İşte şimdi istibdadın duvarına işediniz!

Aziz Şah – Külliye ağaç meselesi değildir dedik…

Ne kadar da ileride Lefkoşa’nın tek ormanlık alanına dönüşecek koruluğu kesip üzerine beton dökseler de!

Külliye finansman ya da ihtiyaç ve israf meselesi de değildir…

Tayyip Erdoğan çıktı Lefkoşa’ya külliye yapıyoruz dedi, Fuat Oktay çıktı külliyeye karşı çıkan karşısında TC Devleti’ni bulur dedi. Buna rağmen ‘‘külliye mi, hastane mi?’’ gibi bir tercih varmış gibi, konuyu ‘paranın nereye harcanacağı’ tartışmasına getirmek lafebeliğidir!

Pandemi hastanesi yaptırdı Türkiye bizim paramızla kendi müteahhidine, Osmanlı-Selçuklu mimarisi! Bina dere yatağına yapıldı, Mimar ve Mühendis Odalarımızın karşı çıkmasına rağmen umursanmadı…

Ondan önce de Hala Sultan Külliyesi’ni yaptı, o zaman karşı çıkan bir sendikal muhalefet olmasına rağmen, kurdelesini de CTP kesti!

Hiçbirini yaparken bize sormadı Ankara. Parayı bir cebinden aldı diğerine koydu, faturasını bize yazdı.

‘‘Külliye Türkiye’nin emekçi halkının vergileri ile yapılıyor bu yüzden karşıyız; bu krizde bunu kabul edemeyiz’’ meselesi hiç değildir konu… Kriz olmasaydı kabul mu edecektiniz?

Ankara’nın dayattığı Külliye’ye amasız-fakatsız karşı çıkamadığınız için halen daha ‘‘emekçi halkın vergileri’’ demagojisine sığınıyorsunuz. Varsın onu da Türkiye’nin emekçi halkı ve muhalefeti düşünsün. 85 milyonun hakkını bir avuç Kıbrıslı savunamaz…

Bunları bugün konuşuyor olmamalıydık. Ama TC sömürgeciliği önce ‘‘besleme’’ olduğunuza ikna etti sizi, sonra ‘‘Türkiye düşmanlığı’’ yaftası ile korkuyla esir aldı sizi! Türkiye Kıbrıslının kimliğini ve varlığını ortadan kaldırmak için herşeyi yapıyor ama Kıbrıslı ağzını açtığında ‘‘Türkiye düşmanlığı’’ yaftası ile susturuyor.

‘‘Külliye’’ TC sömürge idaresinin Kıbrıs’taki idari merkezi olacak. Kıbrıslılar için inşa edilmiyor. Adana’ya inşa edilen bir valilik binasından farkı yoktur Kıbrıs’a inşa ettikleri Külliye’nin…

Sömürgeci İngiliz buraya Vilayet Konağı, posta idaresi, mahkemeler, okul, hastane, tren yolu yaparken bizim paramızla yaptı. Hiçbir sömürgeci kendi cebinden para koyarak koloniye yatırım yapmaz. ABD emperyalizminin terminolojisi ile ‘‘aid’’ (hibe) veriliyorsa onun karşılığı da kepçe ile geri alınır!

48 senedir Kıbrıs’ı rehin tutan, topraklarımızı yağmalayan, ‘kira’ ödemeden her yeri askeri bölge olarak kullanan, askeri masraflarını bile ödediğimiz Türkiye’ye karşı bu kadar ezik olmayın…

Kıbrıslıların boğazından Türkiye’nin emekçi halkının parası geçmiyor. ‘‘Besleme’’ söylemi ile sizi ikna ettiler buna. 48 senelik rehineliği bile besleme ideolojisi ile normalleştirdiler!

1974 ganimetini yediler, toprakları taşıma yerleşimci nüfusa dağıttılar, Kıbrıs’taki sanayiyi tasfiye ettiler… Ama size hâlâ kendinizi ‘besleme’ hissettiriyorlar! KTHY’yi tasfiye edip uçaklarına çöktüler, siz hâlâ kendinizi borçlu hissediyorsunuz! Türkiye büyük sermayesi kumarhanesi, bankası, müteahhidi, ithalatçısı ile ülkemize çöktü…

TC Devleti bizi önce Kıbrıs Lirası’ndan TL’ye geçirerek bankalardaki birikimimize çöktü. TL’nin enflasyon ve devalüasyonu ile dolaylı sömürge vergisi ödüyoruz. Bize zorla TL kullandırmasına karşın herşeyi Dolar-Euro üzerinden satıp haraç alır!

Külliye meselesi 9 Kasım’da Fuat Oktay’ın inşaatı teftişi sırasında gözünüze batan özel kuvvetler askeri de değildir…

‘‘İşte işgalin fotoğrafı’’ diye paylaştığınız Fuat Oktay’ı koruyan silahlı asker bu meselede ‘‘bir ağaç’’tır. Siz ‘‘orman’’ı görmüyorsunuz… Hep yanlış yere odaklanıyorsunuz!

‘‘Hiçbir şeye benzemez halkını satanın korkusu’’ yorumunuz çok saçma! O asker sizden mi koruyor rejimi sanıyorsunuz?

Iraklı gazeteci Muntazar El-Zeydi’nin Bush’un kafasına ayakkabı attığı gibi bugüne kadar hiçbir işgalciye potin savurmadı Kıbrıslı. O askerin rejimi sizden koruduğunu zannetmeniz o kadar saçma ki!

Size şunu söylüyorlar: Bundan sonra ‘kara çelenk’ koymak, bok dökmek, traktöre zincirle bağlayıp kapısını sökmek için önüne gidebileceğiniz sahte bir meclis bile bulamayacaksınız!

Külliye inşaatı tamamlandıktan sonra Kermiya yolunda yürüdüğünüz an Abdülhamid’in hafiyelerine yakalanacaksınız… İşte şimdi istibdadın duvarına işediniz!

(12 Kasım 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author