‘Ya Taksim Ya Ölüm’ mü demiştiniz?

Aziz Şah – Ölmüş ama gömülememiş bir ölü nasılsa öylesiniz…

‘Tarihe geç kalmış ölü’ de diyebiliriz.

2021’de Cenevre’de masaya Güven Yaratıcı Önlem adı altında Maraş karşılığı Mağusa ve Ercan limanlarının açılması önerisi kondu. 1 sene 1 ay boyunca sesiniz soluğunuz çıkmadı. Şimdi göstermelik öneri paketleri sunuluyor Silihtar’dan güneye, CTP’den Silihtar’a.

Zamana oynayan ölü gibisiniz…

Sonra, Anastasiadis 2021 sonbaharında BM Genel Kurulu’nda KIBRIS CUMHURİYETİ’NİN FEDERALLEŞTİRİLMESİ önerisini dile getirdi. Sizse, ‘İki Bölgeli, İki Toplumlu olmazsa olmaz’ dediniz…

Herşeyi ‘Ya Taksim Ya Ölüm’ sloganıyla yok ettiniz. Herşeyi ‘taksim edilmiş’ istiyorsunuz, 2 adet…

Hastaneler, belediyeler, futbol federasyonu, pazar, ticaret odası, bayilikler… Ne varsa Türk-Rum diye bölmek için canınızı yediniz.

Hayatımız upuzun bir Türk’ten Türk’e kampanyası…

***

Dr. Küçük’ün çok ironik bir yazısı vardır 1950 senesinde… Rum futbol hakemlerinin taraflı davrandığını söyleyerek Çetinkaya’nın Kıbrıs Futbol Ligi’nden çekilmesi gerektiğini söyler. Bu yazı çok ironiktir çünkü yazının yayınlanmasından birkaç ay sonra ‘Rum futbol hakemlerinin hakkını yediği’ Çetinkaya Kıbrıs şampiyonu olur.

‘Nefsimizin incinmesi’ der Dr. Küçük, Rum hakemlerin ‘hakkımızı yemesi’ne… Ama şampiyon olur Çetinkaya!

‘Nefsimiz incinmesin’ diye ortak futbol federasyonundan çekilelim…

‘Nefsimiz incinmesin’ diye Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk edelim…

Hastaneleri, belediyeleri, futbolu etnik temelde ayırdıktan, sendika üyelerini vurarak ve öldürerek 1958 terör dalgası ile ‘işçi sınıfı’nı Türkleştirdikten sonra, ortak cumhuriyetimiz “Kipriaki Dimokratia”yı, yani Kıbrıslı Cumhuriyeti’ni terk ettik. Fakat atıldığımızı söyleriz, ‘mağduruz’!

‘Ya Taksim Ya Ölüm’ derken mağrur, ortak olan herşeyi terk edip Kıbrıs’ı böldükten sonra da mağdur…

Kıbrıslı Türk siyasetinin temel yapı taşıdır ‘mağdur olmak’.

Çetinkaya şampiyon olduğunda, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk ettiğimizde, 4 Mart 1964’te BM Genel Kurulu’nda Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak kabul ettiğinde, 24 Şubat 1995’te Türkiye Gümrük Birliği anlaşmasını imzaladığında, Annan Planı’na Rumlar hayır dediğinde, Annan Planı’na dayanarak ganimetleri satıp savdığımızda, ganimeti yerken ganimeti yedikten sonra her zaman mağduruz, hep mağduruz, çok mağduruz, en mağduruz, en çok biz mağduruz, mağduruz da mağduruz…

Aynada biraz bakın kendinize…

‘Ya Taksim Ya Ölüm’ dediniz n’aptınız n’ettiniz NATO ordularını bunun içine getirip Kıbrıs’ı böldürdünüz. Kıbrıs’ı bölmeden mağdurdunuz, böldükten sonra da mağdur oldunuz…

Çünkü hem çağı anlamadınız hem de her kararınızı ‘hisleriniz’le verdiniz…

Muzaffer Gürkan ile Ayhan Hikmet Cumhuriyet gazetesinde Kıbrıslı Cumhuriyeti’ne sahip çıkarken ‘his’ değil ‘mantık’ diyordu. Çünkü 1960 Cumhuriyeti Kıbrıslıların elde edebileceği en iyi seçenekti.  

***

Kemal Demirkıran Doktor Küçük’ün korumasıydı… Sarayönü’nde mitingde Doktor Küçük konuşuyor. Demirkıran ağacın üstünde konuşmayı dinliyor:

Doktor “Türkiye gelecek” diyor. Demirkıran “gelmeyecek” diye karşılık veriyor Doktor’a…

Bunun üstüne Doktor bir daha “gelecek” diyor. Demirkıran da bir daha “gelmeyecek” diyor.

Sonunda Doktor patlıyor, “gelecek be ibne, gelecek” diye…

Doktor yok bugün, siz varsınız: Mağdur edebiyatınızla herşeyi istiyorsunuz hâlâ!

Demirkıran yerine ben söyleyeyim size:

-1960 Cumhuriyeti’nden daha iyisi GELMEYECEK, hayalini kurduğunuz GANİMETİN YASALLAŞTIĞI FEDERASYON KURULMAYACAK.

Hem hırsız hem mağdur olunmaz…

***

Hastaneleri, belediyeleri, futbolu, sendikaları ayırdınız. İşgalden 48 sene sonra hayalini kurduğunuz ‘ayrı devlet’inizde sağlık hizmeti verilemiyor artık…

Kıbrıslı Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Mihalis Hacıpandelas’ın açıklamasını okudum; ‘Gelsinler, Kıbrıslıtürklere de bakarız’ diyor özetle, Türkçesi bu.

Ayrı hastane, ayrı belediye, ayrı futbol diye çıktığınız yolda geldiğimiz yer burası: Gelsin Kıbrıslıtürkler hastanelerimize, bakarız.

Önce mülteci olduk yurdumuzda, şimdi dilenci…

‘Ya Taksim Ya Ölüm’ mü demiştiniz? Hem öldük, hep parça parça olduk!

(11 Temmuz 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author