Anastasiadis’in Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş teklifi (2)

Aziz Şah – Tam bir sene önce Anastasiadis Kıbrıslı Türk toplumuna ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarınız konusunda ciddiyseniz Cumhuriyet’teki makamlarınıza ve statünüze geri dönün’ diye çağrı yaptı…

Tarih yaptıklarınızdan çok yapmadıklarınızla yargılar sizi.

Politikada zamanlama herşeydir, kritik momentlerde ‘tarafsız’ veya ‘sessiz’ kalamazsınız…

Vaktinde ‘alamadığınız tavrı’ tarihin zamanı çalıştıktan sonra alamazsınız.

Türkçü bir siyasi arka planı olan Muzaffer Ahmet Gürkan ile Atatürkçü Ayhan Hikmet’e Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda hem taksim politikasına hem enosise karşı çıkıp Kıbrıs Cumhuriyeti’ni savunmak için Cumhuriyet gazetesini kurduran bu gerçekti.

Zamanında alınmayan tavrın günahını hiçbir kilise çıkaramaz!

Kıbrıslı Türkler gibi küçük bir toplumun hem Kıbrıs’ta hem dünyada var olabilmesi için Kıbrıs Cumhuriyeti bir ‘zemin’di. Dünyanın sömürgecilik sonrası inşa döneminde Kıbrıs gibi etnik çeşitliliği olan bir ülke için Kıbrıs Cumhuriyeti bir kuvözdü. Kıbrıslılar o kuvözün içindeki bebeklerdi.

İşte, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk etmek kuvözü terk etmekti. Sömürgecilik sonrası ‘ulusal inşa’ süreçleri zor ve sancılıdır. İlk ‘anayasal kriz’de fırsatını bulur bulmaz Denktaş ve Dr. Küçük kuvözü kırmaya kalktı, kıramadı, Kıbrıslı Türkleri kuvözün dışına çıkardı.

NATO tarafından Özel Harp Dairesi kurulduktan sonra, TC Devleti’ni Kıbrıs’ta eleştiremeyeceğimiz tek noktadır Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk etmemiz. Denktaş ve Dr. Küçük İsmet İnönü’nün tüm uyarılarına rağmen Cumhuriyet’i terk etti. İsmet Paşa, ‘Terk ettiğiniz köylere ve Cumhuriyet’teki makamlarınıza geri dönün’ dedi.

İsmet İnönü’nün Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönün demesinin nedeni Kıbrıs’ın toprak bütünlüğünden, Kıbrıslıların kardeşliğinden ve bir arada yaşamasından yana olması değildi. İnönü de taksimciydi Dr. Küçük gibi…

İsmet İnönü’nün şu sözü Türk devletinin ‘Türk tezi olan federasyon’u hangi anlamda kullandığının itirafıdır: “Biz taksim tezinden çok, resmi olarak federasyon kavramını kullanıyoruz. Böylelikle antlaşmalara da bağlı kalmış oluyoruz”…

İsmet Paşa, “biz taksim dememek için federasyon diyoruz” demişti, çünkü ‘devlet olma’nın gereği altına imza attıkları Garanti Anlaşması başta olmak üzere bütün uluslararası anlaşmalar karşısında ‘bağlı görünmek’ durumundaydılar.

İsmet İnönü’nün Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönün demesinin sebebi Dr. Küçük’e yazdığı 9 Mart 1964 tarihli mektupta kendi sözcükleriyle şöyledir: ‘‘…tezimizin başarıya ulaşmasına kadar arada geçeceği tahmin edilen nisbeten uzun bir süre boyunca soydaşlarımızın dayanma güçleri ve kanuni mücadele imkanları geniş nisbette artacak ve haklı davamızın kazanılmasında büyük amil olacaktır.’’

İnönü’nün ‘tezimiz’ dediği taksimdir. Taksim politikasını dünyaya kabul ettirene kadar Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönün diyordu İnönü.

Bizim gibilerin toprağı ve insanı bütün Kıbrıs sevdası ile İsmet Paşa’nın ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönün’’ demesinin hiçbir alakası yoktu. Onunki tamamen reel-politik…

‘Egemen Kıbrıs devletinin toprağını taksim etmeyi dünyaya nasıl kabul ettiririz’di Paşa’nın derdi… Sarayönü’ndeki Doktor bunu anlamadı.

Dr. Küçük daha da ileri gidip Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönmemizi ısrar edecekseniz bizi Anadolu’da bir köye iskân edin dedi:

‘‘Anavatan topraklarında Kıbrıs Türkleri için bir saha ayrılarak bu felakete uğrayan vatandaşların Türkiye’ye nakillerinin temini şayanı arzudur. Bu hususta Amerikan Hükümeti, başka diğer beynelmilel iskân teşekkülleri bu işte yardımcı olacaklarına inancımız vardır’’…

Dönemin TC Büyükelçisi Emin Dırvana ile İsmet Paşa’nın tavrını kavramak için Büyükelçi Turgut Tülümen’e kulak verelim:

“Ankara’dan gelen talimatlarda, Kıbrıs Anayasasının uygulama safhasında ortaya çıkabilecek pürüzleri, ipi koparmadan sonuçlandırmamız isteniyordu. Türkiye’nin kendi iç sorunları giderilmeden dış politikada yeni bir krize meydan verilemezdi”…

Anastasiadis’in 25 Ağustos 2021’de yaptığı çağrı, İsmet Paşa’nın 9 Mart 1964’te Dr. Küçük’e gönderdiği mektup kadar tarihidir. Tarih ‘zamanlama’yı şaşıranları affetmez!

(6 Eylül 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author