçmiş olacak…

(20 Mayıs 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author