Onurlulardan onursuzlara bir KKTC tarihi

Aziz Şah – Bilebildiğim kadarıyla, KKTC’nin kuruluşundan dolayı Kıbrıs halkından özür dileyen bir tek Fadıl Çağda vardır.

Geriye kalanlar Kıbrıs’ı kalıcı taksime, Kıbrıslı Türk toplumunu da yok oluşa sürükleyen KKTC cenderesinde kendilerini haklı çıkarmak için 39 yıldır bahaneler üretmektedirler.

Fadıl Çağda şöyle diyor ‘Batmayan Uçak Gemisi’ kitabında:

-Bu satırların yazarı, yıllar sonra bile olsa; 1983 Kasım’ında bir milletvekili olarak verdiği yemine rağmen Denktaş’a uyup Kıbrıs Türk Federe Devleti yıkıcılığına katılmak, ardından da KKTC’ye onay vermesinden dolayı halka karşı özür dilemenin vicdani bir görev olduğunu ifade etmek ister.

‘‘Anayasasına göre ‘halkının uyanık bekçiliğine emanet edilen’ Meclis’te yaptığım yemine rağmen KTFD’yi koruyamama, onu yıkıp yerine KKTC’nin oluşmasına onay vererek işlediğim suçtan dolayı halkımdan alenen özür dilerim’’…

Denktaş’ın Kurucu Meclis darbesi ile başlar süreç. KTFD meclisini feshedip KKTC meclisini ilan eder. Naci Talat ‘‘Bu bir darbedir’’ der. KKTC darbe ile kuruldu dediğimizde sadece 12 Eylül değil kastedilen…

Ardından 2 dönemden fazla seçilemeyecek Denktaş’ın ölene kadar Silihtar’a kazık çakmasının ve Rum mallarının satılmasının önünü açan anayasa değişikliği ile darbe tamamlanır.

KKTC’nin ilanından CTP’nin İTEM Yasası’na uzanır darbe. İTEM Yasası yapılana kadar ahaliye dağıtılan mallar KTFD Anayasası’na göre devletindi, özel veya tüzel kişilere devredilemezdi.

Bu değişiklik Türkiyeli yerleşimci nüfusun isteğiydi ve yerleşimci sömürgecilerin en önemli mücadele konusuydu tapu talebi!

Yerli Kıbrıslılarla Türkiyeli yerleşimcileri ayıran temel noktadır bu. O yıllarda Kıbrıslıların talebi PASAPORTtu, Türkiyeli yerleşimcilerin ise TAPU. Türkiyeli yerleşimcilerin TC pasaportu vardı, Kıbrıslıların ise geçici seyahat belgesi vardı. Bildiğiniz gibi, Özker Özgür’ün Türkiye hükümetini ilk eleştirisinde ‘‘yabancılara mahsus verilen TC pasaportu’’ da iptal edilmişti. Sıcak bir konuydu…

İşte, Denktaş’ın KTFD’yi yıkıp KKTC’ye geçişi ile KTFD anayasasının 129’uncu maddesi kaldırıldı. Kullanılan mallara sadece tasarruf belgesi veriliyordu ve satılamıyordu. Önce bu madde kaldırıldı, ardından İTEM Yasası’nda CTP’nin yaptığı değişiklik ile bugünkü bataklığa saplandık.

Mart 1994’te CTP-DP tarafından İTEM Yasası’nda yapılan değişiklik için 2 Aralık 1998’de Kıbrıs FM’in Gündem Kıbrıs programına konuk olan Mehmet Ali Talat şöyle diyordu:

-“CTP’nin güçlenmeye en yakın parti ve hak sahibi olduğuna inanıyorum. Biz Türkiyelileri dışlamıyoruz. Ekmeğini burada kazanan, çocuğunu burada doğuran ve belki de toplumun en zor yaşam koşullarını yaşayan bu insanların yanındayız. Kaldı ki bu vatandaşlarımız için İTEM Yasası’nı biz yaptık”…

Yerleşimci nüfusun temel taleplerinden biri tapuydu, onu KTFD’yi tasfiye edip darbe ile KKTC’yi ilan ederek hallettiler. Silah zoruyla gasp ettikleri Rum mallarını gönül rahatlığı ile satabilirlerdi artık. Arif Hasan Tahsin’in verdiği rakamlara göre, KKTC’nin kurulduğu dönem Türkiye’den taşınan yerleşimci nüfusa Rumlardan kalan malın %54.5’i dağıtılmıştı. %54.5 malı alan yerleşimci nüfus toplam nüfusun %15’ini oluşturuyordu.

Kurucu Meclis’te 22 Şubat 1985’te yurttaşlık yasasının görüşüldüğü oturumda Arif Hasan Tahsin şöyle der: Tek uyruklu yurttaş çekti bu ülkenin kahrını’’…

TC’li yerleşimciler CTP’nin İTEM ihanetiyle elde ettiği tapularla herşeyi satıp savıp anavatanlarına dönebilirler, ‘‘tek uyruklu’’ Kıbrıslıya kalır kahır…

Mehmet Ali Talat şöyle diyordu Erdal Güven’e:

KKTC ilan edildikten ve Anayasa kabul edildikten sonra, 1980’lerin sonunda bir parti meclisi toplantısında söz aldım… Dedim ki: ‘‘Arkadaşlar, belki sizi kızdırabilir şimdi söyleyeceklerim, ben kâhin değilim ama, göreceksiniz gün gelecek bu Kıbrıs’ta KKTC’yi biz savunacağız CTP olarak. Bunu hem dünyanın bizi sıkboğaz etmesine, hem Rum tarafının bizi dışlayan tutumuna, hem de Türkiye’deki bazı çevrelerin müdahalelerine karşı yapacağız’’…

Naci Talat’ın ‘‘Bu bir darbedir’’ dediği KKTC’yi Mehmet Ali Talat’ın öngördüğü gibi bugün CTP savunmaktadır.

(16 Kasım 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author