Maşrapa tapınmacılık

Aziz Şah – Kıbrıs’ın kuzeyinde bir devlet olup olmadığı neden bu kadar önemlidir?

‘Tanrı var mı, yok mu?’ sorusu gibi devletin varlığını sorgularız durmadan…

Tanrının varlığını sorgulamaya benzemez devletin varlığını sorgulamak…

‘Zor zamanlar’da çıkar kimin kim olduğu ortaya. 22 Ocak 2018 linçinden sonra 18 Mayıs 2022’de TC Elçiliği önünde de maskeler çıktı.

Sömürge valiliği önünde ‘‘İŞGALCİ TÜRKİYE KIBRIS’TAN DEFOL’’ pankartı açılınca safları gördük: CTP’den Bağımsızlık Yolu’na ve UBP’den ‘bindirilmiş kıta’ faşist örgütlere kadar hepsi aynı safta durdu.

‘İşgalin toplumda bir karşılığı’ olmadığını söyledi CTP, ‘Halkın derdi geçim ve ekonomiyken Kıbrıs sorunu ve işgal gibi suni gündemler yaratarak halkı kimlik temellinde AKP’nin bile başaramadığı şekilde böldüğü’nü söyledi Bağımsızlık Yolu!

‘Kıbrıs sorunu’ ve ‘işgal’ gibi ‘suni gündem’lerle ‘halkı bölen’ ise ‘İŞGALCİ TÜRKİYE KIBRIS’TAN DEFOL’ diyen üç genç…

İşgale ve Kıbrıs sorununa ‘suni gündem’ olarak bakmak zaten KKTC’yi bir ülke ve devlet olarak sahiplenmektir.

Halkın gündemi ekmek-miş, işgalden bahsetmek sakıncalıymış…

Brecht ‘Önce ekmek, sonra ahlak’ dedi…

Ben de diyorum ki size: Önce devlet, sonra ekmek!

Ekmeğin fiyatı nasıl belirlenir?

-Ekonomi ve para politikasıyla.

Asgari olarak bir ‘yapı’yı devlet olarak tanımlamamızı sağlayan maddi koşullar vardır: Ulusal paranın yönetimi ve devlet maliyesinin düzenlenmesi…

TC sömürgeciliğinin iki sacayağı var Kıbrıs’ta: Yerleşimci nüfus sömürgeciliği ve Türkiye’nin milli parası TL.

Dün yine Türk Lirası cumhuriyet tarihinin dibini gördü, çünkü önceki gün Erdoğan ‘faizi daha da düşüreceğiz’ dedi.

TC Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ise, TL’yi bilinçli bir şekilde değersizleştirmeye devam ettiklerini ve enflasyonu düşürmek için tedbirler almak yerine büyümeyi tercih ettiklerini söyledi.

UBP’liler ‘Siz istersiniz diye biz devletimizden vazgeçecek değiliz’ der…

Kudret Özersay’ın ise ağzından düşmeyen çok dramatik bir söz vardır: ‘Ben devlete inanıyorum’…

Hayali bir varlıktan bahseder Kıbrıs Türk sağı KKTC dediği şeyden bahsederken…

Devlet para politikasına hükmeden güçtür. ‘Devlet’ tanrı gibi soyut bir şey değildir: Ekmeğin fiyatını ve fiyatı belirleyen faktörleri belirleyen güçtür devlet. Ekmeği aldığınızda elinize devleti hissedersiniz!

‘‘Halkın gündemi hayat pahalılığı iken marjinaller Türkiye’ye işgalci diyerek gündem çarpıtıyorlar’’mış…

Kıbrıs’ın kuzeyindeki ekmeğin fiyatını Türkiye Cumhuriyeti Devleti belirler. Çünkü işgal var…

İşgal neden, bizim TL kullanmamız sonuçtur.

TC Merkez Bankası’nın politikası neden, Kıbrıslı Türklerin fakirleşmesi sonuçtur.

İsterseniz dağdaki bayrağın yerine, kocaman bir ‘MAŞRAPA’ resmi çizin, altına da ‘BU BİR DEVLETTİR’ yazın. Önünde de beş vakit secde edin…

O maşrapa devlet olmayacak siz önünde secde ediyorsunuz diye!

İtalyan Marksisti Gramsci’den öğrendiğimiz bir kavram var: Statolatry. ‘Devlet tapınmacılığı’ demektir. Kıbrıs’ın kuzeyinde de ‘Maşrapa tapınmacılığı’ var…

Ulusal paranın yönetimiyle başlar devlet olmak. TC Hazine ve Maliye Bakanı Nebati belirler sizin cebinizdeki paranın değerini: ‘‘Dövizi düşürmek için yüksek faiz artışı yapabilirdik… Enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik. Yüksek faiz artışı yapardık… Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor…’’

TC Devletinin para ve ekonomi politikası ‘cehalet’ten değil, bilinçli sınıfsal bir tercihtendir.

TL’nin devalüasyonu ve enflasyonu Kıbrıs’ın kuzeyi TC’nin işgal bölgesi olduğu için çarpan etkisiyle vuruyor bize!

Siz ‘maşrapa’ya tapınmak istiyorsanız tapının, ancak siz maşrapaya tapınıyorsunuz diye maşrapanın da size tapınmasını beklemeyin!

(8 Haziran 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author